TİP İstanbul İl Örgütü’nde düzenlenen HEP Tanıtım Toplantısı’nda TİP Genel Başkanı Erkan Baş ile TİP Bilim Kurulu üyeleri İlke Bereketli, Nazır Kapusuz ve İsmet Akça da yer aldı.

Erkan Baş, “‘Halk için Ekonomi Paketi’ adını verdiğimiz bir programı, önümüzdeki dönem Türkiye'de pek çok emekçinin, gencin, kadının, yurttaşın gündemine gireceğine inandığımız, yaşadığımız sıkıntılara çare olması umuduyla geliştirdiğimiz bir ekonomi paketini paylaşmak için bir aradayız” sözleriyle toplantıyı başlattı.

Ti̇p Halk İçin Ekonomi Paket

‘İKTİDAR RAKAMLARLA, TABLOLARLA YAŞADIKLARIMIZI ASLINDA YAŞAMADIĞIMIZI ANLATMAYA ÇALIŞIYOR’

Erkan Baş’ın tanıtım toplantısında yaptığı açıklamadan öne çıkanlar şöyle:

“Türkiye'de pek çok şey konuşuluyor, tartışılıyor, değerlendiriliyor ama herhalde değişmeyen temel gündem ülkemizin büyük bir ekonomik yıkım yaşadığı gerçeği. Ne olursa olsun insanlarımız ‘Yarın nasıl yaşayacağız?’ sorusunu sorarak günü tamamlıyorlar. İktidar ise bu gerçeğin üzerini örtmek, bunun konuşulmasını engellemek, bunu normalleştirmek, bunu makul bir şeymiş gibi anlatmak için yoğun bir çaba sarf ediyor. Hep beraber izliyoruz. Sürekli olarak rakamlarla, tablolarla yaşadıklarımızı aslında yaşamadığımızı anlatmaya çalışıyorlar bize. ‘Hayır siz böyle hissediyorsunuz, böyle düşünüyorsunuz ama siz aslında zor durumda değilsiniz’ diye akıl almaz bir yalan propagandası sürüyor. Başta TÜİK olmak üzere çeşitli kurumlar rakamlarla, tablolarla o gerçeği ters yüz etmeye çalışıyorlar. Genellikle konuşturmamaya, konuşulunca onların istediği çerçevede konuşulmasına çaba sarf ettikleri bu tablo üzeri örtülemeyecek hale geldiğinde de her seferinde yeni gerekçeler uyduruyorlar. ‘Tüm dünyada böyle’ en çok uydurdukları gerekçelerden bir tanesi. Ya da ‘Bir kurşun kaç para?’ sözünü hatırlıyoruz geçmişten. Şimdilerde ise ‘Türkiye'nin İsrail'in yeni hedefi olduğu’ tezi üzerinden bu ekonomik yıkımı meşrulaştırmaya çalışıyorlar.

‘TÜRKİYE'DE MİLYONLARCA EMEKÇİ İÇİN YAŞAMAK SADECE NEFES ALIP VERMEYE İNDİRGENMİŞ DURUMDA’

Buradan bu vesileyle bir kez daha ifade edeyim. Geçtiğimiz hafta Meclis’te bir kapalı oturum yapıldı. Cumhurbaşkanı'nın Meclis açılış konuşmasında Türkiye'nin İsrail’in hedefi olduğu tezi üzerine yapılan bu oturum da bunun çok büyük bir ilanı oldu. Zaten oturumun gizli yapılmasının da herhalde gerekçesi buymuş, herhangi bir yurttaşı ikna edebilecek bir tek gerekçe ortaya süremediler, bütün mesele Türkiye'deki bu ekonomik yıkımın üzerini örtmek. Artık bıktık, yalanlardan da bıktık. Her seferinde yeni tarihler verilerek ‘Şu tarihe kadar dişinizi sıkın, bu tarihten sonra mutlaka çözüyoruz’ diye kaç kere yeni tarih verdiklerini hatırlamıyoruz. Şunu özellikle paylaşmak istiyorum: Biz Türkiye İşçi Partililer olarak aylardır pazar pazar geziyoruz, yani iktidarın yalanlarından değil yaşadıklarımızdan, gördüklerimizden yola çıkarak Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomi krize ilişkin bir çözüm paketi geliştirmeye çalıştık. Gördüğümüz tablonun özeti şu: Türkiye'de milyonlarca işçi, emekçi, çalışanlar, hepimiz her geçen gün daha çok çalışıyoruz, fakat her geçen gün daha az kazanıyoruz, daha zor yaşıyoruz. Türkiye'de bizler için, milyonlarca emekçi için yaşamak maalesef sadece nefes alıp vermeye indirgenmiş durumda.

