İzmir, son bir aydır adeta bir yangın cehennemini yaşıyor. Seferihisar'dan başlayıp, Menderes, Çeşme, Gaziemir, Buca, Torbalı, Ödemiş, Foça ve son olarak Urla'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada, peş peşe çıkan orman yangınları, kentin akciğerlerini, paha biçilmez ekosistemini ve doğal yaşam alanlarını yok etti. Yüzlerce, hatta binlerce hektarlık ormanlık alanın küle döndüğü bu felaketler zinciri, sadece bir çevre yıkımı değil, aynı zamanda bölgenin geleceğini ve toplumun ortak mirasını da tehdit eden bir boyuta ulaştı.
Bu büyük yıkım karşısında, sorunun kökenine inmek ve sorumlulardan hesap sormak amacıyla önemli bir adım atıldı. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu'na (KESK) bağlı olan ve enerji hizmet kolunda örgütlü bulunan Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM), İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, yangınlardan sorumlu tuttukları elektrik dağıtım şirketleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Sendika, bu felaketlerin basit birer kaza olarak görülemeyeceğini, arkasında ciddi bir kurumsal ihmal ve denetimsizlik zincirinin yattığını savunuyor.
Suç duyurusunun dayanağı: İzmir Valisi'nin açıklaması
ESM'nin yaptığı suç duyurusunun en güçlü hukuki dayanağını, bizzat İzmir Valisi Süleyman Elban'ın kamuoyuna yaptığı açıklamalar oluşturuyor. Vali Elban, yangınların en yoğun olduğu dönemde yaptığı bir bilgilendirmede, özellikle Çeşme, Seferihisar, Ödemiş ve Foça ilçelerinde meydana gelen büyük orman yangınlarının çıkış nedeninin, "elektrik hatlarından kaynaklandığını" açıkça beyan etmişti.
Valinin bu ikrarı, sendika için, yangınların kaynağının artık bir "şüphe" veya "iddia" olmaktan çıkıp, resmi bir "tespit" haline geldiğinin kanıtı oldu. Suç duyurusu dilekçesinde, Vali Elban'ın bu beyanlarına atıfta bulunularak, "Bu nedenle, gerekli soruşturma yapılarak, kamu zararı doğuran bu ağır suçların faillerinin ve nedenlerinin belirlenmesi ve varsa ihmali, kusuru ya da kastı bulunan kişi ve kurumlar hakkında gerekli kovuşturmanın yapılması gerekmektedir" denildi. Bu, sendikanın, sadece sahada görevli personeli değil, aynı zamanda bu hatların bakım ve onarımından sorumlu olan elektrik şirketlerinin yöneticilerini ve denetim görevini yerine getirmeyen kamu otoritelerini de hedef aldığını gösteriyor.
Özelleştirme politikaları ve kamu hizmetlerinin tasfiyesi eleştirisi
Sendikanın suç duyurusu, sadece bir teknik ihmal iddiasıyla sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda, Türkiye'de enerji sektöründe yıllardır uygulanan özelleştirme politikalarına yönelik köklü bir eleştiriyi de içeriyor. Dilekçede, ESM'nin, enerji hizmet kolunda örgütlü bir sendika olduğu ve özelleştirme öncesinde, şimdi özel şirketlerin işlettiği Gediz EDAŞ'ın da kendi örgütlülük alanında bulunduğu hatırlatılıyor.
Bu hatırlatma ile sendika, kamunun elindeyken, kâr amacı gütmeyen bir anlayışla ve kamu yararı gözetilerek yürütülen bakım, onarım ve yatırım hizmetlerinin, özelleştirme sonrasında, kâr maksimizasyonu hedefleyen özel şirketlerin insafına terk edildiğini iddia ediyor. Sendikaya göre, özel elektrik şirketleri, maliyetleri düşürmek adına, ormanlık alanlardan geçen eski ve yıpranmış elektrik hatlarının bakımını, yenilenmesini ve yeraltına alınması gibi maliyetli yatırımları yapmaktan kaçınıyor. Bu ihmaller zincirinin sonucunda da, en küçük bir fırtınada, aşırı sıcakta veya teknik bir arızada, bu hatlardan çıkan kıvılcımlar, büyük orman yangınlarına neden oluyor.
Dilekçede, "Müvekkil sendika, ormanlarımızın sermaye odaklı politikalara kurban edilmesinin ve kamu hizmetlerinin tasfiyesinin bir sonucu olarak yaşanan bu yıkımın sorumlularının yargı önünde hesap vermesi için işbu suç duyurusunda bulunmaktadır" denilerek, sorunun temelinde, kamu hizmetlerinin piyasalaştırılması olduğu vurgulanıyor.
Talan ve ihmal: Ekolojik ve ekonomik kayıplar
İzmir'de yaşanan bu yangınlar, sadece binlerce ağacın yok olması anlamına gelmiyor. Bu felaketler, çok daha geniş kapsamlı ekolojik ve ekonomik kayıplara da yol açıyor.
-
Ekolojik Yıkım: Yanan ormanlarla birlikte, bu ormanlarda yaşayan binlerce hayvan, bitki ve mikroorganizma da yok oluyor. Bölgenin biyolojik çeşitliliği ağır bir darbe alıyor, ekolojik denge bozuluyor ve toprak erozyonu riski artıyor.
-
Ekonomik Kayıplar: Yanan ormanlar, sadece odun değeri olarak değil, aynı zamanda hava ve su üretimi, iklim düzenlemesi gibi sunduğu "ekosistem hizmetleri" açısından da paha biçilmez bir değere sahip. Ayrıca, yanan alanlarda arıcılık, hayvancılık gibi faaliyetlerle geçimini sağlayan köylüler de büyük bir gelir kaybına uğruyor. Yangın söndürme faaliyetlerinin maliyeti de, kamu bütçesi üzerinde ağır bir yük oluşturuyor.
ESM, yaptığı suç duyurusu ile, tüm bu kamu zararının, sorumlu olan elektrik şirketlerine rücu edilmesi, yani bu zararın şirketler tarafından karşılanması gerektiğini de talep ediyor. Bu, hem caydırıcılık açısından hem de kamu kaynaklarının korunması açısından önemli bir talep olarak öne çıkıyor.
Sendikanın bu hukuki hamlesi, İzmir'de yaşanan orman yangınlarına ilişkin sorumluluk tartışmasını yeni bir boyuta taşıyor. Artık gözler, savcılığın bu suç duyurusunu nasıl değerlendireceğine, elektrik şirketleri hakkında bir soruşturma başlatıp başlatmayacağına ve bu büyük ekolojik yıkımın sorumlularının, gerçekten de adalet önünde hesap verip vermeyeceğine çevrilmiş durumda.