Eylül VARDAR/24 Aralık 2024’te Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Nüfus Politikaları kurulu ve Aile Enstitü’nün kurulmasına karar verilmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 2025 yılının "Aile Yılı" ilan edilmesiyle birlikte, aile politikaları ve kadın hakları yeniden gündeme geldi. Aile Enstitüsü'nün ‘doğurganlık hızının artırılmasına’ yönelik açıklamaları ve bu açıklamaların kadın hakları savunucuları tarafından eleştirilmesi üzerine tartışmalar alevlendi. Enstitünün, doğurganlığı artırmanın aile kurumunu güçlendireceği yönündeki görüşleri, kadınların çalışma hayatına katılımını engelleyen ve onları ev içindeki geleneksel rollere hapsetmeye yönelik bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor.
AİLE YILI KAPSAMINDAKİ YENİ KARARLAR
Aile Yılı kapsamında alınan yeni kararlar da açıklandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni evlenecek gençlere 48 ay vadeli, 2 yıl geri ödemesiz, 150 bin lira tutarında faizsiz kredi verileceğini açıkladı. Türkiye’nin nüfus artış hızının alarm verdiğini söyleyen Erdoğan, yeni doğacak ilk çocuk için verilen yardım tutarının 5 bin liraya yükseldiğini, ikinci çocuk için her ay 1500 lira, üçüncü ve sonraki çocuklar için ise her ay 5 bin lira verileceğini söyledi. Genç çiftlere konut desteği ve kadınlar için uzaktan çalışma modelleri üzerinde de çalışmaların sürdüğünü ifade etti.
İzmir Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Canan Aydemir Özkara
İzmir Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Canan Aydemir Özkara, 300'ü aşkın kadının eşleri veya aile bireyleri tarafından öldürülmesinin kabul edilemez olduğunu belirterek, "Aileyi güçlendirmek" adı altında alınan kararların, aslında kadınların katliamına zemin hazırladığını savundu. Özkara'ya göre, eril dil yapısının ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılmadan ne kadın ne de aile güçlendirilebilir.
“UCUZ EMEK, ÜCRETSİZ İŞ GÜCÜ”
Çocuk işçi sorununu da dile getiren Özkara şöyle devam etti; “Kararnameye bağlı yönetmelikleri okuduğumda Aile Enstitüsü’nün bir veri çalışması üzerine kurulduğunu görüyorum. Evlerimizin içine girip bizden veri toplayacaklar. Daha önceden de en az üç çocuktan bahsediliyordu. Şu an her tarafımız işçi çocuk ve işçi çocuk ölümleriyle dolu. Çocuktan işçi olmaz. Çocuklar okulda olması gerekirken fabrikalarda, atölyelerde işçi olarak çalıştırılıyorlar. Yine, ucuz emek, ücretsiz iş gücü tarafını güçlendirme üzerine kurulu bir senaryo diye düşünüyorum.”
Kadın Hakları Derneği Başkanı Avukat Hülya Gültekin
KADINLAR İŞ HAYATINDAN VE SOSYAL HAYATTAN KOPARILACAK
Kadın Hakları Derneği Başkanı Avukat Hülya Gültekin, Aile Enstitüsü’nün bu yaklaşımının kadınları geriye götürdüğünü belirterek şöyle devam etti; “Doğurganlığın çoğaltılması demek kadının aile kurumu içinde kalmasını istemek ile eşdeğerdir. Çalışma hayatında yer almak isteyen kadınların önündeki en büyük engel bakım yüküdür. Günümüzde çocuk bakımı yüzde 95 gibi bir oranla kadına yani anneye aittir. Bu bakım yükü kadın üzerinden alınmadıkça, ücretsiz veya düşük bedelli kreşler açılmadıkça, her doğan çocuk kadını önce iş hayatından, sonra sosyal hayattan koparacaktır” dedi.
KADINLARIN SAĞLAM DURMASINI SAĞLAYACAK EKONOMİK TEDBİRLER ALINMALI
Avukat Hülya Gültekin, Aile Enstitüsü'nün kuruluş amacını hatırlatarak, doğurganlık oranlarındaki düşüşün altında yatan gerçek nedenlere dikkati çekti. Gültekin, bu sorunun çözümü için sadece doğurganlığı artırmaya odaklanmanın yeterli olmadığını, kadınların hem aile içinde hem de iş hayatında daha güçlü ve destekleyici bir ortama kavuşmasının önemini vurgulayarak şöyle devam etti; “Boşanma davalarında en önde gelen sebep ekonomik yoksulluktur. Asgari ücretin şu anda yoksulluk sınırının altında olduğu, kadın istihdam oranının dünya sıralamasına göre çok gerilerde kaldığı ülkemizde öncelikle yapılması gereken ailenin ekonomik yapısını düzeltecek ve kadının aile kurumu içinde daha sağlam durmasını sağlayacak tedbirlerin alınmasıdır.”
ÖNCELİKLİ İLKE ANNE VE ÇOCUK SAĞLIĞI
Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD) yeni kurulan Nüfus Politikaları Kurulu ve Aile Enstitüsü hakkında açıklamalarda bulundu. Her iki kuruluşun da amacının düşen doğum oranlarını yükseltmek olduğunu vurgulayan açıklamada: “Doğurganlık oranının artırılması yönündeki politikalarda öncelikli ilke anne ve çocuk sağlığını, üreme sağlığını gözeten politikalar ve uygulamalar olmalıdır. Bir diğer temel ilke, doğacak olan çocuklar için ailenin ekonomik durumunu kötüleştirmeyecek, iş- yaşam dengesini olumsuz etkilemeyecek ve cinsiyet eşitsizliğine yol açmayacak koşullar sağlanmalıdır” denildi.
CEİD açıklamasında kadınların iş gücü piyasasından çekilmesinin ve bakım sorumluklarının ağır bir yük haline gelmesinin ekonomik ve toplumsal gelişme açısından ciddi sorunlar yaratacağını belirterek, “Çalışma hayatında kalan kadınların geçici ve güvencesiz işlerde yer alması, düşük ücretli işlerde çalışması, kadınlar ve erkekler arasında ücret farklılıklarının artması, yoksulluğu ve geleceğe dair endişeleri artırdığı gibi toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini derinleştirir. Artan eşitsizlikler, işsiz kalma korkusu ve ekonomik belirsizlikler, yetişkinlerin daha az çocuk sahibi olmalarında etkilidir” kaydetti.