İzmir Körfezi’nde 20 Ağustos’ta Bayraklı sahile vuran ölü balıklar, Karşıyaka’da da görülmüş, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ekiplerinin aldığı su ve ölü balık numuneleri üzerinde laboratuvar incelemesi başlatılmıştı. Bakanlığın incelemesindeki ilk tespitlere göre; körfezdeki balık ölümlerinin nedeninin ‘sudaki kirlilik nedeniyle oksijen seviyesindeki eksiklik’ olduğu açıklandı. İzmir Büyükşehir Belediye (İzBB) Başkanı Cemil Tugay ise kentte yaşanan balık ölümlerine ilişkin basın toplantısı düzenledi.
‘KÖRFEZİMİZ AĞIR BİR KİRLİLİK YÜKÜ ALTINDA’
İzBB Başkanı Cemil Tugay, körfezde yaşanılanları ‘çevre felaketi’ olarak nitelendirirken, sorunla yüzleşilmesi gerektiğinin altını çizdi. Tugay, “Körfezimiz maalesef ağır bir kirlilik yükü altında ve bunun sonuçlarıyla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı. Körfezin 1965 yılından bugüne kadar kirlendiğini ve sorunun yeni olmadığını hatırlatan Tugay, “30’dan fazla dereden körfezimize tarımsal, endüstriyel ve evsel atıklar taşınıyor. Bayraklı sahilinde metrelerce dipte çamur birikimi olduğunu ve bu birikimin bir kısmının geçmiş dönemlerde dolgu yaparak çözülmeye çalışıldığını hatırlamamız gerektiğini düşünüyorum. Uzun yıllardır körfeze, İzmir’in tüm yaşayanlar, sanayi ve endüstri kuruluşları atık atıyor. Maalesef işin son noktasına gelmiş durumdayız. Bunun için hepimizin ortak bir çaba göstermesi gerekiyor” diye konuştu.
‘SORUNU SİYASET ÜSTÜ GÖRÜYORUM’
Balık ölümlerinin plankton ve bazı türlerin aniden çoğalmasıyla ortaya çıktığını düşündüklerini söyleyen Tugay, geçen yıl İzmir Körfezi’ne ait olmayan bir alg türü patlaması yaşandığını ve bu yıl ise bu alg türünün ikinci defa ani olarak çoğaldığı bilgisini verdi. Tespit edilen alg türünün gemilerle körfeze taşındığını düşündüklerini ifade eden Tugay, iklim değişikliğinin de alg türünün çoğalmasına ve körfezdeki baskın tür haline gelmesine neden olduğu bilgisini verdi.
İzmir Körfezi’ndeki kirlilik sorununu siyaset üstü gördüğünü vurgulayan Tugay, “2000-2018 arası Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsüyle, 2020-24 arası sözleşmemizle de TÜBİTAK Marmara Araştıra Merkeziyle ortak çalışıyoruz. Körfezin suyunu takip etmek için 68 farklı noktadan 3 ayda bir yüzeyden ve derinden ölçüm için su örneği alınıyor ve bunlar raporlandırıyor. Körfez 2000 yılından beri bilimsel verilerle takip ediliyor. Bilimsel verilere baktığımız zaman, herhangi bir yorum farklılığına neden olmayan problemin ne zaman olduğunu ne zaman yoğunlaştığını görüyoruz. Bu sorunu her türlü siyasetin üzerinde görüyorum. Belediye başkanı olarak çok üzüldüğüm çevre felaketi sonrasında ne yapmam gerektiğini düşününce siyasi kimliğimden sıyrılmam gerektiğini, iş birliği yapabileceğimiz tüm kurumlarla iş birliği yapıp sorunu çözmem gerektiğini düşündüm. Önce İzmir’deki, sonra Türkiye’deki kişi ve kurumlardan bekliyorum. Sorunumuz büyük ve ağır. Çözüm için hep beraber çalışmaktan başka çaremiz yok” diye söyledi.
