Ege'nin incisi İzmir, termometrelerin haftalardır rekor seviyelerde seyrettiği, toprağın suya hasret kaldığı bir cehennem yazının ortasında, en hayati kaynağı olan suyun tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. Kenti besleyen baraj havzalarına beklenen yağışların düşmemesi, rekor sıcaklıkların buharlaşmayı artırması ve sıcak hava dalgası nedeniyle artan tüketim, kentin hayat damarları olan barajları kuruma noktasına getirdi. İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi'nin (İZSU) 10 Temmuz 2025 tarihli resmi verileri, durumun vehametini ve krizin boyutlarını en çıplak haliyle ortaya koyuyor.

Rakamlar, basit bir düşüşün çok ötesinde, adeta bir "çöküşü" işaret ediyor. Geçtiğimiz yıl bu zamanlarda nispeten daha güvenli seviyelerde olan baraj doluluk oranları, aradan geçen sadece bir yılda, yarıdan fazla eriyerek, İzmir'i tarihinin en kritik su kıtlığı sınavlarından birinin eşiğine getirdi. Bu tablo, sadece bir istatistiksel veri değil, aynı zamanda önlem alınmazsa milyonlarca insanın günlük yaşamını, kentin sanayisini ve tarımsal üretimini doğrudan etkileyecek büyük bir ekolojik ve sosyal krizin habercisi. Uzmanlar, musluklardan akan her damlanın artık altın değerinde olduğunu ve acil bir eylem planı oluşturulmazsa, sonbahar aylarında kentin çok daha karanlık bir tabloyla yüzleşebileceği uyarısında bulunuyor.

Can damarı Tahtalı'da sular çekiliyor, Gördes fiilen kurudu!

İzmir'in su kaynaklarındaki krizin ciddiyetini anlamak için, kentin ana su kaynağı olan iki stratejik barajdaki duruma bakmak yeterli.

  • Tahtalı Barajı Alarm Veriyor: İzmir'in içme suyu ihtiyacının yarısından fazlasını tek başına omuzlayan devasa Tahtalı Barajı, kelimenin tam anlamıyla can çekişiyor. İZSU verilerine göre, geçen yıl 10 Temmuz'da aktif doluluk oranı %25,56 olan baraj, bu yıl aynı tarihte %10,78'e kadar gerilemiş durumda. Bu, barajdaki kullanılabilir su hacminin bir yılda 73,3 milyon metreküpten, 30,9 milyon metreküpe düştüğü, yani rezervlerin %58'inin buharlaştığı anlamına geliyor. Baraj gölünün su yükseltisinin 47,47 metreden 41,83 metreye düşmesi, baraj kenarlarında oluşan geniş çorak araziler ve çekilen suların geride bıraktığı izler, felaketin gözle görülür en acı kanıtları.

  • Gördes Barajı Çöle Döndü: Manisa'da bulunan ve kritik zamanlarda İzmir'e takviye su sağlaması amacıyla inşa edilen Gördes Barajı'ndaki durum ise tam bir felaket. Geçen yıl aynı dönemde %9,04 gibi düşük de olsa bir doluluğa sahip olan baraj, bugün itibarıyla %0,60'lık bir aktif doluluk oranına sahip. Bu, barajın teknik olarak "kullanılamaz" durumda olduğu ve artık sisteme bir damla bile su veremediği anlamına geliyor. Devasa bir yatırım olan Gördes'in, kuraklık nedeniyle adeta bir "çöl gölüne" dönüşmesi, sadece İzmir için değil, tüm Ege Bölgesi için tehlike çanlarının ne kadar şiddetli çaldığını gösteriyor.

Diğer barajlar da SOS veriyor: Tablo her geçen gün kararıyor

Kriz, sadece bu iki barajla sınırlı değil. Kenti besleyen diğer su kaynakları da benzer bir erime sürecinin içinde.

  • Balçova Barajı: Geçen yıl %59,16 ile en güvenli barajlardan biri olarak görülen Balçova Barajı, bu yıl %39,73'e gerileyerek, rezervlerinin üçte birini kaybetmiş durumda.

  • Ürkmez Barajı: Seferihisar ve çevresinin can suyu olan Ürkmez'deki durum daha da vahim. Geçen yıl %33,94 olan doluluk oranı, bu yıl yarı yarıya azalarak %16,91'e düşmüş.

  • Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı: Turizmin kalbi Çeşme'nin su ihtiyacını karşılayan bu kritik barajdaki tablo ise tam bir kabus. Geçen yıl %28,16 olan doluluk, bu yıl %6,76 gibi neredeyse tükenme noktasına gelmiş. Bu, yaz sezonunun ortasında, bölgedeki turistik tesislerin ve yerleşim yerlerinin ciddi bir su kesintisi riskiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.

