Suriye’de terör örgütlerine karşı düzenlenen ilk askeri harekat olan Fırat Kalkanı 7’nci yılını geride bıraktı. 2016’nın 24 Ağustosu’nda başlatılan harekatın 198’inci gününde terörden arındırılan El Bab’ta birçok okul ve enstitü Türkiye’nin girişimleriyle eğitime kazandırıldı. Bu kapsamda son olarak Yunus Emre Enstitüsü, El Bab’ta Türk kültür merkezinin açılışını gerçekleştirdi. 2000’e yakın öğrencinin Türkçe eğitim gördüğü merkezde Türk kültürüne ait sanatsal ve kültürel çalışmalar da yürütülüyor.

Galatasaray, bir engeli daha geride bıraktı Galatasaray, bir engeli daha geride bıraktı

Türk Silahlı Kuvvetleri bundan 7 yıl önce Suriye’nin kuzeyinde DEAŞ’a yönelik operasyon başlatmıştı. Sivillerin güvenliğinin ön planda tutulduğu Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında 4 bin terörist etkisiz hale getirilerek Cerablus, Çobanbey, Azez ve El Bab şehirleri DEAŞ’tan temizlendi. Bölgede sürdürülen normalleşme çalışmaları kapsamında harekatın 7’nci yıl dönümünde bir adım daha atıldı ve El Bab’ta Yunus Emre Enstitüsü  Türk Kültür Merkezi törenle açıldı. Hat, resim, grafik ve tasarım sergilerinin yer aldığı açılışta geleneksel Türk tiyatrosundan kesitler de sahnelendi. Etkinlikte bölge halkından gençler Yunus Emre’nin dizelerinden şiirler de okudu. Kültür merkezinin açılışına Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, Başakşehir Üniversitesi Rektör Yardımcısı Ahmed Savvan, El Maali Üniversitesi Rektörü Dr. Yasin Cemmul, Bzaa Meclis Başkanı Abdulhamid Elzaher, Kabbasin Meclis Başkanı Abdulkadir Elşibli, Gaziantep Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim Arslan, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Aldemir, Nahda Üniversitesi Rektörü Dr. Mustafa El Derviş ile çok sayıda öğrenci ve Türkiye’den basın mensupları katıldı.

"EL BAB TERÖRDEN KURTARILAN EN ZOR BÖLGELERDEN BİRİYDİ"

Kültür merkezinin açılışıyla ilgili DHA’ya konuşan Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, “Türk ordusunun neler yaptığını görmek için burayı görmek gerekiyor. Özellikle yurt dışında yaptığı faaliyetlerle barışı ve güvenliği sağlamakla birlikte aynı zamanda oradaki insanları yaşattığını görmek lazım. Bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir gücüdür. Aynı zamanda kurumlarının eş güdümlü çalışmasının bir örneği. Fırat Kalkanı 7’nci yılında ve El Bab’ta Şeyh Akil Tepesi’nde 16 şehit verdik. El Bab, DEAŞ’tan kurtarılan en zor bölgelerden biriydi. Türk ordusu buraya geldikten sonra barış ve huzuru sağladı. Barış ve güvenliğin sağlanmasından sonra diğer önemli bir konu ise bölgedeki eğitimin ve kültür sanat faaliyetlerinin güçlendirilmesi oldu. Biz Cumhurbaşkanlığı himayesinde ve koordinasyonunda bölgeye geldik ve ilk merkezimizi Azez’de açtık. Azez sınıra 6 kilometre yakında ve kültürel olarak da Türkiye’ye daha yakın. Azez’deki başarı akabinde Afrin, Cerablus ve özellikle El Bab’a gelmemize sebebiyet verdi. El Bab’ta 2 yıldır bir anaokulunda Türkçe eğitim faaliyetleri yürütüyorduk. Ama böyle büyük bir kültür merkezine ihtiyaç vardı.  Çünkü binlerce insan bu merkezle hem Türk kültürünü hem de kendi kültürel yeteneklerini icra etme fırsatı buluyorlar. Hem devlet hem ordu bir yurt dışı operasyonu yapıyorsa oraya barışı getirmek için gidiyor. Bunun en güzel örneği burada oluşturulan güvenli bölgedir. Hem kadınlar hem erkekler burada huzur içerisinde her türlü kültürel faaliyete katılabiliyorlar” ifadelerini kullandı.

