ESİAD tarafından, İzmir İş Kadınları Derneği (İZİKAD) ve Yaşar Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen “Toplumsal Cinsiyet Duyarlı İş Yerleri” konulu toplantıda, kadının iş hayatındaki yeri ve Avrupa Birliği’nin bu konudaki düzenlemeleri ele alındı. İZİKAD Başkanı Betül Sezgin’in de katıldığı toplantının moderatörlüğünü Yaşar Üniversitesi Mükemmeliyet Merkezi Müdürü ve CALIPER-Cinsiyet Eşitliği için Araştırma ve Yenilikçilik Projesi Koordinatörü Prof. Dr. Gökay Özerim üstlendi. Toplantıda CALIPER Projesi Eğitmeni Doç. Dr. Ece Öztan, katılımcılara toplumsal cinsiyet eşitliğinin iş dünyası için neden önemli olduğunu anlattı.
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN TEMELİ
Toplantıda konuşan ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, ESİAD olarak toplumsal cinsiyet eşitliği konusuna özel bir önem verdiklerini vurgulayarak, “Bir ülkenin sosyo-ekonomik kalkınmasının sürdürülebilir olması için sağlam bir temel gerekiyor. Bu temel de toplumsal cinsiyet eşitliğine dayanıyor. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları arasında yer alan ‘Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve tüm kadınlar ile kız çocuklarını güçlendirmek’ başlığı son derece önemli. Ancak ülke uygulamaları birbirinden farklılıklar gösteriyor. Ülkemizde, hukuk sistemimizin uluslararası normlarla uyumlaştırılması yönünde adımlar atılmış olsa da uygulamada hala ciddi sorunlarımız var. Uluslararası sıralamalarda oldukça gerideyiz. Örneğin Dünya Ekonomik Forumu ‘Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre Türkiye, 146 ülke arasında 129. sırada yer alıyor. Bu kadar gerilerde yer almamızın nedeni ise kadınların istihdama, siyasete ve karar alma mekanizmalarına katılımının düşük olması” diye konuştu.
AKUPUNKTUR NOKTALARINA DOKUNUYORUZ
Global Compact Network Türkiye Ege Bölgesi Yürütücüsü olan ESİAD’ın aynı zamanda Global Compact Kadının Güçlenmesi İzmir Platformu’nun da yürütücüsü olduğunu hatırlatan Zorlu, şöyle devam etti:
“Özellikle kadınların işgücüne dahil olmasında özel sektöre büyük sorumluluk düştüğüne inanıyorum. ESİAD olarak yaptığımız tüm çalışmalarda eğitimi ön planda tutuyoruz ve toplumun akupunktur noktalarına dokunmaya çalışıyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda da hem STK’lar hem akademi hem de iş dünyasının ortak çalışmalar yapmasının daha verimli olacağını düşünüyorum.”
CUMHURİYET BİR KADIN DEVRİMİYDİ
İZİKAD Başkanı Betül Sezgin, iş hayatında kadının güçlenmesiyle ilgili yaptıkları çalışmalardan örnekler verdi. İzmir’de talep eden şirketlere toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi verdiklerini belirten Sezgin, “Şirketlere gidip, toplumsal cinsiyet eşitliği nedir, sadece bir kadın meselesi midir, erkekleri de kapsıyor mudur bunları ele alıyoruz. Konunun çok küçük yaşlardan başladığını, oyuncak seçiminden tutun da dizilerden reklamlara kadar toplumu nasıl etkilediğini anlatıyoruz. Cumhuriyet bence bir kadın devrimiydi. Atatürk 1923’te şöyle demiş: Kadın olmadan kalkınma olmaz. Bu konuda Atatürk’ü örnek almalıyız. 1923’te daha İktisat Kongresi oluşmadan bir kadın kongresi gerçekleştirmişti. Bunu da İzmir’de yapmıştı. Üzerinden 100 yıl geçmiş. Bizim bunları konuşmamız lazım. Sadece kadınlar olarak değil, kadın-erkek birlikte konuşmamız gerekir. Politikaları etkilemek için birlikte çalışmalıyız” dedi.
İŞ DÜNYASI İÇİN ZORUNLU HALE GELDİ
Yaşar Üniversitesi Mükemmeliyet Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gökay Özerim ise İzmir’in toplumsal cinsiyet eşitliği açısından Türkiye’nin sembolik şehirlerinden biri olduğunu vurguladı. İş dünyasının neden toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda daha duyarlı olması gerektiğini anlatan Özerim, şöyle konuştu:
”Her şeyden önce sosyal sorumluluk, toplumun bir parçası olma, örnek model teşkil etme gibi nedenleri var. Fakat toplumsal cinsiyet eşitliği planları artık şirketler için zorunlu bir politika. Bunun birçok nedeni var. Eğer Avrupa iş ekosistemine entegre olmak istiyorsanız artık Avrupa Komisyonu bu konuda bir belgeniz olup olmadığını ön şart olarak görmek istiyor. O yüzden çok yönlü bir şekilde var olanları kağıda dökmeli, normlaştırmalıyız.”
REKABETTE AVANTAJ YARATACAK
İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ece Öztan da ‘Toplumsal cinsiyet duyarlı iş yerleri’ kavramını anlattı. Öztan, toplumsal cinsiyet eşitliğinin geçmişte insan haklarının bir parçası olarak dikkate alınan bir konu olduğunu belirterek, “Artık günümüzde sadece bir duyarlılıktan öte bir yükümlülük haline geldi. Toplumsal cinsiyet duyarlı iş yerleri meselesi da yumuşak bir yükümlülükten giderek zorlayıcı, regüle edici ve belli standartlara zorlayıcı bir sürece girdi. Artık kalp ilacı üretirken de, otomobil tasarlarken de toplumsal cinsiyete duyarlı bir ar-ge süreci yapmak zorundasınız. Buna kulaklarınızı kapatarak herhangi bir sürdürülebilirlik iddiasında bulunamazsınız. Bu konu, önümüzdeki dönemde şirketlerin rekabet avantajı elde etmek için mutlaka hazırlanmaları gereken bir alan. Şirketler, eylem planı hazırlamak, bütçe ayırmak, bununla ilgili taşın altına elini koymak zorunda. Avrupa ülkeleri önümüzdeki dönemde, bu konuya ilişkin tedarikçilerine ciddi yükümlülükler getirmeye hazırlanıyor. Yani toplumsal cinsiyet duyarlı iş yerleri artık sosyal sorumluluğun ötesinde stratejik bir öneme sahip. Bunu erken anlayan ve adapte olan şirketler ciddi şekilde fark yaratacak. “