Türkiye ekonomisinin 2025 yılı ikinci çeyreğine ilişkin büyüme rakamlarının açıklanmasının ardından Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, hem verileri yorumladı hem de geleceğe dair iddialı hedefleri kamuoyuyla paylaştı. Bakan Şimşek, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımla, ekonomi yönetiminin nihai amacına ulaşma yolunda önemli bir noktaya gelindiğinin altını çizdi. Şimşek, "Ekonomik programın nihai hedefi olan kalıcı refah artışında önemli bir eşiğe yaklaşıldığını" savunarak, bu iddiasını somut bir hedefle taçlandırdı. Dünya Bankası'nın ülke sınıflandırmasına atıfta bulunan Bakan, "Dünya Bankası sınıflamasına göre 2025 yılında yüksek gelirli ülkeler grubuna girme ihtimalimiz arttı," ifadesini kullandı. Bu açıklama, hükümetin ekonomi programının sadece enflasyonla mücadele ve finansal istikrarı değil, aynı zamanda Türkiye'yi küresel gelir liginde bir üst basamağa taşımayı amaçladığını gösteren en net mesaj olarak kayıtlara geçti. Şimşek, bu hedefin, vatandaşların refahını kalıcı olarak artırma yolunda atılan adımların bir sonucu olduğunu ima ederek, uygulanan politikalara olan güvenini tazeledi.

Büyümenin şifreleri: baz etkisi ve dezenflasyon

Bakan Şimşek, yaptığı detaylı değerlendirmede, yılın ikinci çeyreğindeki büyüme performansının ardındaki teknik dinamiklere de ışık tuttu. Yılın ilk yarısında kümülatif büyümenin yüzde 3,6 olarak gerçekleştiğini hatırlatan Şimşek, milli gelirin yıllıklandırılmış bazda 1,5 trilyon dolar seviyesine yaklaştığını kaydetti. Bakan, ikinci çeyrekteki büyüme artışının sadece ekonomik aktiviteden kaynaklanmadığını, aynı zamanda "takvim ve düşük baz etkilerinin de katkısı" olduğunu belirtti. Ancak bu teknik detayın, başarının gölgelenmesine izin vermeyeceğini vurgulayan Şimşek, büyüme ile birlikte dezenflasyon sürecinin de devam ettiğini savundu. "İkinci çeyrekte takvim ve düşük baz etkilerinin de katkısıyla yıllık büyümedeki artışla birlikte dezenflasyonun sürmesi, uyguladığımız programın başarısını net bir şekilde ortaya koymaktadır," diyerek, büyüme ve fiyat istikrarı hedeflerinin birbiriyle çelişmediğini, aksine eş zamanlı olarak ilerlediğini ifade etti. Bakan ayrıca, TÜİK'in milli gelir serilerinde yaptığı revizyonun, "Uyumlaştırılmış Avrupa Revizyon Politikası" çerçevesinde olduğunu ve serilerde köklü bir değişikliğe yol açmadığını belirterek, veri kalitesindeki iyileşmeye dikkat çekti.

Büyümenin motoru inşaat, sanayinin tekeri patinajda
Büyümenin motoru inşaat, sanayinin tekeri patinajda
İçeriği Görüntüle

İmalatta 12 çeyreklik rekor, tarımda don vurdu

Sektörel performansları da mercek altına alan Mehmet Şimşek, tarım sektörü dışında tüm ana sektörlerde katma değer artışı yaşandığına dikkat çekti. Tarım sektöründe yaşanan daralmayı "zirai dona" bağlayan Bakan, sanayideki performansı ise özellikle övdü. İmalat sanayinin, yılın ikinci çeyreğinde son 12 çeyreğin en yüksek performansını sergilediğini belirten Şimşek, bu başarının sadece niceliksel değil, niteliksel olarak da anlamlı olduğunu vurguladı. "Bu dönemde yüksek teknolojili üretimdeki yıllık yüzde 40'lık güçlü büyüme nitelik açısından da önemli bir gelişmedir," değerlendirmesinde bulunan Şimşek, Türkiye'nin katma değerli üretim ve teknoloji odaklı sanayileşme hedeflerinde doğru yolda olduğuna işaret etti. Sanayideki bu canlanma, ekonominin üretim motorunun yeniden güç kazandığı ve gelecekteki sürdürülebilir büyümenin temelini oluşturduğu şeklinde yorumlandı. Bakanın bu vurgusu, hükümetin sanayicilere ve teknoloji yatırımlarına verdiği önemin bir göstergesi olarak kabul edildi.

Dengeli seyir mi, ithalatın gölgesi mi?

Ekonominin harcama tarafını da değerlendiren Bakan Şimşek, tüketim ile yatırım arasında "dengeli bir seyrin" devam ettiğinin altını çizdi. Ancak dış ticaret verileri, tablonun bu kadar basit olmadığını gösterdi. Şimşek, "İhracat, küresel zorluklara rağmen ikinci çeyrekte artarken öne çekilen ithalat talebi ve üretimdeki güçlü artışın etkisiyle net dış talebin büyümeye katkısı negatif gerçekleşti," diyerek, büyümenin iç talepten kaynaklandığını ve dış ticaretin büyümeyi aşağı çektiğini kabul etti. Buna rağmen, bu durumun endişe verici olmadığını savunan Bakan, cari açığın milli gelire oranının ikinci çeyrek itibarıyla yıllık yüzde 1,3 ile "sürdürülebilir seviyelerde" kalmaya devam ettiğini belirtti. Bu ifade, ithalat artışına rağmen cari dengenin kontrol altında tutulduğu ve ekonominin dış finansman konusunda bir kırılganlık yaşamadığı mesajını verdi. Bakan, gelecek döneme ilişkin beklentilerini de paylaşarak, "Önümüzdeki dönemde finansal koşulların daha elverişli hale gelmesi ve küresel ticarette belirsizliklerin azalmasıyla büyümenin kademeli olarak potansiyel seviyesine ulaşmasını öngörüyoruz," dedi. Bu öngörü, hem yurt içindeki sıkı para politikasının gevşeme ihtimaline hem de küresel konjonktürdeki olası iyileşmelere bir gönderme olarak okundu.

Ufukta yeni OVP ve kararlılık vurgusu

Bakan Şimşek, açıklamalarının sonunda ekonomi politikasının gelecek yol haritasına ilişkin önemli bir bilgiyi de paylaştı. 2026-2028 dönemini kapsayacak olan yeni Orta Vadeli Program'ın (OVP) çok yakında kamuoyuyla paylaşılacağını duyurdu. Bu, hükümetin önümüzdeki üç yıllık dönem için makroekonomik hedeflerini, politika önceliklerini ve yapısal reform adımlarını içeren temel belge olacak. Yeni OVP'nin, "kalıcı refah artışı" hedefine ulaşmada hangi araçların kullanılacağını detaylandırması bekleniyor. Bakan Şimşek, mevcut programın uygulanmasındaki kararlılığın devam edeceğini de güçlü bir dille ifade etti. "Güçlü politika eş güdümüyle fiyat istikrarı ve sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlayarak vatandaşlarımızın refahını daha da artırmak için programımızı kararlılıkla uygulamayı sürdüreceğiz," diyerek, enflasyonla mücadeleden taviz verilmeyeceği ve yapısal reformların devam edeceği mesajını yineledi. Bu kararlılık vurgusu, hem iç hem de dış piyasalara yönelik bir güven tazeleme hamlesi olarak değerlendirildi.

Kaynak: HABER MERKEZİ