Günümüzde insanlar geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin belirsizlikleri arasında sıkışıp kalıyor. Ancak farkındalık (mindfulness), dikkati bulunduğumuz ana çevirmemizi öğütleyen basit bir yöntem olarak öne çıkıyor. Psikologlara göre bu yaklaşım, sadece zihinsel rahatlama değil, aynı zamanda daha sağlıklı ilişkiler ve güçlü bir yaşam motivasyonu da sağlıyor.
Ürdün’de yaşayan 37 yaşındaki spor eğitmeni Zeina, yıllarca dış görünüşüne odaklanarak kendini yetersiz hissettiğini, ancak geriye dönüp baktığında “o günlerin aslında en iyi zamanları” olduğunu fark ettiğini anlatıyor. Benzer şekilde işini kaybeden Raed, bir dönem şikâyet ettiği trafik sıkışıklığını bile özlediğini söylüyor. Bu örnekler, çoğu kişinin ancak kaybettikten sonra anların değerini fark ettiğini ortaya koyuyor.
Bilimsel temeller ve tarihsel köken
Farkındalık pratiği, kökenlerini Budist meditasyon tekniklerinden alıyor. 1960’lardan itibaren Batılı bilim insanları bu yöntemleri incelemeye başladı. Amerikalı profesör Jon Kabat-Zinn, 1979’da Massachusetts Üniversitesi’nde “Farkındalık Temelli Stres Azaltma” programını geliştirerek yöntemi modern tıbbın parçası haline getirdi.
Sekiz haftalık program süresince kronik ağrısı olan hastalar, nefes farkındalığı, beden taraması ve meditasyon teknikleriyle şimdiki ana odaklanmayı öğrendi. Bulgular, katılımcıların stres seviyelerinde ve ağrı algılarında belirgin düşüş olduğunu gösterdi. Bugün İngiltere Ulusal Sağlık Sistemi dahil olmak üzere birçok klinikte farkındalık temelli terapiler uygulanıyor.
Nörolojik açıdan bakıldığında, insan beyninde “varsayılan ağ” olarak bilinen bölge, sürekli geçmiş ve gelecek arasında dolaşıyor. Bu durum plan yapmaya yardımcı olsa da aşırıya kaçtığında kaygı, dikkat dağınıklığı ve tatminsizlik duygusunu tetikliyor. Farkındalık ise dikkati anda tutarak bu kısır döngüyü kırıyor.
Sosyal medya ve görünmez kıyas tuzağı
Modern çağın bir başka handikabı da sosyal medya. Araştırmacı Safaa Al-Ramahi, algoritmaların kullanıcıları “kusursuz bedenler” ve “lüks hayatlar” ile dolu sahte bir gerçekliğe maruz bıraktığını belirtiyor. İnsanlar bu görsellerle kendi hayatlarını kıyasladıkça, yetersizlik ve değersizlik duyguları daha da güçleniyor.
Psikolog Dr. Nawaf Al-Rifai, bu noktada terapilerde insanlara bildirimleri kapatmayı, kıyaslamayı bastırmaya çalışmak yerine gözlemlemeyi öğrettiklerini söylüyor. Ona göre çözüm, dijital ekosistemde kimin izlendiğini sorgulamak ve gerçekten fayda sağlayan içeriklere odaklanmak.
Gündelik hayatta küçük egzersizler
Farkındalık, karmaşık ritüellerden çok basit uygulamalarla da hayatımıza girebilir. Dr. Al-Rifai, danışanlarına bir fincan kahveyi beş dakika boyunca dikkatle içmeyi öneriyor: sıcaklığını hissetmek, kokusuna odaklanmak, tadını almak… Bu pratik, zihni kaygıdan uzaklaştırarak anda kalmayı kolaylaştırıyor.
Bir diğer öneri ise “beş duyu oyunu”:
-
Çevrede görülen beş şeyi fark etmek
-
Dört farklı sese kulak vermek
-
Üç dokunuşu hissetmek
-
İki kokuyu algılamak
-
Ağızdaki bir tadı gözlemlemek
Bu yöntem, dikkati kaygı üreten düşüncelerden uzaklaştırarak duyulara yönlendiriyor. Böylece kişi, kontrol edemediği geleceğe değil, deneyimlediği ana odaklanabiliyor.