Kontrolden çıktığında insanlık için bir tehdide dönüşebileceği tartışılan, ancak doğru kullanıldığında da çığır açan buluşlara imza atan yapay zekâ teknolojisi, artık Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) de birincil gündem maddelerinden biri haline geldi. Özellikle son yıllarda "deepfake" olarak bilinen gerçekçi sahte videolar, ses kayıtları ve dezenformasyon amaçlı üretilen içeriklerin artması, bu alanda acil bir hukuki düzenleme ihtiyacını doğurdu. Bu ihtiyaca yanıt vermek üzere harekete geçen Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Kırıkkale Milletvekili ve aynı zamanda TBMM Adalet Komisyonu Üyesi olan Avukat Halil Öztürk, Türkiye'nin ilk kapsamlı yapay zekâ kanun teklifini hazırlayarak Meclis Başkanlığı'na sundu. Teklif, teknolojinin getirdiği nimetlerden faydalanırken, onun kötüye kullanılmasının önüne geçecek sert tedbirler ve hukuki tanımlamalar içeriyor.

Başkan Tugay'dan Gürsel Tekin'e: Fırsatçılık CHP'liye yakışmaz
Başkan Tugay'dan Gürsel Tekin'e: Fırsatçılık CHP'liye yakışmaz
İçeriği Görüntüle

Dijital sahtekarlığa 6 saat mühlet: Kaldırmayana dev ceza

Kanun teklifinin en dikkat çekici ve caydırıcı maddelerinden birini, yasa dışı içeriklere karşı getirilen zaman ve ceza yaptırımı oluşturuyor. Buna göre, yapay zekâ kullanılarak üretilen ve bir kişinin onurunu, şerefini zedeleyen, kişilik haklarını ihlal eden veya kamu güvenliği için açık bir tehdit oluşturan herhangi bir içeriğin, şikayet üzerine 6 saat içinde internet ortamından kaldırılması zorunlu hale getiriliyor. Bu kurala uymayan içerik sağlayıcılar veya geliştiriciler için kademeli ancak oldukça ağır cezalar öngörülüyor. Yükümlülüğünü yerine getirmeyen platformlar, 10 milyon TL'ye varan para cezası ve erişim engeli yaptırımlarıyla karşı karşıya kalacak. Bu düzenleme, özellikle sosyal medyada hızla yayılan karalama kampanyaları ve sahte içeriklerin mağdurlar üzerindeki etkisini en aza indirmeyi ve platformları daha sorumlu davranmaya itmeyi amaçlıyor.

Tetiği çeken değil, komutu veren sorumlu olacak

Teklifin getirdiği en devrimci yeniliklerden biri de, yapay zekâya suç teşkil edecek bir eylemi yaptıran kişinin hukuki sorumluluğuna ilişkin. Bugüne kadar "Suçu yapay zekâ işlerse, fail kim olur?" sorusu, hukukçular arasında önemli bir tartışma konusuydu. İşte bu kanun teklifi, bu gri alana son veriyor. Teklife göre, bir yapay zekâ sistemine, hakaret, tehdit, iftira gibi bir suç unsurunu oluşturacak şekilde komut veren veya onu bu yönde eğiten kişi, doğrudan fail olarak kabul edilecek. Bu kişiler, sanki suçu bizzat kendileri işlemiş gibi, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) ilgili maddelerine göre, özellikle de hakareti düzenleyen 125. madde kapsamında yargılanacak. Bu madde, yapay zekâyı bir silah gibi kullanarak başkalarına zarar vermeyi planlayan kişilerin, "ben yapmadım, makine yaptı" gibi bir savunmanın arkasına sığınmasını tamamen engellemeyi hedefliyor.

Seçim sandığına 'yapay' gölge düşmeyecek: BTK'ya acil müdahale yetkisi

Yapay zekânın en büyük tehditlerinden birinin, demokratik süreçleri ve seçim güvenliğini manipüle etme potansiyeli olduğu biliniyor. Yabancı ülkelerde de örnekleri görüldüğü gibi, belirli bir adayı veya partiyi karalamak için üretilen sahte ses kayıtları veya videolar, seçmen iradesini ciddi şekilde etkileyebilir. Kanun teklifi, bu stratejik tehdide karşı da özel bir kalkan oluşturuyor. Teklifin yasalaşması halinde, seçim güvenliğini tehlikeye atacak nitelikteki yapay zekâ kaynaklı dezenformasyon ve manipülasyon girişimlerine karşı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na (BTK) acil müdahale yetkisi verilecek. BTK, seçim dönemlerinde bu tür tehlikeli içerikleri hızla tespit edip erişimini engelleme gücüne sahip olacak. Bu düzenleme, Türkiye'nin demokratik süreçlerini dış ve iç kaynaklı siber operasyonlara karşı daha dirençli hale getirmeyi amaçlıyor.

'Bu içerik sahtedir' uyarısı zorunlu hale geliyor

Vatandaşın gerçek ile sahteyi ayırt edebilmesi, dijital okuryazarlığın en temel unsurlarından biri. Teklif, bu ayrımı kolaylaştıracak çok önemli bir şeffaflık kuralı getiriyor. Buna göre, yapay zekâ kullanılarak oluşturulan ve gerçek bir kişiyi taklit eden veya gerçekçi görünen ancak tamamen kurgusal olan deepfake içeriklerin, üzerinde veya açıklamasında, açık ve anlaşılır bir şekilde "yapay zekâ tarafından üretilmiştir" ibaresinin bulundurulması zorunlu olacak. Bu etiketleme zorunluluğu, izleyicinin gördüğü içeriğin gerçek olmadığını ilk bakışta anlamasını sağlayarak, aldatmacanın önüne geçecek. Ayrıca teklif, yapay zekâ sistemlerinin geliştirilmesinde kullanılan veri setlerinin de ayrımcı unsurlar içermesini yasaklıyor. Belirli bir ırkı, dini veya sosyal grubu aşağılayan veya önyargılı davranan algoritmaların geliştirilmesi, bu kanunla birlikte yasa dışı hale gelecek.

'Esir olmayacağız, kuralı biz koyacağız': Dijital istiklal vurgusu

MHP Milletvekili Halil Öztürk, kanun teklifinin gerekçesini açıklarken, konunun sadece bir teknoloji düzenlemesi olmadığını, aynı zamanda bir milli güvenlik ve dijital istiklal meselesi olduğunun altını çizdi. "Yapay zekâya hâkim olamayan, onu yönlendiremeyen ve denetleyemeyen toplumlar, bu teknolojinin esiri haline gelir" diyen Öztürk, Türkiye'nin bu yarışta edilgen bir takipçi değil, kendi kurallarını koyan aktif bir oyuncu olması gerektiğini belirtti. Bu mücadeleyi, Türkiye'nin milli savunma sanayisindeki atılımlarına benzeten Öztürk, "Nasıl ki milli savunmada yerli İHA'larımızı, SİHA'larımızı geliştirdiysek; dijital alanda da kendi hukuk düzenimizi, güvenlik sistemimizi ve etik kurallarımızı koyacağız" ifadelerini kullandı. Bu yaklaşım, teklifin sadece cezai yaptırımlar içeren bir metin olmadığını, aynı zamanda Türkiye'nin 21. yüzyıldaki dijital egemenlik haklarını koruma altına almayı hedefleyen stratejik bir manifesto olduğunu ortaya koyuyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