‘BU İKTİDAR NE YAPIYORSA BİLEREK YAPIYOR, İSTEYEREK YAPIYOR, SON DERECE USTACA YAPIYOR’

Sokakta gördüğümüz, pazarda gördüğümüz tablonun en özet hali şudur, pek çoğumuz kendi yaşamımızdan vazgeçmiş durumdayız. Sadece çoluğumuz için, çocuğumuz için, sevdiklerimizi yaşatabilmek için mücadele ediyoruz ve üzülerek ifade ediyorum, çalışma saatlerin uzaması nedeniyle artık göremediğimiz çocuklarımız için, çocukluklarını birlikte yaşayamadığımız çocuklarımızın yaşayabilmesi için mücadele ediyoruz. Diğer tarafta zenginler her gün daha zengin oluyor, servet sahiplerinin servetleri büyüyor. Ama iş kemer sıkmaya geldiğinde, iş tasarruf etmeye geldiğinde akla gelen yalnız ve yalnız emekçiler oluyor. Son bir vurgu daha yapıp somut olarak programımıza ilişkin verileri paylaşmak istiyorum. Biz de zaman zaman yapıyoruz, ‘Bu iktidar cahil’ diyoruz, ‘Bu iktidar ekonomi bilmiyor’ diyoruz, ‘Bu iktidar yeteneksiz’ diyoruz, ‘Bu iktidar beceriksiz’ diyoruz. Bunların tümünü lügatimizden çıkartmamız, dilimizden çıkartmamız lazım. Bu iktidar gayet iyi biliyor ve ne yapıyorsa bilerek yapıyor, isteyerek yapıyor, son derece ustaca yapıyor. Ülkemizi ve ülkemiz emekçilerini yoksullaştırmak bir avuç para babasını, zengini, servet sahibini daha zengin etmek için bilinçli, planlı, programlı bir ekonomi yönetimi var, ülkemizin tepesine çökmüş durumda.

‘ÖNCELİKLİ GÖREVİMİZ, ÖNCELİKLİ SORUMLULUĞUMUZ BİZDEN ÇALDIKLARINI GERİ ALMAK’

Tam bu aşamada ‘Halk için Ekonomi Paketi’ hazırladık. ‘Hepsini geri alacağız, hep beraber kazanacağız’ diyoruz. Burada özellikle vurgulamak isteriz, bu bir sosyalist Türkiye'nin ekonomik programı değildir. Bu Türkiye İşçi Partisi iktidara geldiğinde, bu ülkede işçi sınıf iktidarı olduğunda uygulayacağımız ekonomi politikalarının kuşkusuz nüvelerini barındıran bir pakettir. Ama esas amacımız iktidara geldiğimizde yapacaklarımızı anlatmak değil, esas amacımız istense ne kadar kolay çözülebileceğini, istense neler yapılabileceğini yurttaşlarımızla en özet haliyle, en kısa biçimde paylaşmak. Özellikle ifade etmek istiyorum, onların yaptığının tam tersini yaptık. Onlar rakamlarla, tablolarla insanların konuyu kavrayamaması için, anlayamaması için karmaşıklaştırmak için çalışıyorlar.

Cevdet Yılmaz: Kur risklerinde belirgin azalma yaşanıyor Cevdet Yılmaz: Kur risklerinde belirgin azalma yaşanıyor

Biz Bilim Kurulu üyelerimizle, uzman arkadaşlarımızla beraber olabilecek en basit, en sade, en yalın paketi ortaya koymaya çalıştık. Bir kere ilk atılması gereken adam adım geri almaktır; çünkü bugün iktidar bize ait olanları, kamu kaynaklarını yağmalamıştır, sermayeye peşkeş çekmiştir. Dolayısıyla öncelikli görevimiz, öncelikli sorumluluğumuz bizden çaldıklarını, bizden aldıklarını geri almaktır. Daha sonra, son derece önemli bir başlık olarak ‘vergide adalet’ talebini yükselteceğiz. Vergide adalet önemli çünkü Türkiye'de vergiyi emekçiler ödüyor, yoksullar ödüyor, halk ödüyor ve zenginlerin vergi ödemediğini görüyoruz. Özellikle dolaylı vergiler, yüzde 70’lere varan ÖTV, KDV gibi dolaylı vergiler aracılığıyla kelimenin tam anlamıyla halkın boğazındaki son lokma da patronlar tarafından gasbediliyor.

