Türkiye'de milyonlarca kamu çalışanı ve emeklisinin nefesini tutarak beklediği kritik gün geldi çattı. Memur ve memur emeklilerinin 2026 ve 2027 yıllarını kapsayacak mali ve sosyal haklarının belirleneceği 8. Dönem Kamu Toplu Sözleşme sürecinde, tarafların masadan uzlaşma olmaksızın kalkmasının ardından gözler son karar mercii olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na çevrildi. Kurulun nihai kararını vermesi beklenen dördüncü toplantısı öncesinde, Türkiye'nin en büyük memur konfederasyonu olan Memur-Sen, sürece dair tepkisini ve taleplerini en üst perdeden dile getirmek için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde bir araya geldi. Yüzlerce kamu çalışanının katıldığı eylemde, "Emekçiyi Yok Saymayın, Hakkımızı Verin!" pankartları açılarak, Hakem Kurulu'na adil bir karar vermesi yönünde güçlü bir mesaj gönderildi.

Süreç tıkandı, son söz hakemde

Yaklaşık bir aydır devam eden ve milyonlarca ailenin bütçesini doğrudan ilgilendiren toplu sözleşme maratonu, hükümetin kamu görevlilerine sunduğu zam teklifi ile yetkili konfederasyon Memur-Sen'in talepleri arasındaki derin uçurum nedeniyle tıkanmıştı. Yasal takvim gereği uzlaşma sağlanamaması üzerine, süreç otomatik olarak Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'nun yetki alanına girdi. Kurulun vereceği karar kesin ve nihai nitelikte olacak, tarafların bu karara itiraz hakkı bulunmayacak. Bu durum, Hakem Kurulu'nu sürecin en kritik aktörü haline getiriyor. Kurul, bugüne kadar üç ayrı toplantı gerçekleştirerek tarafların tekliflerini, ekonomik verileri ve bütçe imkanlarını masaya yatırdı. Ancak bu toplantılardan kamuoyuna herhangi bir sızıntı veya açıklama yapılmadı. Bugün gerçekleştirilecek dördüncü ve son toplantının ardından, en geç 27 Ağustos'a kadar kararın açıklanması bekleniyor. Bu belirsizlik ve sessizlik, 6,5 milyon kamu çalışanı ve emeklisinin endişeli bekleyişini daha da artırıyor.

Yalçın'dan heyete 'bağımsızlık' uyarısı: Noter olmayın

Bakanlık önünde toplanan kalabalığa seslenen Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Kamu Hakem Kurulu'na yönelik son derece net ve sert uyarılarda bulundu. Konuşmasının merkezine kurulun "bağımsızlığını" ve "vicdani sorumluluğunu" koyan Yalçın, heyetin hükümetin teklifini onaylayan bir "noter" gibi davranmaması gerektiğini vurguladı. Yalçın, "Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na buradan açık bir çağrıda bulunuyoruz. Önünüzde tarihi bir fırsat var. Eğer noter damgasından kurtulmak istiyorsanız, eğer bu milletin vicdanında aklanmak istiyorsanız, talimatla değil, adaletle karar verin!" sözleriyle heyete seslendi. Bu ifade, sendikanın, kurulun siyasi iradeden veya hükümetten gelebilecek olası bir telkinle hareket etme ihtimaline karşı duyduğu derin endişeyi gözler önüne serdi. Yalçın, kamu görevlilerinin enflasyon karşısında eriyen alım güçlerine, artan kira ve gıda fiyatlarına dikkat çekerek, verilecek kararın sahanın gerçeklerinden ve hayat pahalılığından kopuk olmaması gerektiğini belirtti.

Masada ne vardı, talep neydi?

Toplu sözleşme görüşmelerinin kilitlenmesine neden olan temel anlaşmazlık, hükümetin teklif ettiği maaş artış oranı ile Memur-Sen'in talep ettiği oran arasındaki makastı. Hükümet, son teklifinde 2026'nın ilk altı ayı için %10, ikinci altı ayı için %7; 2027'nin ilk altı ayı için %6, ikinci altı ayı için %5 zam önermişti. Memur-Sen ise bu teklifin, hedeflenen ve yaşanan enflasyonun çok altında kaldığını belirterek kabul etmemişti. Sendika, iki yıl için toplamda %70'e varan bir artışın yanı sıra, refah payı, kira yardımı, bayram ikramiyelerinin artırılması ve 1. dereceye gelen tüm kamu görevlilerine 3600 ek gösterge verilmesi gibi birçok sosyal ve mali hak talebinde bulunuyordu. Hükümetin teklifinin, Merkez Bankası'nın enflasyon beklentilerinin bile altında kalması, sendikalar tarafından "kamu çalışanını enflasyona ezdirme" politikası olarak yorumlanmıştı. Şimdi Kamu Hakem Kurulu, bu iki farklı beklenti ve teklif arasında bir denge kurmak gibi zorlu bir görevle karşı karşıya.

Milyonların kaderi 11 üyenin elinde

Peki, milyonlarca insanın iki yıllık geleceğini şekillendirecek olan Kamu Hakem Kurulu kimlerden oluşuyor? Kurul, toplam 11 üyeden meydana geliyor. Bu üyelerin 7'si Cumhurbaşkanı tarafından belirleniyor. Bunlar; Cumhurbaşkanı tarafından seçilen bir başkan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Hazine ve Maliye, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlıkları ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'ndan birer temsilci ve yine Cumhurbaşkanınca seçilen iki akademisyenden oluşuyor. Geriye kalan 4 üye ise memur konfederasyonları tarafından belirleniyor. En fazla üyeye sahip konfederasyon olan Memur-Sen'in 2, üye sayısına göre ikinci ve üçüncü sıradaki konfederasyonların ise birer üye gönderme hakkı bulunuyor. Kurulun bu yapısı, genellikle hükümetin görüşüne yakın bir sonuç çıkacağı yönünde bir algı oluşturuyor ve sendikaların "noter" eleştirisinin de temelini bu yapı teşkil ediyor. Kararların oy çokluğuyla alındığı kurulda, kamu çalışanlarının kaderi bu 11 üyenin vereceği oylara bağlı.

Emekliye promosyon yarışı hızlandı: Eylül 2025 kampanyaları netleşti
Emekliye promosyon yarışı hızlandı: Eylül 2025 kampanyaları netleşti
İçeriği Görüntüle

Sadece maaş değil, bir güven meselesi

Hakem Kurulu'ndan çıkacak karar, sadece kamu çalışanlarının ve emeklilerinin cüzdanlarını değil, aynı zamanda devlet ile çalışanları arasındaki güven ilişkisini de derinden etkileyecek. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığıyla mücadele eden milyonlarca insan, devletin kendilerini koruyup korumayacağını bu kararla test etmiş olacak. Piyasa gerçeklerinden uzak, adil bulunmayan bir karar, kamu hizmetlerinde motivasyon kaybına, çalışma barışının zedelenmesine ve çalışanların sisteme olan inancının sarsılmasına neden olabilir. Bu nedenle, Memur-Sen'in Bakanlık önünden yükselttiği "adalet" çığlığı, sadece daha yüksek bir zam talebi değil, aynı zamanda devlete olan güvenin ve sosyal diyalog mekanizmalarının korunmasına yönelik bir çağrı anlamı taşıyor. Önümüzdeki 24 saat içinde açıklanması beklenen karar, sadece 2026 ve 2027'nin ekonomik tablosunu değil, Türkiye'deki çalışma hayatının geleceğine dair de önemli ipuçları verecek.

Kaynak: HABER MERKEZİ