Uluslararası siyaset sahnesinde uzun süredir devam eden bir statü tartışması, tarihi bir uzlaşıyla yeni bir evreye girdi. Fransa'nın Pasifik Okyanusu'ndaki denizaşırı toprağı olan Yeni Kaledonya, başkent Paris yakınlarındaki Bougival kasabasında atılan imzalarla, kendi kimliğini taşıyan özel statülü bir devlet olma yolunda ilk resmi adımı attı. Bağımsızlık yanlıları ile Paris hükümetine bağlı kalmayı savunan grupları ortak bir zeminde buluşturan bu tarihi anlaşma, hem adanın siyasi geleceğini yeniden şekillendiriyor hem de dünya haritasına yeni bir ülkenin eklenmesi ihtimalini gündeme getiriyor.

Şu anda dünyada Birleşmiş Milletler'e üye 193 ülke ve toplamda 195 tanınan devlet bulunurken, Yeni Kaledonya'nın bu yeni statüsünün uluslararası alanda tanınmasıyla birlikte bu sayının 196'ya yükseleceği konuşuluyor. Fransız basınının "tarihi" olarak nitelendirdiği bu gelişme, sadece bir adanın değil, aynı zamanda sömürgecilik sonrası dönemin karmaşık siyasi dinamiklerinin de bir yansıması olarak dikkat çekiyor.

Paris'te atılan tarihi imzalar: pasifik'te yeni bir devletin doğuşu

Yıllardır süren müzakereler, protestolar ve referandumların ardından, Fransa'nın Bougival kentinde masaya oturan taraflar, adanın kurumsal statüsünü yeniden belirleyen 13 sayfalık kapsamlı bir anlaşma üzerinde uzlaştı. Bu anlaşma, ne tam bağımsızlık ne de tam entegrasyon anlamına geliyor; bunun yerine, Fransa bünyesinde, kendi yasalarını yapabilen, kendi vatandaşlığını tanımlayabilen ancak savunma ve dış politika gibi konularda Paris'e bağlı kalacak özerk bir yapı öngörüyor.

Bu "üçüncü yol" formülü, adadaki yerli Kanak halkının kimlik ve özyönetim talepleriyle, Avrupa kökenli nüfusun Fransa ile bağlarını koruma arzusunu dengelemeyi amaçlıyor. Anlaşma, Yeni Kaledonya'nın kendi bayrağını dalgalandırmasına olanak tanıyarak sembolik bir bağımsızlık ruhu sunarken, aynı zamanda Fransız pasaportunun getirdiği avantajları da koruyor. Bu hassas denge, Pasifik'teki bu stratejik adanın geleceği için yeni bir umut ışığı olarak görülüyor.

Hem fransız hem kaledonyalı: çift pasaportlu yeni vatandaşlık

Anlaşmanın en devrimci ve en çok tartışılan maddelerinden birini, **"Yeni Kaledonya vatandaşlığı"**nın resmi olarak tanımlanması oluşturuyor. Bu maddeye göre, adada belirli koşulları sağlayan kişiler Yeni Kaledonya vatandaşı olacak. Ancak bu durum, onların Fransız vatandaşı olma hakkını ortadan kaldırmayacak. Yani, ada halkı bir anlamda çifte kimlik ve çifte vatandaşlık statüsüne sahip olacak.

Bu madde, adanın yerli halkı olan Kanakların uzun yıllardır süren kimlik mücadelesine bir yanıt niteliği taşıyor. Kendi topraklarında kendi vatandaşlıklarının tanınması, onlar için kültürel ve siyasi bir zafer olarak kabul ediliyor. Diğer yandan, Fransız vatandaşı statüsünün devam etmesi, Avrupa Birliği içinde serbest dolaşım gibi önemli hakların korunması anlamına geliyor. Bu karmaşık ama yenilikçi çözüm, 21. yüzyılda ulus-devlet ve vatandaşlık kavramlarının nasıl evrilebileceğine dair de ilginç bir örnek teşkil ediyor.

Seçim sandığına 'yerlilik' ayarı

Siyasi geleceği şekillendiren en önemli unsurlardan biri de seçimlerdir. Bougival Anlaşması, bu konuda da oldukça net ve hassas düzenlemeler içeriyor. Anlaşmaya göre, geçiş sürecinin sağlıklı işleyebilmesi için Yeni Kaledonya'da 2025 yılı boyunca herhangi bir seçim yapılmayacak.

