TÜİK Eylül ayı enflasyon artış oranını %2,97 olarak açıklarken, ENAG verilerine göre ise Eylül'de enflasyon %5,34 olarak açıklandı. Yıllık bazda ise TÜİK'e göre %49,38 olarak açıklanan enflasyon, ENAG verilerine göre %88,63 olarak kaydedildi. 9 Eylül Gazetesi olarak enflasyonu ve artan gıda fiyatlarının nabzını pazarda tuttuk. İzmir'in Konak ilçesi Kahramanlar semtinde kurulan pazaryerinde alışveriş yapmaya gelen vatandaşlar pahalılıktan ve alım gücünden şikâyet ederken, pazarcı esnafı da tezgâh kiralarından ve maliyetleri karşılayamamaktan yakındı.

Kayyum protestolarında 140 gözaltı Kayyum protestolarında 140 gözaltı

'ÇÜRÜK MEYVELERİ TOPLUYORUM'

Esnafın atmak üzere olduğu çürük ve ezilmiş meyveleri toplayarak eve götürmek üzere olan Nimet İşçioğlu, röportaj yaptığımızı görerek yanımıza yaklaştı. Poşetinde bulunan ezilmiş ve birazı da çürümüş olan muz, incir gibi meyveleri göstererek öfkeli bir sesle konuşmaya başladı:
"Kanser bile oluruz bu gidişle," diyerek isyan eden Nimet İşçioğlu, şunları söyledi:
"Nerede oğlum, hani? Ne meyve yiyebiliyoruz ne et ne yumurta... Mutfağı dolduramaz olduk. Bittik artık, kanser olacağız bu gidişle. Çok kötü bir durumdayız. Ben pazardan alışveriş yapamıyorum. Gidiyorum satıcılara soruyorum, atacak olduğu meyve sebze varsa onları topluyorum. Elimdeki poşetlerde de ezik çürük meyveler var... Zor oğlum, zor bu gidişle zor... Sağlıklı gıdaya ulaşamıyoruz. Aslında konuşsam ağır konuşurum ama; bana bir de gelip dava filan açarlar. Bunların hepsinin sebebi belli. Neden olduğu belli; yoksulluk apaçık ortada aslında oğlum. Bizi bu hale düşürenler utansın, ben utanmam" dedi.

'HASTALIK KAPIMIZDA'

Seksen yaşındaki Ayten Kırım ise yaşı dolayısıyla hastalığın peşini bırakmadığını, ancak sağlıklı beslenemediği için hastalığa da davetiye çıkardığını belirterek şunları söyledi:
"O kadar çok söylenecek durum var ki, yine de kimsenin umurunda değil. Ne suyuna yetişebiliyoruz ne elektriğine, doğalgaza. Gıdaya ulaşamadığımız için hastalık sürekli kapımızda. Üstelik ben seksen yaşındayım. Yumurta yiyemiyorum, sebze meyve yiyemiyorum. Bugün bin TL ile çıktım pazara, bu aldıklarımın hepsi bir hafta ya yeter ya yetmez. Limon aldım, fasulye aldım, patlıcan aldım; 300 TL tuttu, bu nasıl olabilir ya? Eskiden böyle miydi sanki? Her şeyi alabiliyorduk ve aldıklarımızın kokusu tadı vardı. Şimdi bir karpuz alabilirsen al, aldıktan sonra da karpuz demeye bin şahit ister. Sanıyorum ki tarlada da iyi ürün yetişmiyor artık, pahalılıktan dolayı."

PAZARCILIK BİTME NOKTASINDA!

Pazarda kıyafet ürünleri satan Atilla Metin, vatandaşın derdinin açlık olduğunu ve tezgâhına kimsenin uğramadığını belirterek şunları söyledi:
"Eski günlerle kıyasladığında pazarcılık bitme noktasında diyebilirim. Çünkü gelirin aynı kalıyor ama maliyetler tavan yapıyor. Fiyatlar durmadan artıyor. Sen de ona göre fiyat biçiyorsun tezgahta ama vatandaşın alım gücü olmadığından alamıyor artık. Benim sattığım ürün miktarı her gün azalıyor, azaldıkça da kazanç azalıyor. Ancak aldığım ürünün maliyeti günden güne yükseldiği için karşılayamıyoruz tabii. Kârın azalıyor, hatta zararın artıyor diyebiliriz. Ben giyim ürünleri satıyorum. Vatandaş artık giyimi ikinci hatta üçüncü plana attı. Artık yemek derdinde. Karnı aç olan giyinse ne olur? Anlatabiliyor muyum? Bizim pazarcı esnafının en büyük maliyeti mazottur. Ben ürünlerimi pazara getirene kadar zaten zarara giriyorum. E durum buyken neden artık pazarcılık yapmaya devam edeyim ki? Şeytan diyor elimdeki ürünleri bitirince bırak git... Ama olmuyor işte, biz de bir aile geçindiriyoruz."

'ŞÜKÜRLE OLACAK İŞ DEĞİL YA...'

Sabah saat altıda tezgâhını açan pazarcı esnafı Ömer Altu, satışların maliyetleri karşılamadığından yakınarak şunları söyledi:
"Saat altıda açtım tezgâhımı. Altıdan beri pek bir satış yapamadım. Tezgâha bakanlar geri kaçıyor. Fiyatları görünce gidiyorlar. Türk Lirası değer kaybettiği için ne yapsak boşuna. Yine Allah'a şükür diyoruz her gün. Şükürle de olacak iş değil ya... Biz vergi ödüyoruz, tezgâh parası ödüyoruz; gerçi İzmir Büyükşehir Belediyesi sağ olsun bu alanı bize tahsis ediyor ama yine de belimizi doğrultmakta zorlanıyoruz. Düşün şimdi, sen üreticisin, ürettiğin malı satıyorsun 2 liraya, aracı satıyor 5 liraya, ben de tezgâha 7 liraya koymak zorundayım abi. Bazen müşteriler fiyatlara bakıp bize şikâyet ediyor ama bizim elimizden ne gelir... Tarladan tezgâha kimse maliyetini karşılayamıyor. Herkes ucu ucuna yetiriyor. Öyle olunca hayatlar da ucu ucuna oluyor. Hepimiz günü gününe yaşıyoruz anlayacağın" diye konuştu.

Muhabir: Fevzi Efe Sekitmez