Türkiye ekonomisinin lokomotifi konumundaki ihracatçıların en üst temsilcisi olan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, uygulanan sıkı para politikalarının ve özellikle yüksek faiz oranlarının reel sektör üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çeken önemli açıklamalarda bulundu. Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri İhracatçıları Birliği'nin (ÇCSİB) düzenlediği 7. İhracatın Şampiyonları Ödül Töreni'nde konuşan Gültepe, yüzde 50 seviyesindeki politika faizinin, sanayiciler ve üreticiler için sürdürülebilir olmadığını ve bu koşullarda üretim yapmanın imkansız hale geldiğini söyledi. Gültepe, "Paranızı faize koyun, yüzde 50 alın, çok daha net, çok daha basit, uğraşmadan. Ama öyle değil tabi, bunun da geçici olduğunu belirtmek istiyoruz. Türkiye üretim ve ihracatla büyümeli. Bu çok daha kalıcı olur," diyerek, mevcut faiz ortamının yatırım ve üretim yerine, parayı faize yatırmayı daha cazip hale getirdiğini ancak bu durumun Türkiye'nin uzun vadeli hedefleriyle örtüşmediğini ifade etti. TİM Başkanı, bu görüşlerini ilgili bakanlara ve Merkez Bankası Başkanı'na da aktardıklarını belirterek, sanayide çarkların dönmemesi durumunda ihracat rakamlarına ulaşmanın mümkün olmayacağını vurguladı.
"Rekabetçiliğimizi kaybettik, pahalı bir ülke olduk": İhracatçının zorlu mücadelesi
TİM Başkanı Mustafa Gültepe, konuşmasında Türkiye'nin siyasi açıdan dünyada önemli bir noktaya gelmeye başladığını ancak ekonomik olarak daha iyi olması gerektiğini belirtti. Türkiye'nin dünyanın ilk 10 ihracatçı ülkesi arasına girebilmesi için her yıl ihracatını yüzde 10 civarında artırması gerektiğini ifade eden Gültepe, ancak son dönemde Türkiye'nin rekabetçiliğini bir miktar kaybettiğini ve "pahalı bir ülke" haline geldiğini söyledi. Bu durumun yavaş yavaş düzelmesini umut ettiklerini belirten Gültepe, enflasyon ile kur arasındaki korelasyonun ve faizlerin ihracatçılar üzerindeki baskısını anlatmaya gerek olmadığını ifade etti.
Gültepe, "Gerçekten karsızlık var. Firmalar, müşterilerini kaybetmemek için şu anda hizmet yapıyor," diyerek, birçok ihracatçı firmanın mevcut koşullarda kar elde etmekte zorlandığını ve sadece pazar paylarını korumak adına fedakarlık yaptığını dile getirdi. Bu durum, ihracatçıların sürdürülebilir bir büyüme yakalamasını ve yeni yatırımlar yapmasını zorlaştırıyor. TİM Başkanı, ekonomi yönetiminden enflasyonla kur arasında sağlıklı bir korelasyon kurulmasını ve ihracatçıların rekabetçiliğini artıracak adımlar atılmasını beklediklerini de sözlerine ekledi.
ÇCSİB Başkanı Çenesiz: "Firmalar kaynaklarını ayakta kalmaya kullanıyor, kur politikası zorluyor"
Ödül töreninde konuşan bir diğer önemli isim olan Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri İhracatçıları Birliği (ÇCSİB) Başkanı Erdem Çenesiz de, sektörün yaşadığı zorluklara ve finansman sorunlarına dikkat çekti. ÇCSİB üyesi firmaların 2022 yılında 5,6 milyar dolar ihracat gerçekleştirdikten sonra 2023 yılını 4,9 milyar dolar, 2024 yılını ise yaklaşık 4,5 milyar dolar ihracatla kapattığını hatırlatan Çenesiz, bu kaybın küresel koşullar ve yurt içindeki ekonomik konjonktürden kaynaklandığını belirtti.
2025 yılının sektör için bir "geri dönüş yılı" olacağını öngördüklerini vurgulayan Çenesiz, "İhracatçılar olarak bugünkü kur politikasıyla zorlanıyoruz. Özellikle normalleşmeye dönülmesiyle birlikte ÜFE (Üretici Fiyat Endeksi) kadar kur artışı olmasını bekliyoruz," dedi. Çenesiz, sektörleri için bir diğer kritik konunun ise finansman olduğunu belirterek, "Mevcut koşullarda firmalar, kaynaklarını büyüme ve yatırım için değil, ayakta kalmak için kullanmak zorunda kalıyor. Bu alanda sağlanacak bir rahatlama, özellikle fiyatlama ve ihracat siparişi alımı süreçlerinde firmalara hem hareket alanı hem de özgüven kazandırır," ifadelerini kullandı.
Çenesiz, ihracat kredilerinin vadesi ve faizlerinde de mevcut duruma göre daha fazla iyileştirme yapılması gerektiğini talep ederek, "Çünkü ihracat kredisi enflasyona sebep olmayan bir kredi tipi. Dolayısıyla enflasyonist bir etkisi olmayan ihracat kredilerinin vadelerinde uzatma, faizlerinde ise düşüş, enflasyonu tetiklemeden büyüme fırsatı sunuyor," dedi. Yılın ilk dört ayında bir önceki yıla göre yüzde 2'lik bir kayıpları olsa da sanayicilerin üretimi diri tuttuğunu ve fırsat pencerelerini iyi gördüğünü belirten Çenesiz, bu desteklerle geri dönüşü sağlayabileceklerini ifade etti.
