Üst solunum yollarındaki tıkanıklık nedeniyle ortaya çıkan ve gece boyunca nefes alıp vermenin sık sık kesintiye uğradığı uyku apnesi, Türkiye'de ve dünyada giderek yaygınlaşan bir sağlık sorunu haline geliyor. Türk Toraks Derneği'nden alınan verilere göre, bu rahatsızlık erkeklerin %34'ünde, kadınların ise %17'sinde görülüyor. Özellikle orta yaş ve üzeri nüfusta daha sık rastlanan bu durum, tedavi edilmediğinde hayati risklere yol açabiliyor.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Ahmet Demir, "Uyku apnesi, basit bir horlama sorunundan çok daha ciddi bir rahatsızlıktır. Hasta gece boyunca onlarca, hatta yüzlerce kez kısa süreli nefes kesintileri yaşar ve bu durum oksijen seviyesinin düşmesine neden olur. Beyin, hayati organları korumak için sürekli alarm durumuna geçer ve bu da derin uykuya geçmeyi engeller," açıklamasında bulundu.

Araştırmalar, obstrüktif uyku apnesi olan kişilerin gece boyunca saatte 5 ila 100 kez arasında nefes durması yaşayabildiğini gösteriyor. Bu kesintiler sırasında kan oksijen seviyesi ciddi oranda düşerken, kalp atış hızı ve kan basıncında ani yükselmeler meydana geliyor. Uzmanlar, bu durumun uzun vadede kardiyovasküler sistemi olumsuz etkilediğini ve hipertansiyon, kalp krizi ve felç riskini artırdığını vurguluyor.

Trafik güvenliği ve çalışma hayatına etkileri

Uyku apnesinin en tehlikeli sonuçlarından biri, günlük yaşamda oluşturduğu güvenlik riskleri. Türk Toraks Derneği Uykuda Solunum Bozuklukları Çalışma Grubu Yürütme Kurulu Üyesi Doç. Dr. Canan Gündüz Gürkan, uyku apnesi yaşayan kişilerde trafik kazası riskinin normal bireylere göre 2,5 kat daha fazla olduğunu belirtti. Gürkan, "Bu risk artışının en önemli nedeni, uyku apnesi olan kişilerin geceleri kaliteli uyuyamamaları ve gün içinde aşırı uyku hali yaşamalarıdır. Ancak sevindirici olan, doğru tedavi uygulandığında kaza riskinin %70'e varan oranlarda azaldığını gözlemliyoruz," dedi.

Yapılan çalışmalar, tedavi edilmeyen uyku apnesi vakalarının sadece trafik değil, iş kazaları açısından da ciddi risk oluşturduğunu gösteriyor. Ankara Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Anabilim Dalı'ndan Doç. Dr. Mehmet Yılmaz, "Özellikle ağır vasıta şoförleri, makine operatörleri ve vardiyalı çalışanlar arasında uyku apnesi taraması büyük önem taşıyor. Bu meslek gruplarında yaşanan kazaların önemli bir kısmı, uyku apnesi kaynaklı dikkat eksikliği ve ani uyuklamalara bağlı," açıklamasında bulundu.

Acıbadem Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Derya Karadeniz, uyku apnesinin sürücüleri yalnızca uyuklama nedeniyle değil, konsantrasyon ve karar verme yeteneklerini de zayıflatarak etkilediğini belirtti. Karadeniz, "Sürücü aktif olarak uyumuyor olsa bile, beynin yeterli dinlenememiş olması nedeniyle reaksiyon süresi uzuyor, görsel algı zayıflıyor ve riskli kararlar alma eğilimi artıyor. Bu durum, özellikle uzun yol şoförleri için büyük tehlike oluşturuyor," dedi.

Antibiyotik direnci alarm veriyor Antibiyotik direnci alarm veriyor

Dünya uyku günü ve 2025 yılı teması

15 Mart Dünya Uyku Günü, bu yıl "Uyku sağlığına öncelik verin" temasıyla kutlanıyor. Türk Toraks Derneği Uykuda Solunum Bozuklukları Çalışma Grubu, bu özel günde uyku sağlığının önemine dikkat çekmek için bir dizi etkinlik düzenliyor. Doç. Dr. Canan Gündüz Gürkan, "Bu tema, uyku sağlığının çok boyutlu olduğuna ve yaşam kalitemiz üzerindeki kritik etkisine vurgu yapıyor. Uyku, tıpkı beslenme ve fiziksel aktivite gibi sağlıklı bir yaşamın temel taşlarından biridir," diye konuştu.