‘KÖRFEZDEKİ KİRLİLİK SON 10 YILDA HIZLI BİR ŞEKİLDE ARTTI’
Körfezdeki kirliliğin son 10 yılda hızlı bir şekilde arttığına dikkat çeken Tugay, İzmir’deki arıtma tesislerinin kontrol edildiğini ve anormal bir durum olmadığını ifade etti. Tugay, dönem dönem kapasite aşımından kaynaklı arıtma tesislerinde sorunlar yaşandığını ve bunun sonucunda kirlilik ve koku olduğunu hatırlattı.
Tugay, “İkinci görülen sorun dereler. Bunlar yağışlı dönemlerde artmakla birlikte yılın tüm aylarında dereler evsel ve endüstriyel atıkların Menemen Bölgesi’nde tarımsal atıkların dereler yoluyla körfeze aktığını biliyoruz. Üçüncü sorun ise; Liman ve tersanemiz körfezi kirleten yapılar arasında. Bunlar özel tesisler ancak limana gelen yük gemileri körfezde ağır bir kirlenmeye ve mikro alglerin taşınmasına neden olduğunu biliyoruz. Uzak ülkelerden İzmir’e gelen yük gemilerini düşünün. Bu yük gemileri kalkmadan önce bulundukları limandan geminin tabanına tonlarca su alıyorlar. Bu suyu geldikleri körfeze boşaltıyor. Mikro alg türünün bu gemiler yoluyla körfeze taşındığını düşünüyoruz. Başka limanlardan alınan atık suların geldiği limanda rastgele boşaltılmaması için artıma tesisi olması lazım. Bu zorunluluk ne yazık ki böyle bir tesisi yok. Bu tesisi yapma zorunluluğu liman işletmesine sahip” ifadelerini kullandı.
‘YETKİ VE SORUMLULUKLAR BAKANLIKLARA AİT’
Tugay, 2000 yılında yapılan kanunlar ve yönetmeliklerden sonra denizler ve iç sularda yetki ve yaptırım sıralamasında birinci derecede sorumluluğun Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına, ikinci derece sorumluluğun Tarım ve Orman Bakanlığı ve üçüncü derecede ise Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na ait olduğu bilgisini verirken, “Belediye ve diğer kurumlara bir icraat yetkisi verilmiyor. Bunları sorumluluğunu başka kurumlara yıkmak için söylemiyorum. İZSU körfez konusunda icracı olamıyor. Bu olayda İZSU ekipleri bu soruna müdahale etmiş olsalar da gerçekte yetkileri yok. İç körfezde toksik içeriği olan milyonlarca ton çamur birikmiş durumda. Bu çamuru almak istesek belediyenin 50 bin metreküpe kadar yetkisi var. Körfezde su akımını yönetecek yetki tamamen bakanlığa ait. Organize ve münferit sanayi atıklarını arıtan tesislerin problemlerle ilgili olarak tüm yetki Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ait. Gözlem dışında hiçbir yetkiye sahip değiliz. Buralardan kaynaklı kirlenme olduğuna neredeyse eminiz. Bir diğer sorun da Gediz Nehri. Gediz Nehri atıkları körfezin ağzına boşaltıyor.” Tugay, sudaki oksijeni artırmak ve suyu havalandırmak amaçlı çalışmalar yapıldığını da aktardı.