“SURİYELİ KARDEŞLERİMİZİN TÜRKİYE'DEN DÖNÜŞÜ ARTIYOR"

Bölgede büyük bir değişim yaşandığına işaret eden Ateş açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Belli bir dönem önce bu şehirde her türlü vahşet yaşanıyordu. Mezar taşlarına dahi tahammül edemeyerek kıran insanların yerini tiyatro, hat sanatı, bilim atölyeleri, sinema gibi kültürel faaliyetlere katılan insanlar aldı. Burada barışı tesis etmek bizim görevimiz. Bu verimli topraklarda üretimi artırınca Türkiye ile olan bağlar da güçlenecek ve bir gün sınır komşumuzla ticaret olağanüstü artacak. Bütün bölge kalkınacak. Bu hem Türkiye’nin hem de Suriye’nin yararına olacaktır. Biz de enstitü olarak Yunus Emre’nin dediği gibi ‘gönüller yapmaya geldik.’ Buradaki halkın rahatı ve refahı arttıkça Türkiye’deki Suriyeli kardeşlerimizin de buraya dönme ihtimalleri artıyor. Geçen yıldan beri olağanüstü bir geri dönüş hareketi var.”

“NİHAİ AMAÇ BÖLGEDE 300 BİN KİŞİYE TÜRKÇE ÖĞRETMEK”

Türkçenin bölgede ticaret ve bilim dili olmasını arzuladıklarını belirten Ateş, “7’den 77’ye her yaştan insan kültür merkezine geliyor, çok fazla ilgi görüyor. Şu an 2000 civarında kursiyer Türkçe öğreniyor. Binanın tüm kapasitesi dolu. Dolayısıyla bölgenin kalkınmasına, iç barışa ve nitelikli insan sayısının artmasına vesile oluyor. Buradaki nihai amacımız 300 bin kişiye Türkçe öğretmek. Şu an bu konuda hazırlık yaprak 10 bin eğiticiye eğitimler veriyoruz. Bu anlamda bölgede Türkçenin yeniden iletişim, bilim ve ticaret dili olmasını sağlıyoruz. Bölgenin uluslararası hukuki statüsü rahatladıkça Türkiye’ye ticari anlamda da pozitif katkılar olacak. Türkiye’den personel istihdam ediyoruz ve sayısı her geçen gün artıyor. Ayrıca bölgede 8 üniversitede de Türkçe birinci yabancı dil olarak öğretiliyor. Bunun da orta ve uzun vadede çok büyük katkıları var” dedi.

“BÖLGENİN GELİŞMESİ EĞİTİMİN GELİŞMESİNE BAĞLI”

Savaştan dolayı ülkesini terk etmek zorunda kalan ve orta okul eğitimini Gaziantep’te alan kursiyer Abdurrahman Elşihebi (19) “Savaştan dolayı Gaziantep’e yerleştim. Yaklaşık 5 yıl orada yaşadım. Türkiye’deki eğitim gelişmiş olduğu için tercihim bu yönde oldu. Daha sonra şehrimiz El Bab huzura kavuştuğu için tekrar döndük. Çok şükür her şey düzeliyor. Ancak eğitim konusunda sorunlar yaşamaya devam ediyoruz. Bu bölgenin gelişmesi eğitimin gelişmesine bağlı. Merkezde sadece Türkçe eğitim değil genel kültürü de öğreniyoruz. Türkiye’nin ve dünyanın kültürünü öğreniyoruz ve bu yüzden biz öğrencilerin ilgisini çekiyor. İleride mimar olmak istiyorum. Umarım başarılı olurum” diye konuştu.

“TÜRKİYE’DE UZMANLAŞMAK İSTİYORUM”

Suriye’de bulunan Sağlık Bilimler Üniversitesi’nde tıp öğrencisi olan 21 yaşındaki Kassem El Osman ise kısa bir sürede Türkçe öğrendiğini söyleyerek “Enstitüde genellikle Türkçe eğitimleri 1,5 ila 2 yıl sürüyor. Ama ben ve arkadaşlarım daha hızlı bir eğitim aldık. Benim amacım kalp doktoru olmak. Türkiye’de uzmanlaşmak istiyorum” şeklinde konuştu.

“MEZUN OLDUĞUMDA TÜRKLERLE İLİŞKİMİ GELİŞTİRMEK İSTİYORUM”

Enstitüde sadece Türkçe öğrenmediğini söyleyen 21 yaşındaki yazılım mühendisi öğrencisi Muntasır El Hac Ömer de “Enstitümüz Türkçe dışında kültür ve sanata da odaklanıyor. Mezun olduğumda Türklerle ilişkimi geliştirmek için Türkçe öğreniyorum. Buna çok ihtiyacım olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

Kaynak: DHA