Hollanda'da bir heyula kol geziyor: Komünizm Heyulası
Hollanda'da bir heyula kol geziyor: Komünizm Heyulası
İçeriği Görüntüle

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından yayımlanan ve 190'dan fazla ülkeden toplanan verilerle hazırlanan kapsamlı rapor, küresel çocuk sağlığı konusunda tarihi ve endişe verici bir dönüm noktasını işaret ediyor. Raporun en çarpıcı bulgusu, dünya genelinde obezite sorunu yaşayan çocuk sayısının, ilk defa yetersiz beslenme nedeniyle düşük kilolu olan çocuk sayısını geride bırakması oldu. Bu durum, modern dünyanın beslenme alışkanlıklarının yol açtığı ve "çifte yük" olarak adlandırılan beslenme bozukluğu sorununun ne denli kritik bir seviyeye ulaştığını kanıtlar nitelikte. Rapor, okul çağındaki yaklaşık her 10 çocuktan birinin obeziteyle mücadele ettiğini ve toplamda 188 milyon çocuğun bu durumdan doğrudan etkilendiğini belirtiyor. Bu rakam, sadece bir istatistik olmanın ötesinde, gelecek nesillerin sağlık geleceğini tehdit eden devasa bir risk faktörü olarak karşımıza çıkıyor.

Rakamlarla küresel salgının boyutları

UNICEF'in raporu, 2000'li yılların başından bu yana yaşanan dramatik değişimi gözler önüne seriyor. Yaklaşık yirmi yıl önce, 5 ila 19 yaş arasındaki çocuk ve ergenlerde düşük kilolu olma oranı yüzde 13 seviyesindeyken, günümüzde bu oran yüzde 9,2'ye gerilemiş durumda. Bu düşüş olumlu bir gelişme gibi görünse de, madalyonun diğer yüzü oldukça karanlık. Aynı dönemde, obezite oranı yüzde 3 gibi görece düşük bir seviyeden, yüzde 9,4'e fırlayarak adeta bir patlama yaşadı. Bu, obezite oranının yirmi yılda üç kattan fazla arttığı anlamına geliyor. Bu artışla birlikte obezite, çocukluk çağı beslenme sorunları arasında en yaygın olanı haline geldi. Küresel haritaya bakıldığında, Sahra Altı Afrika ve Güney Asya gibi halen açlık ve yetersiz beslenmenin ciddi bir sorun olduğu bölgeler dışında, dünyanın tüm coğrafyalarında obezitenin düşük kilolu olma oranını geçtiği görülüyor. Bu tablo, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ayrımı olmaksızın, obezitenin artık küresel bir salgın olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.

Sağlığı tehdit eden sessiz tehlike

Obezite, sadece estetik bir sorun değil, aynı zamanda çocukların hem fiziksel hem de zihinsel sağlığını baltalayan ciddi bir tıbbi durumdur. Rapora göre obeziteden etkilenen 188 milyon çocuk, yaşamı tehdit eden kronik hastalıklara yakalanma riskiyle karşı karşıya. Çocukluk çağında başlayan obezite, yetişkinlikte Tip 2 diyabet, yüksek tansiyon, kalp ve damar hastalıkları, karaciğer yağlanması ve bazı kanser türleri için güçlü bir zemin hazırlıyor. Uzmanlar, bu çocukların erken yaşta metabolik sendrom belirtileri göstermeye başladığını ve yaşam beklentilerinin önceki nesillere göre daha kısa olabileceği konusunda uyarıyor. Fiziksel sağlık sorunlarının yanı sıra, obezitenin psikolojik ve sosyal etkileri de yıkıcı olabiliyor. Akran zorbalığına maruz kalma, düşük benlik saygısı, anksiyete ve depresyon gibi ruhsal sorunlar, obeziteyle mücadele eden çocuklarda oldukça yaygın görülüyor. Bu durum, çocukların sosyal izolasyon yaşamasına ve akademik başarılarının olumsuz etkilenmesine neden olabiliyor.