Asıl kritik düzenleme ise 2026 yılında yapılması planlanan belediye seçimleri için getiriliyor. Bu seçimlerde oy kullanma hakkı, adanın demografik yapısını korumayı ve yerel halkın siyasi temsil gücünü artırmayı hedefliyor. Buna göre, seçimlere sadece adada doğmuş olanlar ya da aralıksız olarak en az 15 yıl boyunca Yeni Kaledonya'da ikamet etmiş kişiler katılabilecek. Bu "yerlilik" şartı, sonradan adaya yerleşen ve nüfus dengelerini değiştiren Fransız nüfusunun, yerel siyaset üzerindeki etkisini sınırlamayı amaçlayan, bağımsızlık yanlılarının en önemli taleplerinden biriydi.

Ekonominin can damarı nikel: stratejik plan hazırlanacak

Yeni Kaledonya, küçük bir ada olmasına rağmen dünya ekonomisi için hayati bir öneme sahip. Çünkü ada, dünyanın en büyük nikel rezervlerinden birine ev sahipliği yapıyor. Elektrikli otomobil bataryalarından paslanmaz çeliğe kadar birçok alanda kullanılan bu stratejik maden, adanın en büyük zenginliği ve aynı zamanda en büyük tartışma kaynağı.

Anlaşma, bu ekonomik potansiyelin adil bir şekilde yönetilmesi için kapsamlı bir stratejik plan hazırlanmasını öngörüyor. Bu plan, nikel kaynaklarının çıkarılması, işlenmesi ve pazarlanması süreçlerinde yerel halkın ve Yeni Kaledonya yönetiminin daha fazla söz sahibi olmasını hedefliyor. Amaç, ada ekonomisinin sadece Fransız şirketlerinin çıkarlarına hizmet etmesini önlemek ve elde edilen gelirin adanın sürdürülebilir kalkınması ve refahı için kullanılmasını sağlamak. Ekonomik bağımsızlık, siyasi özerkliğin en önemli tamamlayıcısı olarak görülüyor.

Son sözü halk söyleyecek: kaderleri referandumla çizilecek

Bougival'da atılan imzalar, bu uzun yolculuğun sadece bir başlangıcı. Anlaşmanın nihai olarak yürürlüğe girebilmesi için Yeni Kaledonya halkının onayından geçmesi gerekiyor. Anlaşmanın son hali, bir referandum ile ada halkının oyuna sunulacak. Halk, bu yeni yapılanmayı ve kendileri için çizilen geleceği onaylama ya da reddetme hakkına sahip olacak.

Trump: Putin beni hayal kırıklığına uğrattı ama ipleri koparmadım!
Trump: Putin beni hayal kırıklığına uğrattı ama ipleri koparmadım!
İçeriği Görüntüle

Bu halk oylaması, adanın geleceği için bir dönüm noktası olacak. Anlaşmanın kabul edilmesi, Yeni Kaledonya'nın Fransa bünyesinde özel statülü bir devlet olarak uluslararası toplum tarafından tanınmasının önünü açacak. Ancak anlaşmanın reddedilmesi, süreci yeniden belirsizliğe sürükleyebilir ve bağımsızlık yanlıları ile Paris yönetimi arasındaki gerilimi yeniden tırmandırabilir. Bu nedenle, önümüzdeki dönemde adada yürütülecek referandum kampanyaları büyük bir önem taşıyor.

Dünya haritası yeniden şekilleniyor: ülke sayısı 196'ya çıkabilir

Peki, bu gelişme dünya siyasi haritasını nasıl etkileyecek? 2025 yılı itibarıyla dünyada, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu, uluslararası alanda genel olarak tanınan 195 egemen devlet bulunuyor. Bunlardan 193'ü Birleşmiş Milletler'e (BM) üye. BM üyesi olmayan ancak geniş bir tanınırlığa sahip olan diğer iki devlet ise Vatikan ve Filistin Devleti.

Yeni Kaledonya'nın bu yeni özel statülü devlet yapısının referandumda kabul edilmesi ve uluslararası alanda tanınması durumunda, dünyadaki bu sayı 196'ya yükselecek. Bu, tam anlamıyla bağımsız bir ülke olmasa da, kendi vatandaşlığına, bayrağına ve belirli bir özerkliğe sahip, uluslararası hukukun yeni bir öznesi olarak kabul edileceği anlamına geliyor. Bu durum, Cook Adaları veya Niue gibi Yeni Zelanda ile serbest birliktelik içinde olan diğer Pasifik ada devletlerinin statüsüne benzer bir modelin ortaya çıkmasını sağlayacak. Bu karmaşık ama modern çözüm, küreselleşen dünyada "bağımsızlık" ve "devlet" kavramlarının nasıl yeniden tanımlandığının da bir göstergesi.

Kaynak: HABER MERKEZİ