‘ASGARİ ÜCRET 9 AYDIR SABİT, ENFLASYON DURDU MU?’

Enflasyon hepimizin, belki de her gün tekrar tekrar üzerinde düşündüğü, konuştuğu enflasyon ve sözde iktidarın enflasyonla mücadele programının karşısına enflasyonla gerçek mücadele programını koyacağız. Enflasyonla gerçek mücadele şunun için önemli. Biz bu iktidarın enflasyon tartışmalarının nedense her seferinde ücretlilere, özellikle asgari ücret zamlarına, emeklilere zam söz konusu olduğunda gündem ettiğini görüyoruz. Ne diyorlardı, ‘Asgari ücrete çok zam yaparsak, emekliye çok zam yaparsak ne olur? Enflasyon yükselir’. 9 aydır asgari ücret sabit, emekli maaşına zam yapmadınız, enflasyon durdu mu? Enflasyon geri mi düşüyor? Enflasyon sizin TÜİK’inizin rakamlarıyla bile artmaya devam ediyor.

‘SERMAYEDEN VERGİ TOPLASANIZ OKULLARDA OKUYAN TÜM ÇOCUKLARI DOYURABİLİRSİNİZ’

Bir rakam paylaşmak istiyorum, arkadaşlarımızın yaptığı çalışmada 2024 yılı bütçesinde bin 315 tane vergi istisnası saptanmış. Bin 315 kalem vergi istisnası saptanmış ve bunun sonucunda bizim yaptığımız hesapla 2.2 trilyon aslında toplanması gereken toplanmamış bir vergi kaleminden söz ediyoruz. Eksikli toplanmadan söz ediyoruz. Şimdi bu niye önemli? 2.2 trilyondan bahsediyoruz, öbür tarafta sözde kamuda tasarruf adı altında öğretmen öğretmen odasındaki çay kahve makineleri bile kaldırılıyor, okullarda temizlik yapılamıyor, çocuklarımız sağlıksız koşullarda okumaya mahkum ediliyor. Mesela en temel taleplerimizden bir tanesi neydi? ‘Çocuklarımız okulda aç kalmasınlar, bütün çocuklar okullarda en azından bir öğün yemek yiyebilsinler’. Bu parayla bu fazlasıyla hayata geçirilebilecek bir şey. Yani siz sermayeden almaktan vazgeçtiğiniz, almadığınız vergileri toplasanız bugün Türkiye'de okullarda okuyan tüm çocukları doyurabilirsiniz, tüm okullarda temizlik sorununu ortadan kaldırabilirsiniz ve bütün çocuklarımız rahat rahat okuyabilirler. Bunu da özellikle vurguluyoruz.

‘HALK İÇİN BİR EKONOMİ PAKETİ AÇIKLIYORUZ VE ESAS OLARAK HALK İÇİN NİTELİKLİ KAMU HİZMETLERİ VE YATIRIMLARI YAPMAK GEREKTİĞİNİ İFADE EDİYORUZ’

İktidara eleştiri yapıldığında sürekli olarak ‘Kaynak yok’ deniyor, daha defteri, kalemi elimize aldığımız anda ortaya hemen çok büyük bir kaynak çıkartabileceğimizi görüyorsunuz. Oysa bunu da açıklıkla ifade etmek lazım, kaynak yoksa yaratmak da iktidarın görevidir. Yani bir iktidar ‘Kaynak yok’ diyemez. Eğer bu iktidar kaynak yaratmayı beceremiyorsa biz buna da talibiz. Bu ülkenin çok zengin kaynakları var, biz bunları harekete geçirebiliriz. Bu nedenle hep beraber kazanmak için, halk için bir ekonomi paketi açıklıyoruz ve esas olarak halk için nitelikli kamu hizmetleri ve yatırımları yapmak gerektiğini ifade ediyoruz. Asgari ücret değil, insanca yaşam ücreti istiyoruz ve bir taban ücreti uygulamasının hayata geçirilmesini zorunlu olarak görüyoruz. En önemli taleplerimizden bir tanesidir, çalışma saatleri düşürülecek. Ücret kaybı yaşamadan çalışma saatlerinin düşürülmesi durumunda işsizlik azalacak, işsizlik fonuna erişimde kolaylaşacak, yeni istihdam alanları, yeni istihdam olanakları yaratılacaktır. Türkiye'nin en temel sorunlarından bir tanesi, bir deprem ülkesinde yaşıyorsak daha da önemli hale geliyor, barınmayı bir rant kapısı olmaktan çıkartmamız gerekiyor. Bir kamusal barınma fonu oluşturulması, sosyal konut üretilmesi en temel görevlerimizden, sorumluluklarımızdan bir tanesi. Enerji, su ve iletişim zorunlu ihtiyaçlar bunların tümünde kamu desteği şarttır. Daha önce Meclis’te sunduğumuz bir cep dostu fatura yasamız vardı. O kapsamda bunların tümüne kamu desteği sağlanması zorunludur.