YAPILACAK ÇALIŞMALARI ANLATTI
Tugay, “Kasım ayında çıkacağımız ihale ile 3 ayrı bölgede yağmur suyu ve kirli atık su ayrıştırma altyapı çalışması yapacağız. Hazırlıklarımız nerdeyse tamam. Çınarlı’da birinci bölge, Umurbey Alsancak bölgesinde ikinci, Poligon’da üçüncü bölge şeklinde toplamda 4 milyar 200 milyon TL yağmur suyu ayrıştırma yatırımı için hazır. Şu anda yapımı devam eden 4. Faz Çiğli Atıksu Artıma Tesisinin çalışması, Güneybatı Atıksu Arıtma Tesisi’nin kapasite artışını sağlayacak çalışma, Çiğli Atıksu Artıma Tesisi Çürütme ve Kurutma Tesisi, Konak Çınarlı Yağmursuyu Ayrıştırma tesisi için çalışmalarını sürdürüyoruz. 4. Faz Çiğli Atıksu Artıma Tesisinin yapımı hala devam ediyor. Önümüzdeki nisan ayında yapımı bitip, devreye girecek şekilde çalışmalar devam ediyor. 4. Faz Çiğli Atıksu Artıma Tesisinin yatırım maliyeti 1 milyar lira, Güneybatı 1 milyar 400 milyon lira, Çiğli Çürütme Kurutma Tesisinin 2 milyar 100 milyon lira, Konak Çınarlı Ayrıştırma Tesisinin 1 milyar 50 milyon lira, toplamda 5 milyar 550 milyon liralık yatırımı önümüzdeki 18 ay içinde yapacak şekilde planladık. Hazine ve Maliye bakanlığından onay bekliyoruz” diye konuştu. Tugay ayrıca Çiğli Atıksu Arıtma tesisinde 5. Faza ihtiyaç olduğunu ve en kısa sürede çalışmalara başlayacakları bilgisini de verdi.
‘BAKANLIĞIMIZIN SORUMLULUK ALMASINI BEKLİYORUZ’
İç ve orta körfezde suyun hareketsiz olduğunu ve bu sorunun çözümü için sirkülasyon ve navigasyon kanalının yapılması gerektiğini sözlerine ekleyen Tugay, “Mevcut kirliği temizlemek için bir şey yapılması lazım. Sirkülasyon ve navigasyon kanalından bahsedildi. Geçen beş yıllık süreçte bu konuyla ilgili bir çalışma olmadı. Aslında bu çalışmayı yapmakla yükümlü olan kurum İzmir Büyükşehir Belediyesi değil. Ancak, İç ve orta körfeze gelen bir damla suyun çıkmasının aylar sürdüğünü herkesin bilmesi lazım. İç ve orta körfezimiz maalesef suyun çok hareketsiz olduğu, akımın neredeyse hiç olmadığı yerler. O yüzden kendini temizleyemiyor. Kendini temizlemesi için, derelerden de taze su akışının olmadığını düşünürsek, bu tür bir kanala ihtiyacımız olduğu kesin. Bu iki kanalın yapımı çok yüksek maliyetli ve teknik olarak da zor. Biz, İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak burada alabildiğimiz kadar sorumluluğu almaya hazırız. Ancak, Kocaeli’de yaptığı gibi bakanlığımız bu konuda sorumluluk almasını bekliyoruz. Biz her türlü iş birliğine açık olduğumuzu tekrar söylemek isterim” diye vurguladı.
‘BAKANLIKLAR ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMALI’
Tugay, “Benim başkanlığa aday olduğumda, birazda çekinerek ama çokça dile getirdiğim konu körfezin kirliliğiydi. Bununla ilgili zaten bir teşhis koymak, durumu düzeltmek için hazırlık yapmıştık. Ancak, bu yaşadığımız krizden sonra sadece benim ve arkadaşlarımın bu konuyu bilmesinin, bu konuyu plan yapmasının yeterli olmadığını anlamış olduk. Bizim iyi niyetle göstereceğimiz çabalar ne yazık ki bu sorunun çözümünde yeterli olmayacak. Dolayısıyla demin söylediğim gibi üç bakanlığın mutlaka sorumlulukları çerçevesinde üzerine düşeni yapması gerektiğini söylemek isteriz” dedi.
