İNCİ ONGUN/Urla başta olmak üzere İzmir’in birçok ilçesinde imar izni bulunmayan bölgelere hızla yerleştirilen konteyner yapılar, kontrolsüz bir şekilde çoğalarak tarım arazilerini ve kıyı şeritlerini adeta kuşatmış durumda. Denetimlerde kesilen para cezalarının caydırıcı olmaması, bu demir yapıların kaçak yapılaşmanın yeni yüzü haline gelmesine yol açıyor.
İzmir genelinde, özellikle de Urla çevresinde son iki yılda izinsiz konteyner yerleşimlerinde belirgin bir artış yaşanıyor. Uygun maliyetli olmaları, temel gerektirmeden kısa sürede kurulabilmeleri ve taşınabilir içeriği nedeniyle tercih edilen bu yapılar, çoğu zaman bir gün içinde araziye yerleştirilerek kullanıma açılıyor. Bu hız, denetim ekiplerinin müdahale etmekte zorlanmasına ve yapıların kısa sürede bölgenin dokusunu bozmasına neden oluyor.

ŞİKAYET VAR, ÇÖZÜM YOK
Özellikle İçmeler bölgesinde artan şikayetler, sorunun boyutunu gözler önüne seriyor. Belediyenin tespit ettiği kaçak konteynerlere para cezası uygulanmasına rağmen yıkım gerçekleştirilmemesi, izinsiz yapılaşmayı fiilen teşvik eden bir etki yaratıyor. Bazı vatandaşların “Sadece ceza kesiliyorsa ben de koyayım” düşüncesiyle hareket ettiği ifade edilirken, yaygın imar affı beklentisi de sürecin hızlanmasına neden oluyor. Tüm bu gelişmeler, Urla ve civarında “konteynerkondu” olarak anılan yeni bir yerleşim düzeninin giderek kalıcı hale geldiğini gösteriyor.
BAŞKAN BALKAN NE DEMİŞTİ?
Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan, görevinin ilk döneminde kaçak yapılaşmayla mücadele sözü vermiş ve tarım arazilerine yerleştirilen tiny house, hobi bahçesi ve konteynerlerin kaldırılması için kaymakamlık ve valilikle ortak çalışma yürüttüklerini ifade etmişti. Ancak sahadaki tablo, verilen sözlere rağmen konteyner yapılaşmasının hız kesmediğini ve denetim, yıkım dengesinin kurulamadığını ortaya koyuyor. Yıkım kararlarının uygulanmasında yaşanan gecikmeler, sürecin yönetiminde ciddi aksaklıklar olduğuna işaret ediyor.

TARIM ALANLARI TEHLİKEDE
TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu üyesi Zafer Mutluer, zeytinlik ve tarım alanlarında yapılaşma baskısının son yıllarda arttığını vurguladı. Korunması gereken alanlarda yapılaşmaya imkan tanıyan yasal düzenlemelerin konteyner gibi izinsiz ve düşük maliyetli yapıların çoğalmasına zemin hazırlığını aktaran Mutluer, kent merkezlerindeki barınma sorunu ve bireysel kaçış arayışlarının da kırsal bölgelerde bu tür kaçak yerleşimlerin yayılmasını hızlandıran etkenler arasında yer aldığını söyledi.
Mutluer, şöyle konuştu:
‘’Konteyner ve benzeri taşınabilir yapılar yalnızca bir imar meselesi olmaktan çıktı. Tarım vasıflı arazilerin amaç dışı kullanımını artırarak toprak kaybına, çevresel kirliliğe ve su kaynaklarının kirlenmesine yol açıyor. Zeytinliklerin ve kıyı bölgelerinin de bu yapılaşmadan etkilenmeye başlaması, bölgedeki doğal ekosistemi ciddi bir tehdit altına sokuyor. Gecekondu döneminin aksine, konteynerkondular temel atılmadan ve altyapı gerektirmeden çok kısa sürede kurulabiliyor. Bir gecekondunun yapımı haftalar alırken, bir konteyner ev çoğu zaman tek bir gün içinde inşa edilip kullanıma hazır hale geliyor. Bu nedenle, yapılar tespit edildiğinde çoğu zaman çoktan faal durumda oluyor ve denetimlerin bu hızla başa çıkması zorlaşıyor.’’