  • Güzelhisar Barajı - Tek Teselli: Bu karanlık tablodaki tek olumlu veri, Aliağa ve çevresini besleyen Güzelhisar Barajı'ndan geliyor. Geçen yıl %78,15 gibi yüksek bir doluluğa sahip olan baraj, bu yıl %60,18'e düşmüş olsa da, hala İzmir'in en dolu ve en güvenilir su kaynağı konumunda. Ancak Güzelhisar'ın tek başına tüm İzmir'in yükünü çekmesi teknik olarak mümkün değil.

    Altın yükseliyor...
    Altın yükseliyor...
    İçeriği Görüntüle

Neden bu haldeyiz? İklim krizi ve aşırı tüketim kıskacı

Peki, İzmir'i bu kritik eşiğe getiren ne? Uzmanlara göre, sorunun tek bir suçlusu yok. Bu, birbiriyle bağlantılı birçok olumsuz faktörün bir araya gelmesiyle oluşan karmaşık bir kriz.

Birinci ve en önemli faktör, tüm dünyayı etkisi altına alan iklim değişikliği ve küresel ısınma. Artık bir komplo teorisi olmaktan çıkan ve günlük hayatımızın bir gerçeği haline gelen iklim değişikliği, yağış rejimlerini altüst ediyor. Eskiden düzenli ve uzun süreli yağan kış yağmurlarının yerini, artık ani, şiddetli ve kısa süreli sağanaklar alıyor. Bu tür yağışlar, toprağın emmesine fırsat kalmadan akışa geçerek sellere neden olurken, barajları beslemede yetersiz kalıyor. Aynı zamanda, rekor seviyelere ulaşan yaz sıcaklıkları da, barajlardaki buharlaşma oranını artırarak, değerli su kaynaklarımızın gökyüzüne karışmasına neden oluyor.

İkinci önemli faktör ise, insan kaynaklı, yani artan su tüketimi. Sıcak hava dalgası nedeniyle, klima kullanımı rekor seviyelere ulaşırken, bu klimaların soğutma sistemleri için harcadığı su miktarı da artıyor. Buna ek olarak, vatandaşların serinlemek için daha sık duş alması, bahçe ve tarla sulamalarının artması, havuzların doldurulması gibi etkenler de, kent şebekesi üzerindeki baskıyı katbekat artırıyor. Yetersiz gelen su ile artan talep bir araya gelince de, barajlardaki su seviyeleri hızla düşüyor.

Musluklar akmayabilir mi? Tasarruf seferberliği kaçınılmaz

İZSU yetkilileri ve su yönetimi uzmanları, mevcut tablo karşısında, artık tek bir çözüm yolu kaldığını vurguluyor: Acil ve kapsamlı bir su tasarrufu seferberliği. Yetkililer, eğer vatandaşlar su tüketim alışkanlıklarını değiştirmez ve israfın önüne geçmezse, sonbahar aylarına gelindiğinde, zorunlu ve uzun süreli su kesintilerinin kaçınılmaz olabileceği uyarısında bulunuyor.

Bu sadece İZSU'nun veya belediyenin çözebileceği bir sorun değil; 4,5 milyon İzmirli'nin ortak sorumluluğudur. Her bir bireyin, evinde ve iş yerinde alacağı küçük önlemler, toplandığında devasa bir tasarruf anlamına gelebilir. İşte her birimizin yapabileceği basit ama etkili bazı adımlar:

  • Duş sürelerini kısaltmak ve tasarruflu duş başlıkları kullanmak.

  • Diş fırçalarken veya tıraş olurken musluğu kapatmak.

  • Bulaşık ve çamaşır makinelerini tam dolmadan çalıştırmamak.

  • Sifonların su ayarını kontrol etmek ve olası sızıntıları derhal tamir ettirmek. (Sızıntı yapan bir sifon, günde yüzlerce litre suyu boşa harcayabilir.)

  • Bahçe sulamalarını, buharlaşmanın en az olduğu sabah erken veya akşam geç saatlerde yapmak.

  • Araba veya balkon yıkarken, tazyikli su yerine kova ve sünger kullanmak.

Bu adımlar, küçük birer fedakarlık gibi görünse de, şehrin ortak geleceği ve su kaynaklarının sürdürülebilirliği için hayati bir önem taşıyor. İzmir, bugün vereceği bu zorlu sınavla, sadece bir kuraklık kriziyle değil, aynı zamanda bir toplumsal bilinç ve dayanışma testiyle de karşı karşıya. Unutmayalım ki, boşa akıtılan her damla su, geleceğimizden çalınan bir damla hayattır.

Kaynak: HABER MERKEZİ