Küresel iklim krizi, son yıllarda dünyada sıkça meydana gelen sel, fırtına, orman yangını ve kuraklık gibi doğal afetlerin artmasındaki en önemli etkenlerden biri olarak gösteriliyor. Değişen mevsim döngüleri, kuraklık ve kıtlık gibi yaşamsal temel olumsuzluklara neden olan iklim değişimleri, doğal afetleri de beraberinde getiriyor. Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Beşeri ve İktisadi Coğrafya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve EÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Mutluer, iklim krizinin tetiklediği doğal afetler ile ilgili bilgiler verdi.  

İklim değişikliği sonrası dünyada meydana gelen doğal afetleri değerlendiren Prof. Dr. Mutluer, “Son yıllarda küresel iklim değişimleri sonucunda, kuraklık, sel, su baskınları, içme suyu sıkıntıları, orman yangınları gibi dünyada pek çok hasarın meydana geldiği ve ekolojik dengede pek çok değişikliğin yaşandığı bir sürece girdik. 2015 Dünya Ekonomik Forumunca yayınlanan ‘Küresel Riskler Raporu’nda dünyamızı bekleyen en önemli on risk arasında; doğal afetler, olağan dışı hava olayları, iklim değişimine başarısız uyum gibi dört risk ön planda tutulmuş. Bu riskler, insan hayatına mal olacak etkenler olup, bu risklere karşı önlem alınması gerekiyor. Bu raporda hem iklim değişimine dikkat çekiliyor hem de başarısız bir uyumun olduğuna vurgu yapılıyor. Bilim insanları ve siyasetçilerle de paylaşılan bu raporda, tüm dünyaya küresel risklerin azaltılması ve afetlere hazırlık çalışmalarının yapılmasına da çağrıda bulunuluyor” dedi.

Dünya Ekonomik Forumu 2023 ve 2024 yılı raporlarına değinen Prof. Dr. Mutluer, “2023 yılında iki yıllık en önemli on riski raporlanıyor. Bu raporun içerisinde de iklim değişikliğini azaltamama, büyük ölçekte çevresel hasar, doğal afetler, aşırı hava olayları ve ekosistemin çöküşüne yer veriliyor. 2024 yılında yayınlanan raporda ise; aşırı hava olayları yani aniden gelen şiddetli yağışlara ve fırtınalara değiniliyor. Bu durumun toplumsal kutuplaşmaları, devletler arasındaki silahlı çatışmaları ve kirliliği arttırabileceği, zorunlu göçleri ortaya çıkartabileceği değerlendiriliyor. 2024 raporuna göre ayrıca, on yıl içinde aşırı hava olayları, ekosistemin çöküşü ve biyoçeşitlilik kaybı, doğal kaynak kıtlığı da ortaya çıkabilir” diye konuştu.

'Türkiye’nin INFORM Küresel Risk Endeks Puanı yüksek'

Türkiye’nin doğal afet konusunda yüksek riskli bir ülke olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mutluer, “Türkiye doğal afetlerin tam kavşak noktasında, nasibini olumlu ya da olumsuz bir şekilde alıyor. Bu durum nedeniyle yüksek riske sahip bir ülke. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın 2018 yılında yayınladığı Türkiye’de Afet Yönetimi ve Doğal Kaynaklı Afet İstatistikleri Raporuna göre, 1980 ve 2017 yılları arasında yılda ortalama bir milyon kişide 6-25 kişi doğal afetler sebebiyle hayatını kaybetmiş. 1900 yılından beri yaşanan depremler değerlendirildiğinde Türkiye, 77 deprem ile dünyada dördüncü sırada yer alıyor. Bu anlamda Türkiye deprem bakımından yüksek riskli ülkelerden birisi. Sadece deprem de değil; heyelan, su baskını, kaya düşmesi, çığ gibi afetlere de sıklıkla maruz kalan bir ülkeyiz. INFORM Küresel Risk Endeksi 2018 raporuna göre; Türkiye’ye ilişkin inform endesks puanı 5.0 yani riski yüksek bir ülke. Aynı zamanda riskin artma eğilimi de var. Türkiye, tehlike ve maruziyet puanı ile de en riskli ülke konumunda. Zarar görebilme açısından 46’ncı, baş etme eksikliğinde ise 146’ncı sırada yer alıyor” dedi.

