“Motorcular-Bikeriders” 60 yılların sonlarına doğru Chicago’da toplanmış bir motosiklet çetesinin hikayesi. “Vandallar” adını verdikleri sürücü grubu günlerini alkol, sigara ve aylaklıkla geçirir. Ufak tefek suçları olsa da, temelde kötü adamlar değildirler. Motor sürmenin keyfini yaşamak, hayatı boşlamak dışında dertleri yok gibidir. Tamircilik, şoförlük gibi işlerle uğraşıp kazandıklarını motosikletli yaşama gömerler. Liderleri Johnny’nin (Tom Hardy) barı gayrı resmi kulüp merkezi gibidir.  

Gazeteci Danny Lyon’un o yıllardaki motor sürücüleriyle yaptığı, bir çok siyah beyaz fotoğrafın da yer aldığı röportaj kitabından, ilhamla yola çıkan yönetmen Jeff Nichols, kurguladığı Johnny ve Benny karakterlerinin hikayesini anlatıyor. Kendisini yönetmenlikte “Sığınak” (2011), “Kaçak” (2012), “Geceyarısı” (2016) filmleriyle tanımıştık. Hepsinde marjinal karakterlerin hikayeleri vardır. 

Anlatım Benny’nin eşi Kathy’nin (Jodie Comer), Danny (Michel Faist) adında genç bir gazeteciyle söyleşileri üzerine kurulu. Geriye dönüşlerle olayları Kathy’nin hafızasından, düşüncelerinden izliyoruz. Motosiklet tutkusu, rüzgara karşı sürüşün tattırdığı özgürlük, bunun yarattığı sert erkek imajı grup aidiyeti ve kafaya göre takılmak kısaca sorumsuz bir yaşam şekli olarak ortaya çıkıyor.

Sürücülerin evli olmaları bu imaja tutunmalarına engel değil. Konformist yaşamın sorumluluklarından kaçış şeklidir. Dönemin toplum yapısı içinde çok hoşlanılan tipler olmadıkları gibi başkaldırıyı, karşı kültürü temsil etmeleri muhafazakar yapıya da tersdir. Dönem zaten Vietnam Savaşı ve buna karşıtlıkla başlayan yıllardır. 

KATHY VE BENNY AŞKI

Kathy (Jodie Comer), kız arkadaşıyla buluşmak için gittiği barın motosikletçilerin toplandığı mekan olduğunu geç olsa da anlar.  Motosikletli elemanların fazlaca eril tavırlarından rahatsız olur. Apar topar mekandan çıkmaya hazırlanırken yakışıklı Benny’e (Austin Butler) gözü takılır. Kararı değişir Kathy’nin, tanışır ve çıkışı motosiklet arkasında olur. 5 hafta sonunda da Benny’le evleniverir. 

Çetenin Johnny (Tom Hardy) adında sert, kavgayı seven, az ve öz konuşan reisinin gözünde Benny değerli bir üyedir. Kathy en baştan motorcuların yaşamından hoşlanmasa da, sevdiği adam için buna katlanır. Çeteden vazgeçirme çabaları hiçbir sonuç vermez. Johnny sürdürmek istemediği çete reisliğini Benny’e teklif eder. Benny kesin bir tavırla kabul etmez. Çeteye yeni katılmak isteyen ve katılan üyeler tavır olarak farklıdır. Ki bunlar arasında travma yemiş Vietnam gazileri vardır. İçlerindeki öfkeyi şiddete dönüştürmek arayışındadırlar. Çetenin ekseninin suç evrenine kayması, yumruğun, bıçağın yerini tabancanın alması çok yakındır. Johnny’de liderliği bırakmak istemesi bu değişimle başa çıkamayacağını fark etmesindendir.    

Sadri Alışık’ın 100. yılına özel film: Kahkaha ve Hüzün geliyor! Sadri Alışık’ın 100. yılına özel film: Kahkaha ve Hüzün geliyor!

68 ruhu içinde motosiklet tutkusu tüm dünyada karşı kültür olarak önemli yer tuttu. ABD’de yeni bir western ruhu gibi lanse edildi. Vietnam karşıtlığının zirve yaptığı yıllarda Denis Hopper’ın yönettiği “Easy Rider”, motosikleti simgeleyen önemli film oldu. Özgürlük ruhunun acı bir şekilde tosladığı Amerikan muhafazakarlığını tanımladı. Bu filmin de finalinde Easy Rider’a küçük bir gönderme Funny Sonny karakteri üzerinden yapılmış. 1953 yapımı Marlon Brando’nun yıldızlaştığı “The Wild One” ise türün önemli diğer klasiğidir. Her şeyden öte havalı bir iştir motora binmek.

“Mptorcular” dönemin arka planıyla, sosyal yapısıyla çok ilgilenmiyor. Motosiklet çetesinin iç dinamikleri anlatımın odak noktasında kalıyor. İlk bölümde sürüş keyfi, aşırı bira tüketimi ve çamurlar içinde yumruk yumruğa kavgalar izliyoruz. Sanki onların aylaklığına, kafayı bulmalarına bizlerde takılıyoruz. Aralarındaki hiyerarşi ve sadakat çok önemlidir. İkinci yarıda toparlanan öykü dramatik finale yol alsa da sonuçta dağınık bir yapıdan kurtulamıyor. 

Oyunculuklarda Tom Hardy “yeni Brando benim” der gibi oynuyor. Benny’de Elvis sonrası çok izlemediğimiz Butler, sessiz ve içe kapanık bir karaktere hayat veriyor. Yine de içinde birikmiş bir öfke zaman zaman baş veriyor.

Jodie Comer ise en çok ön plana çıkan oyuncu, öykünün anlatıcısı konumunda. Her zaman heybesinde yeni karakterler olan bir oyuncu. Nichols onu tek kişilik sahne oyunu Prime Facie’de izledikten sonra filme dahil etmeye karar vermiş.  

Yan karakterler arasında ilginç arıza tiplerle tanışıyoruz. Kötü adamlar değiller çoçuk kalmayı seven tipler. Vietnam’a gitmeyi başaramamış Zipco’da Michael Shannon, gazeteci Danny’da Mike Faist, Kal’de Boyd Holbrook (Narcos’tan tanıyoruz), Funny Sonny’de Norman Reedus (Walking Dead sevilen oyuncusu), Brucie’de Damon Herriman, Hamamböceği gibi…

Müzikler harika. Dönemin motorcu şarkıları kulakların pasını siliyor: Cream’den “I Feel Free”, Muddy Waters’dan “Mannish Boy”, The Sonics’den “I’m Going Home”, The Stooge’dan “ Down The Street”…

Görüntü yönetmeni Adam Stone dönemi yansıtan beyaz, gri metal renkleri, yıpranmış deri ceketlerle harmanlayan bir görsellik sunuyor. Tonlamayı yakalamak için orijinal kitapta siyah beyaz fotoğrafları çeken Lyons ile yakın bir çalışma yapmış. Sürüş sahneleri bir “road movie” tarzı, aksiyon gösterisi şeklinde çekilmemiş. Sakince uzun sürüşlere eşlik ediyoruz.

Kaynak: haber merkezi