İzmir’in en köklü müzelerinden biri olan İzmir Arkeoloji Müzesi, son dönemde sergileme düzenindeki eksiklikler, bilgi panolarının yetersizliği ve taşınan eserlerle gündeme geldi. 1927’de kapılarını açan ve Cumhuriyet döneminin ilk arkeoloji müzesi olma unvanını taşıyan yapı, ziyaretçiler tarafından “işlevsizleştiği” yönünde eleştiriliyor.
Müzenin hemen yanında yer alan ve 30 Ekim 2020 İzmir depreminden bu yana kapalı kalan Etnografya Müzesi'nin de devre dışı kalmasına da tepkiler var. Arkeoloji Müzesi açık olsa da, gözlemlediğimiz bazı bölümlerde açıklamasız eserler, boş vitrinler, yönlendirme eksiklikleri ve bahçede korumasız şekilde bırakılmış eserler dikkat çekiyor.
Müze içerisindeki bazı eserler isim ya da dönem bilgisi olmaksızın sergileniyor. Müzenin seramik ve çini bölümünde bazı camekânlar boş durumda. En dikkat çekici durum ise müzenin bahçesinde. Mermer heykel başı ve gövde parçaları, aralarında hiçbir koruyucu önlem olmaksızın araçların park ettiği alana bırakılmış.
“Müzeyi yenileme çalışmamız sürüyor”
İzmir Müze Müdürü Savaş Gürbüz gelen tepkilere dair şu açıklamaları yaptı.
“Ekrem Akurgan Salonu’ndaki teşhirleri yeniledik ve eserleri yerleştirdik. Bilgi panoları ve etiketler hazırlanıyor; birkaç hafta içinde tamamlanmış olacak. Onun karşısında, eski Etnografya Müzesi bulunuyordu. Etnografya Müzesi kapatıldı. Şu an İzmir Kültür Sanat Fabrikası’nın içindeki müzeye taşındı. Orası da Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı. Kapanan Etnografya Müzesi ise şu an İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün ek hizmet binası olarak kullanılıyor. Yani artık personelin çalışma alanı. Müze vasfından çıkarıldı. Restorasyon süreci başlatıldı. Projeleri çizildi, Koruma Kurulu’ndan onaylandı. Ödenekler ayarlandıktan sonra Bakanlık burayı restore edecek ve tekrar kültür-turizm amaçlı bir yapı olarak kullanacak.
Kültür Sanat Fabrikası'na (İKSF) ne kadar eser taşındığına gelirsek; Orası da Bakanlığa ait bir kültür kompleksi. Biz bu yapılar arasında, kendi müzelerimiz arasında, envanterimize kayıtlı eserleri ihtiyaca göre sergiliyoruz. Şu anda İKSF’de yaklaşık 3 bin eser bulunuyor. Hepsi kayıtlı, envantere girmiş, belgeli eserlerdir.”
Bahçede araçların yanındaki eserlerin durumuna dair konuşan Gürbüz “Geçmişte bu alana yaklaşık 100 eser konmuştu. Biz bunların 70 kadarını toplayıp müze arkasındaki bahçedeki teşhir alanına taşıdım. Geri kalanları da taşıyacağız. Müzelerin girişlerine ya da bahçelerine teşhir amaçlı eser konması uygulamada olağandır.
“Nereden çıktığını yazmamaya çalışıyoruz”
Eserlerin bilgilendirmemesinin olmamasına cevap veren Gürbüz şöyle konuştu:
“Mesela bazı heykellerin önünde “M.Ö. 3. yüzyıl, Roma Dönemi” gibi açıklamalar yer alıyor. Ama nereden çıktığını genelde yazmamaya çalışıyoruz. Çünkü insanlar eserin hangi kazı alanından çıktığını görünce, oraya gidip kendi başına kazı yapma gibi bir düşünceye kapılabiliyor. Örneğin, “Foça Antik Kenti’nden çıkmış” gibi bir bilgi yazdığınızda, bazı kişiler gidip oraları kazmak isteyebiliyor. Bu nedenle, maddi değeri düşük olan eserlerde çıkış yerini yazıyoruz ama değerli eserlerde bunu yazmamaya özen gösteriyoruz. Şu anda bu eserlerin bilgi panoları hazırlanıyor. Ancak ziyaretçi Konak Varyant’a kadar yürüyerek geliyor, bilet alıyor. Onları eli boş göndermek istemiyoruz. Bu yüzden bilgi panoları henüz tamamlanmasa da, yeni yaptığımız teşhirleri gezmesine izin veriyoruz. Yani hem çalışıyoruz hem de ziyaretçilerin gezmesine imkan tanıyoruz.” Dedi.