Türkiye ekonomisinde son bir yıldır uygulanan sıkı para politikası ve rekor seviyelere ulaşan faiz oranları, bireylerin borçlanma haritasını yeniden çizdi. Geleneksel olarak acil nakit ihtiyacının veya büyük alımların finansmanında kullanılan ihtiyaç, konut ve taşıt kredilerinde yaşanan sert fren, tüketicileri alternatif bir kanala, kredi kartına yöneltti. Bankaların kredi verme iştahındaki azalma ve Merkez Bankası'nın getirdiği aylık büyüme sınırları, krediye erişimi zorlaştırınca, milyonlarca vatandaş için plastik kartlar adeta birincil borçlanma aracına dönüştü.

Bu dramatik değişim, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından açıklanan son rakamlara da yansıdı. Verilere göre, yüksek faizler ve sıkı para politikası, ihtiyaç, konut ve taşıt kredilerindeki artışı başarıyla dizginlerken, bireysel kredi kartları bu trendin tam tersine, hız kesmeden büyümeye devam ediyor. Bu durum, tüketicinin acil nakit ihtiyacını veya ertelenemeyen harcamalarını, krediler yerine kart limitlerinden karşıladığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Borcun yapısındaki bu değişim, finansal istikrar ve hanehalkı borçluluğunun sürdürülebilirliği açısından ciddi endişeleri de beraberinde getiriyor.

Rakamların dili: Kredi kartı borcu bir yılda nasıl patladı?

BDDK'nın 1 Ağustos 2025 itibarıyla açıkladığı veriler, borçlanmadaki rota değişimini rakamsal olarak gözler önüne seriyor. İhtiyaç, konut ve taşıt kredilerinden oluşan toplam tüketici kredisi bakiyesi 2 trilyon 438 milyar lira seviyesine ulaşırken, tek başına bireysel kredi kartı borç bakiyesi bu rakama neredeyse yetişerek 2 trilyon 385 milyar lirayı aştı. Bu, bireylerin bankalara olan toplam borcunun yarısının artık kredi kartlarından kaynaklandığı anlamına geliyor.

Asıl çarpıcı olan ise bir yıllık değişimde ortaya çıkıyor. Son bir yılda, tüketici kredileri toplamı %38,8'lik bir artış gösterirken, bireysel kredi kartı borçlarındaki artış oranı %55,22 gibi rekor bir seviyeye ulaştı. Bu olağanüstü artış, tüketicilerin kredi bulamayınca kart limitlerini sonuna kadar kullandığını, nakit avans çektiğini ve borçlarını bir sonraki aya devrederek borç sarmalına girdiğini gösteriyor. Aynı dönemde ihtiyaç kredisi bakiyesindeki artış %46,5 ile yine yüksek bir oranda seyrederken, konut kredisindeki artış %31,88'de kaldı. Taşıt kredilerinde ise tam bir çöküş yaşandı.

Faiz makası açıldı: Kredi kartı neden daha cazip hale geldi?

Peki, tüketicileri krediler yerine kredi kartlarına iten temel sebep ne? Cevap, faiz oranları arasındaki belirgin farkta ve düzenleme mekanizmalarında yatıyor. İhtiyaç, konut ve taşıt kredilerinin faiz oranları doğrudan piyasa koşullarından ve bankaların kendi politikalarından etkilenerek hızla yükselirken, kredi kartı faizleri Merkez Bankası'nın belirlediği tavan oranlarla sınırlı kalıyor. Bu durum, kredi kartını, ihtiyaç kredisine göre daha "ucuz" bir borçlanma aracı haline getiriyor.

Temmuz ayındaki Para Politikası Kurulu'nun faiz indirimine rağmen, bankalar ihtiyaç kredilerini aylık %3,99 ile %5,59 arasında değişen yüksek oranlarla kullandırıyor. Konut kredisi faizi kamu bankalarında %2,69 olsa da özel bankalarda bu oran %3,49'dan başlıyor. Taşıt kredisi faizleri ise %3,79 ile %4,79 arasında seyrediyor. Buna karşılık, kredi kartlarında uygulanan azami akdi faiz oranları 1 Ağustos 2025 itibarıyla limite göre farklılaşıyor ve ihtiyaç kredisine göre daha cazip kalıyor:

Bu faiz makası, nakit sıkışıklığı yaşayan ancak yüksek faizli kredi çekmek istemeyen tüketicinin, çareyi kredi kartı limitlerini sonuna kadar kullanmakta bulmasına neden oluyor.

Dizginlenen krediler: Konut ve taşıtta yaprak kımıldamıyor

Sıkı para politikasının en belirgin etkisi, büyük biletli alımlar için kullanılan konut ve taşıt kredilerinde görüldü. Konut kredisi bakiyesi, son bir yılda nominal olarak artsa da bu artış enflasyonun oldukça altında kalarak reel bir daralmaya işaret ediyor. Hem %2,79'dan başlayan yüksek faiz oranları hem de astronomik seviyelere ulaşan konut fiyatları, vatandaşın kredili ev almasını neredeyse imkansız hale getiriyor.

Taşıt kredilerinde ise durum daha da vahim. BDDK verilerine göre, taşıt kredi bakiyesi geçen yılın aynı haftasına göre %34,32 azalarak 56 milyar 321 milyon liraya indi. Bu sert düşüşün arkasında, yüksek taşıt fiyatları, %4'leri aşan kredi faizleri ve Merkez Bankası'nın getirdiği aylık %2'lik büyüme sınırı gibi faktörler yatıyor. Sonuç olarak, hem konut hem de taşıt piyasası, kredi kanalının tıkanmasıyla büyük bir durgunluk yaşıyor.

Borç sarmalı ve gelecek: Düzenlemeler çözüm olacak mı?

Vatandaşın borcunu krediden karta kaydırması, beraberinde ciddi riskler de getiriyor. Kredi kartı borcunu ödeyemeyip yasal takibe düşenlerin sayısı giderek artıyor. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi verilerine göre, 2025'in ilk yarısında bireysel kredi veya kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal eden kişi sayısı bir önceki yıla göre %35 artarak 1.2 milyon kişiyi aştı.

Bu endişe verici tablo karşısında düzenleyici kurumlar da harekete geçti. BDDK, 10 Temmuz 2025'te aldığı bir kararla, kredi kartı ve ihtiyaç kredisi borçlarına 48 aya kadar yeniden yapılandırma imkanı getirdi. Bu adım, borcunu ödemekte zorlanan milyonlarca kişiye bir nefes aldırmayı amaçlasa da, temel sorunu çözmekten uzak görülüyor. Uzmanlar, sürdürülebilir bir çözüm için enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi ve faiz oranlarının makul seviyelere çekilmesi gerektiğini belirtiyor. Aksi takdirde, kredi kartı borçlarının bir çığ gibi büyüyerek hem bireylerin mali sağlığını hem de bankacılık sisteminin genelini tehdit edebileceği uyarısında bulunuluyor.

Muhabir: Kazim Bozkurt