Sofralarımızı ele geçiren işlenmiş gıdalar

UNICEF İcra Direktörü Catherine Russell, raporla ilgili yaptığı açıklamada, bu endişe verici tablonun arkasındaki en önemli nedenlerden birinin beslenme alışkanlıklarındaki köklü değişim olduğuna dikkat çekti. Russell, "Aşırı işlenmiş gıdalar, dünya genelinde çocukların sofralarında taze meyve, sebze ve proteinin yerini giderek daha fazla alıyor" ifadelerini kullanarak sorunun kaynağına işaret etti. Özellikle şeker, tuz ve sağlıksız yağ oranı yüksek, ancak besin değeri düşük olan paketli ürünler, gazlı içecekler ve hızlı tüketim gıdaları, çocukların hedef alındığı agresif pazarlama stratejileriyle birleşince obezite salgınını körüklüyor. Bu gıdaların ucuz, kolay ulaşılabilir ve lezzetli olması, özellikle kentsel bölgelerde ve düşük gelirli aileler arasında tüketimini artırıyor. Sağlıklı ve besleyici gıdalara erişimin daha pahalı ve zor olması, aileleri istemeden de olsa bu sağlıksız alternatiflere yöneltiyor. Bu durum, "gıda çölleri" olarak bilinen ve taze gıdaya erişimin kısıtlı olduğu bölgelerde daha da vahim bir hal alıyor.

Hükümetlere ve topluma düşen görevler

Rapor, sadece sorunu tespit etmekle kalmıyor, aynı zamanda çözüm için acil eylem çağrısında bulunuyor. UNICEF, hükümetlere, sivil toplum kuruluşlarına ve özel sektöre, çocukların sağlıklı ve besleyici gıdalara erişimini güvence altına alacak somut adımlar atma sorumluluğunu hatırlatıyor. Bu adımlar arasında, şekerli içeceklere vergi getirilmesi, çocuklara yönelik gıda pazarlamasının kısıtlanması, okullarda sağlıklı beslenme programlarının zorunlu hale getirilmesi ve gıda etiketlerinin daha anlaşılır olması gibi politikalar yer alıyor. Ayrıca, parklar, oyun alanları ve spor tesisleri gibi fiziksel aktiviteyi teşvik edecek kamusal alanların artırılması, kent planlamasında çocukların hareketliliğine öncelik verilmesi gerektiği vurgulanıyor. Ailelerin beslenme okuryazarlığını artırmaya yönelik eğitim programları ve sağlıklı gıda üretimini destekleyen tarım politikaları da çözümün ayrılmaz bir parçası olarak görülüyor. Uzmanlar, bu küresel salgınla mücadelenin ancak çok paydaşlı, bütüncül ve kararlı bir yaklaşımla mümkün olabileceğinin altını çiziyor.

Türkiye'deki durum ve alınması gereken önlemler

Küresel tablo bu denli endişe vericiyken, Türkiye de çocukluk çağı obezitesi sorunundan payını alıyor. Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan araştırmalar, Türkiye'deki çocuk ve ergenler arasında obezite oranının son yıllarda ciddi bir artış eğiliminde olduğunu gösteriyor. Özellikle kentlerde yaşayan çocuklar arasında sedanter yaşam tarzı, ekran başında geçirilen sürenin artması ve geleneksel beslenme alışkanlıklarından uzaklaşarak paketli gıdalara yönelim, obezite riskini artıran başlıca faktörler olarak öne çıkıyor. Türkiye'de de okul kantinlerinde sağlıklı gıda seçeneklerinin artırılması, Beden Eğitimi derslerinin daha etkin hale getirilmesi ve ailelerin sağlıklı beslenme konusunda bilinçlendirilmesi gibi konularda atılacak adımlar büyük önem taşıyor. UNICEF raporunun ortaya koyduğu küresel kriz, Türkiye için de bir uyarı niteliği taşıyor ve gelecek nesillerin sağlığını korumak adına yerel düzeyde de acil ve kapsamlı önlemlerin hayata geçirilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