Dünya Uyku Günü kapsamında toplumun farklı kesimlerine yönelik bilinçlendirme kampanyaları düzenleniyor. Özellikle toplu taşıma ve ağır vasıta şoförleri, vardiyalı çalışanlar ve risk altındaki diğer meslek grupları için eğitim programları hazırlanıyor. İstanbul, Ankara ve İzmir'deki hastanelerde ücretsiz uyku taramaları gerçekleştirilerek, risk altındaki kişilerin erken teşhisi hedefleniyor.

Türkiye Uyku Tıbbı Derneği Başkanı Prof. Dr. Murat Aksu, "Modern toplumda uyku, maalesef genellikle göz ardı edilen bir sağlık bileşenidir. İnsanlar çoğu zaman işlerinden, sosyal hayatlarından veya dijital eğlencelerden feragat etmektense, uyku sürelerini kısaltmayı tercih ediyorlar. Bu yılki temamız, uyku sağlığının yaşam önceliklerimiz arasına girmesi gerektiğini vurguluyor," değerlendirmesinde bulundu.

Uyku apnesi ve sistemik sağlık sorunları ilişkisi

Uzmanlar, uyku apnesinin tek başına bir sorun olmadığını, tedavi edilmediğinde pek çok sistemik hastalıkla ilişkili olduğunu vurguluyor. Doç. Dr. Gürkan, "Kötü uyku kalitesi, obezite, diyabet, koroner arter hastalığı ve kardiyovasküler ölümle doğrudan ilişkilendirilmiştir. Uyku apnesi, bağışıklık yanıtını azaltarak enfeksiyonlara karşı yatkınlık yaratır ve bu durum uyku kalitesini daha da düşürerek kısır bir döngü oluşturur," açıklamasında bulundu.

Hacettepe Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Ayşe Yıldırım, uyku apnesinin kalp sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekti: "Tedavi edilmeyen uyku apnesi vakaları, hipertansiyon riskini 3 kat, kalp krizi ve inme riskini 2 kat artırıyor. Nefes kesintileri sırasında kalp, vücuda yeterli oksijen sağlayabilmek için daha fazla çalışmak zorunda kalıyor ve bu durum zamanla kalp kasının yorulmasına ve kalp yetmezliğine neden olabiliyor."

Son yıllarda yapılan araştırmalar, uyku apnesi ile nörolojik hastalıklar arasında da güçlü bir ilişki olduğunu gösteriyor. İstanbul Medipol Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Serkan Özben, "Obstrüktif uyku apnesi ve uykuda hızlı göz hareketlerine bağlı davranış bozukluğu gibi bazı uyku bozuklukları, bilişsel bozukluklar, demans, nöbet ve inme riski ile ilişkilidir. Oksijen seviyesindeki dalgalanmalar ve uyku bölünmeleri, beyin hücrelerine zarar vererek uzun vadede Alzheimer gibi hastalıklara zemin hazırlayabilir," dedi.

Uyku apnesi nasıl fark edilir ve tanı yöntemleri

Uyku apnesi belirtilerinin farkına varmak, erken tanı ve tedavi açısından büyük önem taşıyor. Ancak bu rahatsızlık çoğu zaman hastanın kendisi tarafından fark edilemiyor. Genellikle eş veya aile üyeleri, kişinin horlaması ve nefes kesintilerini gözlemleyerek sorunu ilk fark edenler oluyor.

Ankara Şehir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Kliniği'nden Doç. Dr. Asiye Kanbay, uyku apnesinin temel belirtilerini şöyle sıralıyor: "Gürültülü horlama, tanıklı nefes durmaları, gece sık idrara çıkma, ağız kuruluğu ile uyanma, sabah baş ağrısı, gün boyu yorgunluk ve uyku hali, konsantrasyon güçlüğü, hafıza problemleri ve ruh halinde değişiklikler en sık görülen belirtilerdir. Ayrıca tansiyon yüksekliği, kilo artışı ve cinsel işlev bozuklukları da uyku apnesi ile ilişkili olabilir."

Uyku apnesi şüphesi olan kişilerde kesin tanı için polisomnografi adı verilen uyku testi yapılıyor. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Oğuz Köktürk, "Polisomnografi, gece boyunca hastanın beyin dalgalarını, kalp ritmini, göz ve bacak hareketlerini, kan oksijen seviyesini, solunum hızını ve hava akımını ölçen kapsamlı bir testtir. Uyku laboratuvarında gerçekleştirilen bu test, uyku apnesinin şiddetini de belirleyerek tedavi planlamasına yardımcı olur," diye açıkladı.

