Osmanlı ve dünya mimarlık tarihinin zirvesi, Mimar Sinan'ın dehasının taçlandığı Selimiye Camii, son dönemde tarihinin en büyük restorasyon krizlerinden biriyle gündeme geldi. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan ve 2021 yılında kapsamlı bir onarıma alınan eşsiz yapının restorasyon sürecinde, ana kubbenin tezyinatına (süslemelerine) yönelik planlanan değişiklikler, sanat tarihçileri, restoratörler ve kamuoyunda büyük bir infiale yol açtı. Tartışmaların odağında, mevcut kubbedeki 19. yüzyıla ait, mavi tonların hakim olduğu kalem işi süslemelerin ve hat yazılarının tamamen kazınarak, yerine siyah-beyaz ağırlıklı, modern bir üslupla yeni bir tasarımın uygulanmasını öngören proje yer alıyordu. Bu proje, sadece renk paletini değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda Allah'ın isimlerinin yer aldığı 8 madalyonun da silinerek yerine 21. yüzyıl tarzında yeni bir yazı istifinin uygulanmasını içeriyordu. Bu radikal değişiklik teklifi, "ihya değil, imha" olarak nitelendirilerek sert bir dille eleştirildi.
Bilim kurulu 'olmaz' dedi, yüksek kurul onayladı
Restorasyon projesinin onay süreci ise krizin bir başka boyutunu oluşturdu. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı, alanında uzman akademisyen ve sanatçılardan oluşan Bilim Kurulu'nun, projedeki bu radikal değişiklikleri "tarihi dokuya ve uluslararası restorasyon ilkelerine aykırı" bularak tam üç kez reddettiği ortaya çıktı. Ancak Bilim Kurulu'nun bu net tavrına rağmen, projenin bir üst merci olan Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'ndan onay alması, tartışmaları daha da alevlendirdi. Projenin, belirli bir hattatın kişisel üslubunu tarihi bir esere "imza olarak atma" çabası olduğu yönündeki iddialar güçlendi. Aralarında ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın da bulunduğu çok sayıda uzman, bu müdahalenin Selimiye'nin özgünlüğüne ve evrensel değerine büyük bir darbe vuracağını belirterek yetkilileri acil müdahaleye çağırdı.
Yargı 'dur' dedi: 'telafisi güç zarar doğurabilir'
Kamuoyunda ve uzman çevrelerde yükselen büyük tepkilerin ardından, duyarlı bir vatandaş tarafından Edirne İdare Mahkemesi'ne projenin iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle dava açıldı. Davayı ivedilikle görüşen mahkeme, tarihi bir karara imza atarak, tartışmalı restorasyon projesi için yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkemenin kararında yer alan gerekçe ise son derece netti: "İşlemlerin uygulanması halinde yapıt açısından telafisi güç zarar doğurabileceği...". Bu kararla, Mimar Sinan'ın emanetinin geri döndürülemez bir şekilde tahrip edilmesinin önüne geçilmiş oldu. Mahkeme ayrıca, kararında Yüksek Kurul'un onayladığı projenin tüm teknik detaylarını, belgelerini ve projenin hangi aşamada olduğuna dair bilgileri de Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden talep etti.
Tarihi doku mu, kişisel imza mı?
Selimiye Camii restorasyonunda yaşanan bu kriz, Türkiye'deki kültürel mirasın korunmasına yönelik temel bir soruyu yeniden gündeme getirdi: Restorasyon, tarihi katmanları koruyarak eseri ihya etmek midir, yoksa geçmişin izlerini silerek yeniden yaratmak mıdır? Uzmanlar, Selimiye gibi bir başyapıtta, dönemin ruhunu yansıtmayan, varsayımlara dayalı veya kişisel üslupların ön plana çıktığı uygulamalara yer olmadığını vurguluyor. Hattat Prof. Dr. Fatih Özkafa'nın da belirttiği gibi, "Yeni bir camide istediğinizi yapabilirsiniz ama tarihi camilerdeki yazıları değiştirmeye hiç kimsenin hakkı yok". Mahkemenin verdiği bu yürütmeyi durdurma kararı, sadece Selimiye'nin kubbesini değil, aynı zamanda Türkiye'nin kültürel mirasını koruma mücadelesinde evrensel koruma ilkelerinin ve bilimsel yaklaşımın üstünlüğünü de tescilleyen emsal bir nitelik taşıyor. Gözler şimdi, mahkemenin talep ettiği belgelerin incelenmesinin ardından vereceği nihai kararda olacak.