Yüksek faizin üretim ve yatırım üzerindeki baskısı: Sanayiciler ne bekliyor?
Hem TİM Başkanı Mustafa Gültepe'nin hem de ÇCSİB Başkanı Erdem Çenesiz'in konuşmalarında ortak olarak vurgulanan en önemli nokta, yüksek faiz oranlarının üretim ve yatırım üzerindeki olumsuz baskısı oldu. Yüzde 50 seviyesindeki politika faizi, şirketlerin finansman maliyetlerini aşırı derecede artırarak yeni yatırımlar yapmalarını ve mevcut kapasitelerini verimli bir şekilde kullanmalarını zorlaştırıyor.
Sanayiciler, yüksek faiz ortamında borçlanma maliyetlerinin artması nedeniyle yatırım kararlarını ertelemek veya iptal etmek zorunda kalıyorlar. İşletme sermayesi ihtiyacını karşılamak için kullanılan kredilerin faiz yükü de şirketlerin karlılığını olumsuz etkiliyor. Bu durum, özellikle KOBİ'ler gibi finansmana erişimi daha zor olan kesimler için daha da büyük bir sorun teşkil ediyor.
Gültepe'nin de belirttiği gibi, yüzde 50 faiz ortamında, parayı üretime yatırmak yerine faize koymak, daha risksiz ve daha karlı bir seçenek olarak görünebiliyor. Ancak, bu durum ülke ekonomisinin temel dinamikleri olan üretim, istihdam ve ihracat açısından sürdürülebilir bir durum değil. Sanayiciler, faizlerin makul seviyelere çekilmesini, finansmana erişimin kolaylaştırılmasını ve yatırım ortamının iyileştirilmesini talep ediyorlar. Aksi takdirde, sanayide çarkların yavaşlaması, üretimin düşmesi, işsizliğin artması ve ihracat hedeflerine ulaşılamaması gibi risklerle karşı karşıya kalınabilir.
Enflasyonla mücadele ve kur dengesi: İhracatçının beklentileri
TİM Başkanı Mustafa Gültepe, daha önceki açıklamalarında da ekonomi yönetiminden enflasyonla kur arasında bir korelasyon kurulmasını beklediklerini sıkça dile getirmişti. Yüksek enflasyon, ihracatçıların maliyetlerini artırırken, kur seviyesinin rekabetçi olmaması da uluslararası pazarlarda zorlanmalarına neden oluyor. İhracatçılar, hem enflasyonun kontrol altına alınmasını hem de kurun ihracatı destekleyecek bir seviyede dengelenmesini talep ediyorlar.
Merkez Bankası'nın politika faizini yüzde 50 seviyesinde tutması, enflasyonla mücadele kapsamında atılan bir adım olarak görülüyor. Ancak, bu sıkı para politikasının reel sektör üzerindeki olumsuz etkilerinin de dikkate alınması ve ihracatçıların rekabetçiliğini koruyacak destekleyici mekanizmaların hayata geçirilmesi gerekiyor. Gültepe, politika faizindeki her indirimin reeskont kredisine de indirim olarak yansıyacağını belirterek, bu tür adımları memnuniyetle karşıladıklarını ifade etmişti.
2025 ihracat hedefi 280 milyar dolar: Desteklerle geri dönüş mümkün mü?
Tüm bu zorluklara rağmen, TİM Başkanı Mustafa Gültepe, Türkiye'nin 2025 yılını 280 milyar dolarlık ihracatla kapatmayı hedeflediğini belirtiyor. Bu hedefe ulaşılabilmesi için, kur ve enflasyonun dengeli gitmesinin ve ihracatçılara nefes aldıracak politikaların hayata geçirilmesinin kritik önem taşıdığını vurguluyor.
ÇCSİB Başkanı Erdem Çenesiz de, yılın ilk dört ayında bir önceki yıla göre yüzde 2'lik bir kayıp yaşanmasına rağmen, sanayicilerin üretimi diri tuttuğunu ve fırsat pencerelerini iyi gördüğünü belirterek, sağlanacak desteklerle sektörün geri dönüş yapabileceğine inandığını ifade etti. Özellikle ihracat kredilerinin vadelerinde uzatma ve faizlerinde düşüş gibi adımların, enflasyonu tetiklemeden büyüme fırsatı sunacağını belirtti.
Görünen o ki, Türkiye ekonomisi ve özellikle ihracatçılar, yüksek faiz, kur dalgalanmaları ve enflasyonist baskı gibi birçok zorlukla mücadele ediyor. Bu zorlu süreçten çıkış için, hem sıkı para politikasının kararlılıkla uygulanması hem de reel sektörü destekleyici, üretimi ve ihracatı teşvik edici adımların atılması gerekiyor. TİM Başkanı Mustafa Gültepe'nin de vurguladığı gibi, Türkiye'nin kalıcı büyümesi ancak üretim ve ihracatla mümkün olabilir ve bu hedefe ulaşmak için tüm paydaşların ortak bir vizyonla hareket etmesi büyük önem taşıyor. Gözler şimdi, ekonomi yönetiminin önümüzdeki dönemde atacağı adımlarda ve bu adımların reel sektör üzerindeki yansımalarında olacak.