‘İZMİRLİLER OLARAK SORUNLA YÜZLEŞMEK ZORUNDAYIZ’
“İzmirliler olarak bir sorunla daha yüzleşmek zorundayız” diyerek sözlerine devam eden Tugay, “2002 yılında kanalizasyon, kirli su altyapısı yapılırken, nüfusumuzun önümüzdeki yıllara dair projeksiyon hesaplarına bakıldığında, şu anda geldiğimiz duruma geleceğimizi kimse hesaplayamamıştı. Bizler 4.5 milyon nüfusuz ve 3 milyon nüfus körfezin çevresinde, metropol alanda yaşıyor. İzmir’in nüfusuna 2000 yılından bugüne baktığımız zaman yaklaşık 1.2 milyon ilave nüfus geldiğini söyleyebiliriz. Bu nüfusun en az 1 milyonu körfezin çevresinde yeni yaşayanlar olarak yaşamaya başladı. Şehrimizin bazı bölgelerinde çok yoğun yapılaşmanın devam ettiğini sizler de biliyorsunuz. Ancak bu yoğun yapılaşmayı kaldıracak altyapının olmadığını yine hepimiz görmek zorundayız. Yani metropol alana bu kadar yoğun yük devam ederse, bu sorunlar daha da büyük problemlere dönüşecek. Bu nedenle olayı her boyutuyla değerlendirmek zorundayız” diye belirtti.
‘BİLİM KURULU OLUŞTURULACAK’
Tugay sözlerini şöyle sürdürdü;
Ben önümüzdeki günler için şu sözleri vermek isterim; Birincisi körfezle ilgili durumu en detaylı yönleriyle takip etmek için bir bilim kurulu oluşturacağız. Bugüne kadar çok bilim adamıyla çalıştık ama bunu daha da ileri taşımak için konuyu devamlı inceleyecek bir bilim kurulu oluşturulacak. Körfeze dair tüm verileri Büyükşehir ve İZSU’nun sayfasında şeffaf olarak yayınlayacağız. Devletin tüm kurumlarıyla görüşmeye, ortak çalışmalar yapmaya ve bilgilerimizi paylaşmaya hazırız. Aynı tutumları onlardan da bekliyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi kaynaklarının önemli bir kısmını altyapı için, körfez içi kullanacak. Biliyorsunuz klasik bir tartışmadır; belediye başkanları yerin altına mı yoksa üstüne mi daha çok yatırım yapsın? Ben burada kişisel bir tercih yapma lüksüne sahip olduğumu düşünmüyorum. İzmir’in önemli bir altyapı yatırımına ihtiyacı var.
‘İZMİR KÖRFEZİNİ TÜM TOPLUMLA BİRLİKTE KURTARACAĞIZ’
Siyasi bir hesap içerisinde olmayacaklarını vurgulayan Tugay, “Hiçbir siyasi hesap içerisinde olmadan en önemli önceliğimiz altyapı çalışmaları olacak. Ancak arkadaşlarımızın büyük gayretleriyle yurtdışından bulduğumuz kaynakların kullanımı için de Hazine Bakanlığı’ndan, devletin diğer kurumlarından, bize yardımcı olmalarını bekliyoruz. İzmir’e bunu herkesin borçlu olduğunu tekrar söylemek isterim. Ve İzmir’i İzmir yapan hepimiz söylemesek bile içten içe bildiği, bizim en büyük değerlerimizden olan İzmir Körfezi’ni sizlerle beraber, tüm toplumla beraber kurtaracağız” diye belirtti.
‘YETKİMİZ ÇERÇEVESİNDE CEZALANDIRACAĞIZ’
Tugay, “Bunun için insanların körfezi kirletmemek adına azami dikkat içerisinde olmasını bekliyoruz. Ama biz de yetkilerimizi sonuna kadar kullanarak denetimlerimizi en ileri şekilde sürdüreceğiz. Yine yetkilerimiz çerçevesinde hata yapan tüm kişi ve kurumları hem afişe edeceğiz, hem de yetkimiz çerçevesinde cezalandıracağız. Bu konuda çok kesin bir irade koyacağımızı herkes bilsin. Ama en ufacık bir kirliliğin, atılan izmarit veyahut yemek artığının, kirli suyun derelere ve körfeze atılmasını vatandaşımızın derhal durdurmasını talep ediyoruz. Körfeze hep beraber sahip çıkılması gerektiğinin altını çiziyoruz” dedi.