Son yıllarda evde yapılabilen uyku testleri de yaygınlaşmaya başladı. Bu testler, polisomnografi kadar kapsamlı olmasa da uyku apnesi taraması için pratik bir seçenek sunuyor. Ancak uzmanlar, kesin tanı için mutlaka bir uyku merkezinde değerlendirme yapılmasını öneriyor.

Tedavi seçenekleri ve başarı oranları

Uyku apnesinin tedavisinde, hastalığın şiddetine ve altta yatan nedenlere göre farklı yöntemler uygulanıyor. En yaygın tedavi yöntemi olan CPAP (Continuous Positive Airway Pressure) cihazı, uyku sırasında maske yoluyla hava yollarına sürekli pozitif basınçlı hava vererek tıkanıklığı önlüyor.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Selma Fırat, "CPAP tedavisi, özellikle orta ve ağır şiddetteki uyku apnesi vakalarında altın standart olarak kabul ediliyor. Düzenli kullanıldığında hastaların %90'ında belirtilerde belirgin iyileşme sağlıyor. Trafik kazası riskini %70 oranında azalttığını gösteren güçlü bilimsel kanıtlar mevcut," dedi.

Hafif ve orta şiddetteki vakalarda, ağız içi aparey tedavisi de etkili olabiliyor. Bu apareyler, alt çeneyi ve dili öne doğru konumlandırarak hava yolunun açık kalmasını sağlıyor. Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nden Prof. Dr. Bülent Çelik, "Ağız içi apareyler, CPAP tedavisine uyum sağlayamayan hastalarda veya seyahat eden kişilerde iyi bir alternatif olabiliyor. Ancak her hasta için uygun olmayabilir ve etkinliği CPAP kadar yüksek değildir," açıklamasında bulundu.

Belirli vakalarda cerrahi tedavi seçenekleri de değerlendirilebiliyor. Burun ve boğaz bölgesindeki yapısal sorunlar, bademcik büyümesi veya çene yapısındaki anormallikler cerrahi olarak düzeltilebiliyor. İstanbul Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Murat Toprak, "Cerrahinin başarısı, doğru hasta seçimine bağlıdır. Anatomik sorunların belirgin olduğu seçilmiş vakalarda cerrahi tedavi oldukça başarılı sonuçlar verebilir. Ancak obezite gibi risk faktörleri düzeltilmeden yapılan cerrahi müdahalelerin başarı oranı düşüktür," dedi.

Kaliteli uyku için altı temel faktör

Türk Toraks Derneği Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu, kaliteli ve sağlıklı uykunun sadece yeterli süre uyumaktan ibaret olmadığını vurguluyor. Çuhadaroğlu, kaliteli uyku için altı temel faktörün önemine dikkat çekti: "Uyku sağlığını ve dolayısıyla genel sağlık ve iyilik halini etkileyen altı boyuttan bahsetmek mümkündür: Uyku süresi, etkinliği, zamanlaması, düzenliliği, kalitesi ve uyanıkken kişinin iyi odaklanabilme becerisi."

Çuhadaroğlu, bu faktörlerin her birinin önemini şöyle açıkladı: "Uyku süresi, yetişkinler için genellikle 7-9 saat arasında olmalıdır. Uyku etkinliği, yatakta geçirilen sürenin ne kadarının gerçekten uyuyarak geçirildiğini gösterir ve %85'in üzerinde olması idealdir. Uyku zamanlaması, kişinin biyolojik saatine uygun olmalı ve düzenli bir uyku-uyanıklık döngüsü oluşturulmalıdır. Uyku kalitesi, dinlendirici ve kesintisiz bir uyku deneyimini ifade eder. Son olarak, uyanıkken iyi odaklanabilme, gün içinde uyuklamadan ve dikkat dağınıklığı yaşamadan günlük aktiviteleri sürdürebilme yeteneğidir."

Hacettepe Üniversitesi Uyku Bozuklukları Merkezi'nden Prof. Dr. Sinan Yetkin, kaliteli uyku için pratik önerilerde bulundu: "İdeal uyku ortamının sağlanması için telefon ekran ışığı dahil olmak üzere ortam ışıklandırmasının en aza indirilmesi, sıcaktan ve gürültüden kaçınılması gerekir. Yatak odasının sıcaklığı 18-20 derece arasında olmalı ve oda iyi havalandırılmalıdır. Yatmadan en az 2-3 saat önce yemek yemeyi bitirmek, kafein ve alkol tüketiminden kaçınmak da uyku kalitesini artırır."

