Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu, bankalara emekli maaşına doğrudan bloke koyma hakkı tanıdı. İcraya bile gitmeden maaşlara el konulmasının önü açıldı. Türkiye’de emekliler bir yandan enflasyon, geçim sıkıntısı ve düşen alım gücüyle mücadele ederken, diğer yandan Anayasa ile güvence altına alınmış haklarını da birer birer kaybediyor. Son darbe ise Yargıtay’dan geldi.

Dokuzeylyl.com’dan Özge Uyanık’ın haberine göre Yargıtay bankalara emekli maaşına doğrudan bloke koyma hakkı verdiğine hükmetti. Böylece kredi borcu icraya bile verilmeden emeklinin maaşı doğrudan bankalar tarafından kesilebilecek. Kararın dayanağı ise sözleşmelere eklenen küçük puntolu “rıza” maddeleri. Yani çoğu zaman farkına bile varılmadan imzalanan metinler, emeklilerin gelirine doğrudan el koymanın aracı haline gelebilecek.

“Emeklini ekmeği, yemeği, suyu…”

Karar oy çokluğuyla alındı. Ancak bazı Yargıtay üyeleri karara karşı çıkarak şu çarpıcı sözlerle muhalefet şerhi yazdı:

“Bankanın normal icra prosedürüne tabi olarak alacağını haczedilebilir diğer mal ve haklardan tahsil etmek yerine, kişinin ve ailesinin; ekmeği, yemeği, sobasında kömürü, evinde ışığı, çeşmede akan suyu olacak emekli maaşına önceden verilen geçersiz rızaya dayanarak doğrudan el koymasının kabul edilebilir bir hukuki temeli bulunmamaktadır.”

Mahinur Şahbaz

Emekli için artık iki tehdit var: Geçim derdi ve banka haczi

İhtiyaçtan ötürü kredi kullanan yüz binlerce emeklinin olduğuna dikkat çeken Emekliler Dayanışma Sendikası Başkanı Mahinur Şahbaz şöyle konuştu:

Karşıyaka'dan geleceğe yatırım
Karşıyaka'dan geleceğe yatırım
İçeriği Görüntüle

Emekli olanlar, bütçeye yük olarak görülüyor. Bu bakış açısı asla kabul edilemez. Devlet, çalışırken insanlara şu sözleri verdi: “Şu kadar yıl çalışacaksın, şu kadar prim ödeyeceksin ve biz sana emekli olduğunda geçineceğin bir aylık bağlayacağız. Sana ücretsiz, güvenilir, erişilebilir sağlık hizmeti sunacağız.” Bu, devletle çalışanlar arasında yapılmış bir sözleşmeydi. Ancak bu sözleşme, bugün tek taraflı olarak feshedildi. Şimdi ise elde kalan son ekonomik haklar da gasp edilmek isteniyor. Emekli aylıkları ciddi biçimde eridi. Şimdi de kalan son haklara göz dikilmiş durumda. Bu durum anlaşılır gibi değil.

Ortada çok ciddi bir toplumsal kesim var. Bugün en az 10 milyon emekli açlık sınırının altında yaşıyor. Kredilerle, kredi kartlarıyla ayakta durmaya çalışıyorlar. Aldıkları maaş bir haftada tükeniyor.

Bugüne kadar sahip oldukları sosyal sermayeyi tükettiler. Şimdi dayanacakları hiçbir şey kalmadı. Ve siz bugün çıkıp, "Emekli maaşına haciz koyacağız" diyorsunuz. Bu kesinlikle kabul edilemez. Herkes yaşadığının farkında. Ancak örgütsüz ve çaresiz bırakıldıkları için konuşamıyorlar. Ve emekliler bugün şu soruyu soruyor: “Devlet bizden ne istiyor?” Bu kadar açık, bu kadar samimi bir soru.

Ama biz umudumuzu kaybetmedik. Bu düzen değişecek. Gerçekten şaşkınlıkla izliyoruz. Nasıl bir zihniyet, nasıl bir anlayışla yaşlı insanlar bu kadar kolay hedef haline getiriliyor? Unutulmasın ki, her 5 haneden 4’ünde bir emekli yaşıyor. Emeklinin sorunu sadece onun değil; çocuklarını, torunlarını, tüm ailesini ilgilendiriyor. Bu sorun sadece ekonomik değil; bakım, sağlık, yaşam hakkı meselesidir. Borçlar Kanunu’na baksınlar. Emekliler primlerini yatırdı. Şimdi o primlerin karşılığını istiyorlar. Devletin, bu hakkı vermesi gerekiyor. Yok sayamaz. Hukuken de bu kararlar çıkmazdadır. Ve bu ülkeyi yönetenlerle birlikte, sessiz kalan ve ortaklık eden tüm siyasiler bu sorunun sorumlusudur.”

Emekliler açlık sınırında eşitlendi

Türkiye’de emeklilik artık dinlenme değil, hayatta kalma mücadelesine dönüşmüş durumda. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından yayımlanan “Türkiye’de Emeklilerin Durumu” başlıklı rapor, emekli maaşlarının yıllar içinde nasıl eridiğini ve sosyal güvenlik sisteminin emeklileri korumak yerine nasıl yoksullaştırdığını çarpıcı verilerle ortaya koydu.

Rapora göre, 2003 yılında ortalama emekli aylığı asgari ücretin yüzde 36 üzerindeyken, 2025 yılı itibarıyla yüzde 22 altına düştü. Aynı dönemde emekli maaşlarının GSYH içindeki payı da geriledi. 2010’da yüzde 6,8 olan pay, 2024 itibarıyla yüzde 6,1’e indi. Bu tablo, emekli nüfusunun artmasına rağmen büyüyen ekonomiden aynı oranda pay alamadığını gösteriyor.

Yarısından fazlası çalışıyor ya da iş arıyor

DİSK-AR raporu, kişi başına düşen milli gelir ile emekli maaşı arasındaki makasın da giderek açıldığını ortaya koydu. 2002’de emekli maaşı, kişi başına milli gelirin yüzde 46,4’üne denk gelirken, 2025’te bu oran yüzde 29’a geriledi.

Raporun en çarpıcı verilerinden biri de çalışan emekli oranı. 2002 yılında yüzde 36 olan bu oran, 2024 sonunda yüzde 65,7’ye yükseldi. Yani her iki emekliden biri geçinebilmek için ya yeniden çalışıyor ya da iş arıyor. 2019’da en düşük emekli aylığı, ortalamanın yüzde 48 altındayken; 2025’te bu fark yüzde 16’ya düştü. Ancak maaşlar artmadı, sadece eşitlendi. Raporda, “Emekli maaşları eşitlendi ama yoksulluk sınırının altında eşitlendi” denildi.

Raporda yer alan değerlendirmede ise tabloyu yaratan siyasi tercihlere dikkat çekildi:

“Bu tabloyu sosyal güvenlik sisteminin bozulması, emeklilik yaşının yükseltilmesi, aylık bağlama oranlarının düşürülmesi, intibak düzenlemelerinin yapılmaması, en düşük emekli aylığının baskılanması ve sosyal devletin terk edilmesi gibi uygulamalar yarattı. Emekli yoksulluğu bir kader değil, tercih edilen sosyal ve ekonomik politikaların sonucudur.”

Kaynak: Özge Uyanık