'Toplumun deprem konusunda bilinçlenmesi çok önemli'

Deprem konusunda alınacak önlemlerin ve farkındalığın önemine vurgu yapan Prof. Dr. Mutluer, “Deprem can ve mal kayıplarına neden olduğu gibi ekonomik hasarı da en yüksek olan doğal afetlerden birisi. Ne yazık ki, dirençli kentleri oluşturamadık. Toplumsal bilinci yayamadık. Bu nedenle pek çok problem yaşanmaya devam ediyor. Depremler durmayacak, olacak. Daha büyükleri de olabilir. Ne zaman olacağı belli değil ancak risk giderek artıyor. Buna karşı hem hazırlıklı ve dirençli olmak hem de toplumu bilinçlendirmek gerekiyor. 1999 depreminden ders alsaydık, peyderpey şimdiye dek şehirlerimiz dirençli hale getirilebilirdi” dedi. 

'Kuzey Anadolu Fayı, büyük depremlerin görüldüğü yerdir'

Günümüzde yaşanması muhtemel depremler ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Mutluer, “İstanbul çok büyük bir risk altında. Çünkü İstanbul’un maruz kalacağı deprem, doğrultu atımlı bir fay sistemini barındırıyor. Doğrultu atımlı fay sistemi, Marmara Denizi’nden de geçen, Erzincan’a ulaşan ve oradan da Bingöl çevresine dek uzanan Kuzey Anadolu Fay hattında bulunuyor. En büyük depremler bu fay zonundaki bölgelerde yaşanıyor. O nedenle büyüklüğü ve etkisinin çok yüksek olması olası. İstanbul için 7,5’lik bir büyüklük bekleniyor. Geçen yıl yaşadığımız iki deprem de Doğu Anadolu Fay zonu üzerindeydi. Kuzey Doğu Anadolu Fayı ile Doğu Anadolu Fayı Doğu Anadolu’da, Bingöl-Karlıova-Varto çevresinde birleşiyor. Şu an o bölgelerde de bir deprem bekleniyor. Depremler Türkiye’nin hemen her yerinde apaçık geliyor ve gelecek” diye konuştu.

'Sel ve orman yangınları ekolojiye önemli zararlar veriyor'

Türkiye’de meydana gelen sel ve orman yangınlarından da bahseden Prof. Dr. Mutluer, “1995 yılında yaşadığımız sel felaketinde 63 insanımızı yitirdik. O zaman içerisinde karayolu ve demiryollarını göz önünde bulundurarak, suların köprülerin altından geçmeye elverişli olmadığını, belirli bir alanda göllendiğini ve adeta bir barajın oluştuğunu gözlemledik ve raporladık. Bugün hala aynı engellerin varlığından söz ediliyor. Demek ki 30 yıldır kalıcı önlemler alınmamış. Ayrıca evler, dere yataklarının üzerine kurulmuş. Sadece dere yatağı taşmıyor. Yağmur yağıyor ancak suyun gidecek bir yeri yok, düşük kotlarda birikiyor. Bu da sellenmelere sebep oluyor. Geçtiğimiz yıllarda Marmaris ve çevresinde yaşanan yangınlar ülkemizde ekolojik dengeye ciddi anlamda zarar verdi. Çok sayıda hayvan telef oldu, oksijen kaynağına zarar verdi. Yaşanan yangın, ormanların bir bitki örtüsü olması bakımından, erozyona da sebep oldu” dedi.

Son olarak, küresel iklim değişimleri ve meydana gelen doğal afetler karşısında alınacak önlemlere değinen Prof. Dr. Mutluer, “Ülkemizde, iklim değişikliği kaynaklı doğal afetler konusunda eğitim kurumlarında bilinçlendirmeler yapılması ve bu konuda toplumsal farkındalığın oluşturulması gerekiyor. Geleceğin idarecilerine, yetkin kişilere doğal afet kavramı öğretilmeli. Üniversite ortak müfredatlarına küresel ve doğal riskler konusunda dersler konulmalı ve toplumsal düzeyde herkes bu bilince sahip olmalı” diye konuştu.  

Kaynak: BÜLTEN