Risk faktörleri ve önleyici tedbirler

Uyku apnesi gelişimi açısından bazı risk faktörleri öne çıkıyor. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı'ndan Doç. Dr. Ceyda Anar, en önemli risk faktörlerini şöyle sıraladı: "Obezite, uyku apnesi için en önemli risk faktörüdür. Vücut kitle indeksi 30'un üzerinde olan kişilerde risk belirgin şekilde artıyor. Erkek cinsiyet, 40 yaş üzeri olmak, boyun çevresinin kalın olması (erkeklerde 43 cm, kadınlarda 38 cm üzeri), aile öyküsü, sigara ve alkol kullanımı, hormonal bozukluklar ve çene yapısındaki anormallikler diğer risk faktörleridir."

Anar, risk altındaki kişiler için önleyici tedbirleri şöyle açıkladı: "Kilo kontrolü, uyku apnesi riskini azaltmada en etkili yöntemdir. Fazla kilolu kişilerde %10'luk bir kilo kaybı bile apne sayısında %50'ye varan azalma sağlayabilir. Düzenli fiziksel aktivite, sırt üstü yerine yan pozisyonda uyumak, alkol ve uyku hapı kullanımından kaçınmak, sigara içmemek ve düzenli uyku saatleri oluşturmak diğer önleyici tedbirlerdir."

Türkiye Halk Sağlığı Kurumu'ndan Dr. Özlem Kılıç, toplum sağlığı açısından uyku apnesinin önemine dikkat çekti: "Uyku apnesi, halk sağlığı perspektifinden bakıldığında, hipertansiyon ve obezite kadar önemli bir risk faktörüdür. Özellikle profesyonel sürücüler, vardiyalı çalışanlar ve riskli mesleklerde çalışanlar için düzenli tarama programları geliştirilmelidir. Ayrıca, ehliyet yenileme süreçlerinde uyku apnesi taramasının rutin hale getirilmesi, trafik kazalarının önlenmesinde önemli bir adım olacaktır."

Dijital çağda uyku sağlığı ve teknolojik çözümler

Modern yaşamın getirdiği stres faktörleri ve dijital cihazların yaygınlaşması, uyku sağlığını olumsuz etkileyen faktörler arasında öne çıkıyor. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Akıllı telefonlar, tabletler ve bilgisayarlar, yaydıkları mavi ışık ile melatonin hormonunun salgılanmasını baskılayarak uyku düzenini bozuyor. Ayrıca sosyal medya ve diğer uygulamalar, zihinsel uyarılma yaratarak uykuya geçiş sürecini zorlaştırıyor," dedi.

Ancak teknoloji, uyku sorunlarının çözümünde de rol oynayabiliyor. Son yıllarda geliştirilen uyku takip cihazları ve uygulamaları, kişilerin uyku düzenlerini izlemelerine ve sorunları erken fark etmelerine yardımcı oluyor. İTÜ Yapay Zeka ve Veri Bilimi Merkezi'nden Dr. Sema Yüce, "Akıllı saatler ve bileklikler, uyku kalitesi, süresi ve evrelerini takip edebiliyor. Bu veriler, kişinin uyku düzenindeki bozulmaları erken dönemde fark etmesini sağlayabilir. Ancak bu cihazların tıbbi tanı amaçlı değil, destekleyici araçlar olarak kullanılması gerektiğini unutmamak önemlidir," açıklamasında bulundu.

Sağlık teknolojileri alanında faaliyet gösteren şirketler, uyku apnesi tedavisinde kullanılan cihazları da daha konforlu ve kullanıcı dostu hale getirmek için çalışıyor. Yeni nesil CPAP cihazları, daha sessiz çalışıyor, otomatik basınç ayarı yapabiliyor ve kullanım verilerini hekimlerle paylaşabiliyor. Bu gelişmeler, tedaviye uyumu artırmaya yardımcı oluyor.

İnsanlık tarihinde ilk kez, dünya nüfusunun üçte birinden fazlası uyku yoksunluğu çekiyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, yetersiz uyku global bir sağlık sorunu haline geldi. Türk Uyku Tıbbı Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hakan Kaynak, "Uyku sağlığına öncelik vermek, sadece bireysel bir tercih değil, toplumsal bir sorumluluktur. İşverenler, eğitimciler ve politika yapıcılar, uyku sağlığını destekleyen politikalar geliştirmelidir. Vardiya düzenlemeleri, okul başlangıç saatleri ve iş-yaşam dengesi politikaları, toplumun uyku sağlığını doğrudan etkileyen faktörlerdir," değerlendirmesinde bulundu.

Kaynak: HABER MERKEZİ