Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılında hazırladığı cuma hutbesinde Mustafa Kemal Atatürk'e yer vermedi.
CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı öncesi bugün yayınlanan cuma hutbesinde Mustafa Kemal Atatürk’e yer verilmemesine tepki gösterdi.
Adıgüzel şunları söyledi:
“Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden sesleniyorum. Bugün 100. yılımızın son cumasında yine cuma hutbesinde Atatürk isminden kaçtılar. Her taraftan arıyorlar, solcusu, sağcısı, milliyetçisi, mütedeyyini, din görevlileri dahil. Her partiden ya da partisiz insanlar arıyorlar. Bu durumdan millet çok rahatsız. Bu ülkede Atatürk'ü herkes çok seviyor, siz sevmiyor olabilirsiniz. Biz Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'tan bir Rıfat Börekçi olmasını beklemiyoruz. Ama 100 yıl sonra Kurtuluş Savaşı'ndaki vatan hainleri, Dürrizade Abdullah ve Mustafa Sabri'nin bugün mirasını ve hukukunu sürdürmek bu kadim coğrafyadaki Anadolu halkından karşılık görmez. Onların milli ve dini duygularıyla örtüşmez.
BUNU HERKES ATATÜRK'E BORÇLUDUR
İşte görüyoruz Gazze'de vahşet, ateş ve kan var. Bundan 100 yıl önce Türkiye de böyleydi. Batı Anadolu'da kadınlar ve çocuklar camilere doldurulup yakıldı. Ezanlar sustu. İşte o ateş ve kan coğrafyasından bir yiğit vatan evladı çıktı, bu ülkeyi kurtardı ve tekrar ezanlar okunmaya başlandı. Şu ateş çemberinde olan Anadolu coğrafyası barış içinde yaşıyorsa bunu herkes Atatürk'e borçludur. Bunu siz görmüyor musunuz?”
Peki bu cuma hutbesi nasıldı?
Muhterem Müslümanlar!
Milli Mücadelemizin zaferle taçlanışının, bağımsızlık güneşinin ülkemiz üzerine yeniden doğuşunun, Cumhuriyetimizin ilan edilişinin yüzüncü yılındayız. Cenâb-ı Hak, aziz milletimizi nice asırlar rızasına uygun işler yapmaya muvaffak eylesin. İlelebet devletimizi payidar, milletimizi bahtiyar eylesin.
Değerli Müminler!
Yüz yıldır, bütün zorlukları Rabbimizin lütuf ve inayeti, milletimizin feraset ve basiretiyle aştık. Güçlü bir devlet olma yolunda büyük mesafeler kat ettik. “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; iman etmişseniz üstün olan sizsiniz.” ayeti mucibince imanımızdan aldığımız güçle yılmadık, yıkılmadık. Rabbimizden ümidimizi hiçbir zaman kesmedik. “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın.” ayetine tabi olduk. Birlik ve beraberliğimizden ödün vermedik. Kardeşlik bilinciyle birbirimize yurt olduk. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in “Birbirinize haset etmeyin ve kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun!” hadisi gereğince birbirimize güvendik, birbirimize dayandık. El ele, gönül gönüle vererek bu günlere ulaştık.
Kıymetli Müslümanlar!
Cennet vatanımız, bizim için sadece bir toprak parçasından ibaret değildir. Bu topraklar, kıyamete kadar huzur ve güven içinde yaşamaya azmettiğimiz yurdumuzdur. Aziz şehitlerimizin canlarıyla, kahraman gazilerimizin kanlarıyla, Milli Mücadelemize önderlik eden devlet büyüklerimizin azim, gayret ve kararlılıklarıyla bize bıraktıkları yüce bir emanettir. Bu emanet her birimizin canından daha azizdir. Gerektiğinde can vereceğiz, canandan geçeceğiz, bütün varımızı feda edeceğiz; ancak ecdat yadigârı vatanımızdan İstiklâl Marşı’mızda da ifade edildiği gibi asla vazgeçmeyeceğiz:
Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.
Aziz Kardeşlerim!
Ne acıdır ki, yüz yıl önce Milli Mücadelemizde millet olarak topyekûn bertaraf ettiğimiz acıların benzerini, yıllardır Filistinli kardeşlerimiz de yaşamaktadır. İnsaf ve vicdanını kaybetmiş, kin ve nefretin esiri olmuş İsrail, bütün dünyanın gözü önünde en vahşi saldırılarla her türlü caniliği işlemektedir. Filistin toprakları, yaklaşık bir asırdır barış ve huzura hasret kalmıştır. Minik yavruların çığlıkları, yaralı annelerin feryatları arş-ı âlâyı titretmektedir. Babalar, koklamaya kıyamadıkları evlatlarını kendi elleriyle toprağa vermektedir. İnsanlık, bombalanan binaların enkazında yitirilen canları seyrederken aslında kendi vicdanını yitirmektedir. Bu şartlar altında milletimize ve tüm Müslümanlara düşen sorumluluklar, her zamankinden daha fazladır. Bizler de bu sorumluluklarımızı yerine getirebilmek için bugün Cuma namazından sonra yardımlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yaralarını bir nebze de olsa sarmaya çalışacağız.
Muhterem Müslümanlar!
Asırlardır mazlumun yanında, zalimin karşısında durduğumuz gibi bundan sonra da durmaya devam edelim. “Zalimlere asla meyletmeyin.” ayeti mucibince söz ve davranışlarımızla; yiyip içtiklerimizle, giyip kullandıklarımızla zalime destek olmayalım, zulme rıza göstermeyelim. Böyle zulümlerin bir daha yaşanmaması için her alanda var gücümüzle çalışalım. İşimizi ve mesleğimizi en iyi şekilde yapmaya gayret edelim. Gelecek nesillerimizi milli ve manevi değerlerle donanmış, devletine ve milletine bağlı, topluma ve insanlığa faydalı kişiler olarak yetiştirelim. Rabbimizin, “Müminler ancak kardeştirler.” ilahi fermanı gereği kardeş ve ümmet olma bilincimize sahip çıkalım. İşte o zaman, barış ve huzur içinde yaşadığımız bu topraklar, yüzyıllar boyunca vatanımız olmaya devam edecektir.
Aziz Müminler!
Bu vesileyle, üzerinde yaşadığımız bu toprakları bize vatan kılan, yüz yıl önceki destansı mücadeleleriyle bağımsızlığımızı perçinleyen aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyoruz. Rabbimiz, onların bıraktığı emanetlere sahip çıkabilmeyi bizlere ve nesillerimize nasip eylesin.
Hutbemi bir ayet-i kerime mealiyle bitiriyorum: “Allah’a ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüzü kaybedersiniz. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.