‘GEÇMİŞLE KAVGA ETMENİN FAYDASI YOK’
Tugay, “Bizler sadece körfez kirliliği değil şehrin genel olarak atık yönetiminin, trafiği, bozuk yolların düzeltilmesi konusunda kendimize yol haritası oluşturduk ve bu planlar çerçevesinde çalışmalara devam ediyoruz. Master planları yapıyoruz. İZSU Genel Müdürümüzle beraber planladığımız yeni bir Körfez Master Planı, Kanal Master Planı ve bir de deniz suyu ile ilgili bir altyapı master planı yapılacak. Bu alandaki ileriye dönük hedefsizlikler giderilecek. Aynı şekilde Ulaşım Master Planı ile ilgili çalışmaları yürüttüğümüzü size söylemek isterim. Ve yine daha önce şu hatalar yapıldı, şurada eksik kalındı gibi tartışmaların içerisine olmayı asla düşünmüyorum. Bugün itibariyle içerisinde bulunduğumuz durumu herkesin doğru anlamasını ve bundan sonraki dönemde ne yapacağımızı düşünmemizin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Maalesef geçmiş geçmişte kaldı ve Mevlana’nın dediği gibi ‘artık yeni şeyler söylemek lazım’. Geçmişle kavga etmenin hiçbir faydası yok” diye konuştu.
‘BEŞ YIL SONUNDA DAHA TEMİZ BİR KÖRFEZ VADEDİYORUM’
İzmir Körfezini daha temiz hale getirmek için belediyenin tüm birimleriyle çabalayacaklarının altını çizen Tugay, “İzmir Büyükşehir Belediyesi personeli her zamankinden daha dikkatli ve çalışkan olacaktır. Ben onların bilgi, deneyimine ve kurumsal olarak bilgi ve birikimimize inanıyorum. Bu sorunu çözeceğimize de inanıyorum. Yeter ki bu açıklamamda size aktarmaya çalıştığım gibi siyasetten arınmış, tüm kurumların önyargılardan arınmış bir şekilde iş birliği içinde olmayı he beraber olalım. Umuyorum 5 yılın sonunda körfezimiz bugünden çok daha iyi olacak. Her ne olursa olsun gereğini yapacağız. Ben size körfezde yüzmeyi vadedemem ama bugüne oranla çok daha temiz bir körfezi, İzmirlilere bırakacağımı vadedebilirim. Bunu tek başıma yapamayacağımı, sizlerle birlikte tüm vatandaşlarımızın desteğine ihtiyacımız olduğunu tekrar söylemek isterim” dedi.
‘İÇ KÖRFEZDEKİ BALIKLARIN YENMEMESİNİ TAVSİYE EDİYORUM’
yanıtlayan Tugay, “Sudaki oksijenin neredeyse tamamen tükendiği saptandı. Balık ölümlerinin bundan kaynaklandığına dair kanaatimiz güçlü. Ama mikro alglerin bazıları toksin salgılayabiliyor, bunlar da balık ölümlerine katkıda bulunmuş olabiliyor. O nedenle körfezden balık tutulmasını doğru bulmuyorum, özellikle iç körfez bölgesinde doğru değil. İl hıfzıssıhha kararına göre zaten tutulması yasak, bunlarla ilgili önlemler alınması gerektiğini düşünüyorum. Körfezde bilinenin ötesinde yeni bir mikrop türü yok ama bu kirliği gidermezsek bunları da yaşayabiliriz. Şu an havadan deniz suyuna temasla vatandaş için tehlike oluşturacak bir durum olduğunu düşünmüyorum. Özellikle iç körfezde tutulan balıkların yenmemesini tavsiye ediyorum” dedi.