Ömer CEYLAN/Türk sinemasının o unutulmaz bakışları, seyirciyi bir anda içine çeken duruşu ve yarattığı sayısız karakterle gönüllerde taht kuran "Sultan"ı Türkan Şoray... Dile kolay, 222 filmle bir dünya rekorunu elinde tutan, "Selvi Boylum Al Yazmalım"dan "Vesikalı Yarim"e uzanan dev bir kariyerin sahibi olan usta sanatçının hayatı, bu kez en mahrem ve en insani yönleriyle sayfalara döküldü. Ancak bu kitap, alıştığımız biyografilerden çok farklı. Çünkü kalemi tutan el, onun 25 yıllık dostu, sırdaşı, yol arkadaşı gazeteci-yazar Bircan Usallı Silan'a ait. Şişli'de bir otelde tanıtımı yapılan "Türkan ve Hayat", rakamların ve tarihlerin ötesine geçerek Sultan'ın iç dünyasına, "keşke"lerine, "iyi ki"lerine ve yaşama direncine odaklanan samimi bir sohbet niteliği taşıyor. Biz de bu özel projenin mimarı Bircan Usallı Silan ile bir araya gelerek, çeyrek asırlık bir dostluğun meyvesi olan bu kitabı ve perdenin ardındaki Türkan Şoray'ı konuştuk.

Whatsapp Image 2025 07 10 At 13.02.20 (1)

Türk sinemasının Sultanı Türkan Şoray ve 25 yıllık sırdaşı, yazar Bircan Usallı Silan, Şoray'ın dev kariyerinin ardındaki 'insan'ı, 'keşke'lerini ve 'iyi ki'lerini Dokuz Eylül Gazetesi'ne anlattı. "Türkan ve Hayat" kitabı üzerine yapılan bu özel söyleşi, bir biyografiden öte, Sultan'ın iç dünyasına yapılan samimi bir yolculuk vaat ediyor. Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız Bircan Hanım?

Uzun yıllar gazetecilik yaptıktan sonra, yine uzun yıllardır menajerlik ve basın danışmanlığı yapıyorum. İlk kitabım Acı Dolu Yıllar, Belgin Doruk’un hayatını anlattığım çalışmadır ve benim için çok kıymetlidir. Onun ardından Dört Yapraklı Yonca kitabını gerçekleştirdim. Sevgili Filiz Akın’la Hayatın Provası Yok, Nilüfer’le ise Hepsi Bu adlı söyleşi kitaplarım yayımlandı. Yakın zamanda da Türkan ve Hayat adlı kitabımız raflarda yerini aldı.

Dört yapraklı yoncanın hepsiyle yakın ilişkileriniz olduğunu biliyoruz. Neden Türkan Hanım’ı yazdınız?

Dört Yapraklı Yonca kitabında Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik ile yapılmış uzun söyleşilerimiz yer alıyor. Bunun dışında Fatma Girik’le yapmak istediğimiz bir kitap çalışması vardı; fakat ne yazık ki Fatma Ablayı erken kaybettik. Filiz Akın’la Hayata Merhaba, Güzelliklere Merhaba, Lezzete Merhaba ve en son Hayatın Provası Yok adlı söyleşi kitaplarını gerçekleştirdik. Kısacası, bu Türkan Şoray’la yapılmış ilk çalışma değil. Ancak Türkan ve Hayat bir hayat hikâyesi değil; hayata bakışla ilgili bir kitap. Sayılarla, rakamlarla değil; duyguları, hissettikleri, yaşama direnci, "keşkeleri" ve "iyi ki"leriyle ilgili bir kitap.

Diğer sanatçı dostlarınızı da yazmayı düşünüyor musunuz?

Evet, uzun bir listem var. Herhalde hayatımın bundan sonrasını daha çok yazarak geçireceğim gibi görünüyor.

Çeyrek Asırlık Dostluktan Sayfalara Sızan Anılar

"Türkan ve Hayat" adlı kitabınız, 25 yıllık bir dostluğun ürünü olarak ortaya çıktı. Bu uzun süreli dostluğun sürece nasıl bir katkı sağladığını bizimle paylaşır mısınız?
Bu uzun dostluk, birbirimizi daha iyi anlamamıza ve tanımamıza sebep oldu. 25 yıl çok uzun bir süre. Bu süreçte duygularımızı, hislerimizi, kavgalarımızı, neşemizi, sevinçlerimizi ve üzüntülerimizi birlikte yaşadık. Bu nedenle, onun iç dünyasına yolculuk yaparken birbirimizi daha çok sevdik. Eğer insanın eli kalem tutuyorsa, bu birikimleri sevenlerle paylaşma fikri ikimize de iyi geldi.

Kitabı yazarken okuyucuların, Türkan Şoray'ın iç dünyasına daha yakın bir bakış açısı kazanmasını hedeflediniz mi?

Ben onu tanıyınca herkesin de onu öyle görmesini istedim. Hakkında yapılmış pek çok kitap var; ancak bunlar daha çok yıllar önce hazırlanmış çalışmalar. Umarım gençler bu kitabı okur ve 110 yıllık sinemamızın 65 yılına damgasını vurmuş bir ikonu, Türkan Şoray’ı iç dünyasıyla da tanıyıp severler diye düşündüm.

Kitapta, Türkan Şoray'ın 222 filmdeki performanslarına ve sinemadaki yolculuğuna dair derinlemesine bir inceleme bulunuyor. Bu filmlerden hangisi onun sinemadaki kimliğini en iyi yansıtan yapım olarak öne çıkıyor?

