Utku ÇELİK-Başkavak, yaptığı açıklamada, 12 Eylül Askeri Darbesinde Meclis’in kapatıldığını, Anayasanın askıya alındığını, bütün partiler, sendikalar, derneklerin kapatıldığını belirtti. Darbe sürecinde 650 bin kişinin gözaltına alındığını, 50 binden fazla kişinin tutuklandığını kaydeden Başkavak, “171 kişinin sorgu ve işkencelerde, 49 kişi idam edilerek, 14 kişi de cezaevlerinde açlık grevlerinde öldüler. 30 bin kişi ‘sakıncalı’ olduğu iddiasıyla işlerinden atılırken binlerce sınıf bilinçli, mücadeleci işçi de fabrikalardaki işlerinden atıldı” dedi.

Başkavak, darbenin kimler için yapıldığının dönemin Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren’in “Eğer 24 Ocak kararları denen kararların arkasından 12 Eylül dönemi gelmemiş olsaydı, o tedbirlerin fiyasko ile sonuçlanacağından hiç şüphem yoktu. Böyle sıkı bir askeri rejim sayesinde o tedbirler meyvesini vermiştir” sözleriyle itiraf edildiğini söyledi. Başkavak, “Gerçekten de darbe meyvesini verdi ve tarım ürünleri destekleme alımları sınırlandırıldı, sübvansiyonlar kaldırıldı, başta tarım ürünleri olmak üzere ithalat serbestleştirildi, özelleştirmelerin önü açıldı. Sonuçları açısından; işçilerin kazanılmış hakları geriye götürüldü, işçi ve emekçiler baskı altına alındı, örgütlülükleri zayıflatıldı, darbecilerin yayınladığı genelge ile kıdem tazminatına tavan getirildi. TİS’lerde Yüksek Hakem Kurulu yetkilendirildi ve 1981-1983 arası 148 toplu iş sözleşmesi Yüksek Hakem Kurulu tarafından bağıtlandı. 1980 ile 1987 arasında reel ücretler yüzde 40 geriledi” dedi.

TEK ADAM REJİMİNİN DEMOKRATİK ANAYASA DERDİ YOK

Başkavak, bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her zaman “yeni ve demokratik anayasa”dan bahsettiğine dikkat çekerek, tek adam düzeni pekiştirmek üzere halkın demokratik anayasa isteğinin istismar edildiğini ifade etti. “OHAL’den istifade ederek grevleri yasaklıyoruz.” diyen Erdoğan’ın demokratik anayasa derdi olmadığını belirten Başkavak, şöyle devam etti: “Darbeci generallerin mitinglerde ellerinde Kuran, dillerinde ayet ile başlattıkları süreç; bugün tarikatların devlet kadrolarını paylaşmasına, başta okullar olmak üzere devlet kurumlarına imam atanmasına kadar ilerledi. Din istismarı ekonomiye de yansıdı “Nas var nas” denilerek halkın cebinden alınan paralar bankalara aktarıldı. Dün 12 Eylül rejimine karşı mücadele edenler, bugün de tek adam rejimine karşı mücadele ediyor. Hak ve özgürlüklerimizi işçiler ve ezilen halk kitleleri olarak birleşerek verdiğimiz mücadelesi sayesinde adım adım kazanabiliyoruz, genişletebiliyoruz.”

Kaynak: Utku ÇELİK