‘KURDUKLARI KUR-FAİZ İLİŞKİSİ SONUCUNDA ENFLASYON ARTIYOR, EMEKÇİLER SUÇLU İLAN EDİLİYOR’

Kadınların yaşamın içinde olmasını son derece önemli görüyoruz, gençlerin geleceğe güvenle bakmasını son derece emekli görüyoruz, emekliler yıllarca bu ülke için emek veren, alın teri döken insanlar bugün iktidar tarafından düşmanlaştırılıyor, toplumun sırtında bir yük olarak gösterilmeye çalışılıyor. Bunu şiddetle reddediyoruz. Emeklilerin insanca yaşayacakları koşulların sağlanması bir iktidarın en temel görevlerinden bir tanesidir. Emeklerin refah artışından paylarını alabilmeleri gerekir. Tarımsal üretim bu iktidar tarafından yok edilmiştir, şu anda yürürlükte olan yasada deniyor ki ‘Gayri safi milli hasılanın yüzde 1’i tarıma destek için ayrılmalıdır’. Fakat bu iktidar hiç ama hiç bunu yapmadı. Bugün yüzde 0.3’e inmiş durumda. Biz bunun yüzde 3’e çıkartılması gerektiğini söylüyoruz. Bu hem tarımsal üretim için, çiftçilerin desteklenmesi için zorunludur hem de hepimiz için, gıda güvenliği anlamında son derece önemlidir. Tohumda yabancı tekellerin egemenliğine son vermenin yollarından bir tanesi budur. Burada son derece önemli olduğunu düşündüğümüz bir bilgiyi daha paylaşmak istiyoruz. İktidar ne yapıyor? Kamu hizmetlerini sermayeye peşkeş çekiyor. Örneğin bir köprünün maliyeti beş kat artıyor, burada bir taraftan hak etmediği halde zenginleşen patronlar var, ama öbür taraftan o köprülerden, otoyollardan geçen domates kamyonu var. Ne oluyor? Tarlada 2 lira olan domates pazara geldiğinde 40, 45, 50 lirayı bulabiliyor. Dolayısıyla toplumun tüm sorunlarının aslında birbiriyle ilişkili olduğunu ve kamu hizmeti mantığıyla hareket edilmediği durumda işte elektriğe yüzde 40, doğalgaza yüzde 50, otoyola yüzde 50, vergilere yüzde 55 zam yaparsanız kurdukları bu kur faiz ilişkisi sonucunda enflasyon artar. Ondan sonra asgari ücretli emekli, emekçi, biz hepimiz suçlu ilan ediliriz.

‘EKONOMİ POLİTİKALARININ BEDELİNİ YOKSUL HALK ÖDÜYOR, HEP’LE BERABER BU EZBERİ BOZACAĞIZ’

Biz bu yağmayı reddediyoruz, ‘Yok öyle yağma!’ diyoruz. Bu halk, bu ülkede insanca yaşayabilecek zenginliğe, insanca yaşayabilecek kaynaklara fazlasıyla sahip; sadece onu halka ulaştırmayan, tercihini böyle yapmayan bu iktidardan kurtulmamız lazım. Bu dün ANAP'tı, DYP'ydi; bugün AKP. Yarın başka bir sermaye partisi olabilir ama hepsinin bu ezbere dayalı ekonomi politikalarının bedelini yoksul halk ödüyor. Biz Halk için Ekonomi Paketi’yle beraber bu ezberi bozacağız. Türkiye'nin kaynaklarının nasıl geliştirilebileceğini ve nasıl halk için kullanılabileceğini önümüzdeki dönemde yine sokaklarda, meydanlarda, fabrikalarda, pazarlarda yurttaşlarımızla paylaşmaya ve bu programın arkasında emekçileri birleştirmeye çaba göstereceğiz. Türkiye'de yeni bütçenin tartışıldığı yeni enflasyon rakamlarının, asgari ücret rakamlarının tartışıldığı dönemde halk için güçlü bir sesin yükselmesi gerekiyor. Hep beraber bunu başarabileceğimize inanıyorum.”

Kaynak: BÜLTEN