Aslında kitapta derinlemesine bir film incelemesi yok. Ancak Türkan Şoray’ın bu karakterlerden çıkardığı dersler var. Bu karakterlerin, edilgen kadın figürlerinden; ayakları yere basan, hakkını arayan, kendine değer veren kadınlara dönüşümünün tatlı bir lezzeti var. Bence onu en çok etkileyen film Mine. Gerçekten bir dönüm noktasıdır. Ama bunun yanında birçok filmi var. 222 filmle dünyada bir rekoru elinde bulunduran Türkan Şoray’ın Selvi Boylum Al Yazmalım’dan Vesikalı Yarim’e, Sultan’dan Bodrum Hakimine kadar birçok unutulmaz filmi var.

Türkan Şoray ile paylaştığınız kişisel anılar da kitapta yer alıyor. Bu anılardan birini bizimle paylaşır mısınız? Onunla geçirdiğiniz zamanın sizin için anlamı nedir?

Bu kitaba bir nevi kamera arkası gibi bakabiliriz. O kadar çok anımız var ki… Kamera açıldığında o dönüşümü, değişimi, sahnede başkalaşmasını izlemek beni hep çok heyecanlandırdı. Onunla çok keyifli araba yolculuklarımız oldu. Yolculuklarda yemek yediğimiz, insanların bizi görüp inanamayıp yanımıza geldiği, “Bu kadın Türkan Şoray’a ne kadar benziyor!” diye sorduklarında “Sadece benziyor” diyerek geçiştirdiğim birçok anı… Yolda grev yapan bir grup gördüğünde aralarına girip fotoğraf çektirmemiz, onlara “Yolunuz açık olsun” dememiz… Gerçekten çok keyifli ve herkese kısmet olmayacak güzellikte yolculuklardı.

Halkın Gönlündeki Sarsılmaz Tahtın Sırrı

"Türkan ve Hayat" kitabınızın okuyuculara vermek istediği en önemli mesaj nedir?

En önemli mesaj, Türkan Şoray’ın insan yönünü tanımalarıydı. Hayatta başarının altın tepside sunulmadığını, başarısızlığın da sadece şanssızlıktan kaynaklanmadığını anlatan bir kitap bu. Sevmenin ve sevilmenin ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatan bir kitap. Türkan Şoray’dan, insanları kırmamak için çaba göstermeyi ve kendini kıranlardan da korunmayı öğrendim. Gerçekten kendini korumayı çok iyi bilen biri. Türkan Şoray’dan öğrenilecek pek çok şey var.

Hüsnü Erkan’dan yeni kitap: Zihniyet devrimi için bilinçli düşünme rehberi!
Hüsnü Erkan’dan yeni kitap: Zihniyet devrimi için bilinçli düşünme rehberi!
İçeriği Görüntüle

Birçok sanatçının halkla buluşmalarına katılmış biri olarak, Türkan Hanım’a halkın sevgisinin – hayranlığının – bambaşka olduğunu gördüm. Yakından tanıyan biri olarak bunun sebebini nasıl açıklarsınız?

Türkan Şoray’la yaptığımız halk buluşmalarında, çok az sanatçıda görebileceğimiz derinlikte bir ilgiyle karşılaşıyoruz. İnanılmaz bir şekilde, herhangi bir restorana girdiğimizde bile insanlar onu fark ettiğinde ayağa fırlıyor. Yolda trafik polislerinin arabayı durdurup fotoğraf çektirmek istemelerine tanık oluyorum. Bu da onun duygularını, bakışlarını ne kadar çok sevdiğimizle ilgili. Pek çok evin duvarında onun fotoğrafının olması çok kıymetli. Beni en çok etkileyen şey ise küçücük çocukların Türkan Şoray’ın kucağına verilerek fotoğraf çektirilmek istenmesi. “Bu çocuk tanımaz ki Türkan Şoray’ı,” dediğimde, “O büyüdüğünde ‘Sen kimin kucağındaydın biliyor musun? Bize sevgiyi, emeği, aşkı öğreten kadının’ diye anlatmak için bu fotoğrafı çektiriyoruz,” dediklerinde gerçekten çok etkileniyorum.

Son Söz Sultan'ın: "Beni Olduğu Gibi Anlatan Bir Kitap"

Bu kitap sizin için ne ifade ediyor? Bircan Hanım’la dostluğunuzu kısaca anlatır mısınız?

Türkan Şoray: Bircan’la 25 yılı aşkın bir dostluğum var. Onu önce gazetecilikten tanıyıp severdim, sonra birlikte çalışmaya başladık. Önce iş arkadaşlığı, sonra dostluğa, sırdaşlığa ve hayatı paylaşmaya dönüştü. Bircan, beni en iyi tanıyan insanlardan biri oldu. İyi halimi, sinirli halimi, üzüntümü ve sevincimi birlikte paylaştık. Bu yüzden böyle bir nehir söyleşi yapmak istedi. Ben de ona hayır diyemedim. Karşılıklı oturduk; önce uçak yolculuklarında, sonra araba yolculuklarında ve ev buluşmalarında uzun uzun sohbetler ettik. Ortaya bu kitap çıktı. Beni olduğu gibi anlatan, gizlemeyen, saklamayan bir kitap. Umarım okuyucuya da her haliyle iyi geçer.

Muhabir: ÖMER CEYLAN