Gazeteci Nagehan Alçı, muhabirimiz Ömer Ceylan'a verdiği söyleşide kariyerinden, aldığı eleştirilerden ve gazetecilikle ilgili görüşlerinden bahsetti. 2001 yılından bu yana gazetecilik yapan Alçı, kariyerinin en unutulmaz anıları arasında 2004 yılında Sri Lanka’daki tsunami ve Afganistan’da Taliban komutanlarıyla yaptığı röportajları sıraladı. Gazetecilikte objektifliği önemsediğini ve herkesle konuşabilmenin mesleğin temel kurallarından biri olduğunu vurguladı. Tartışmalarda öfkeli çıkışlar yapmış olmasından pişman olduğunu dile getiren Alçı, gazetecinin eleştirel ancak tarafsız olması gerektiğini belirtti. Ayrıca Sezen Aksu’yu Türkiye’nin ortak bir değeri olarak gördüğünü ifade eden Alçı, Atatürk'ün günümüzde birleştirici bir figür haline geldiğini düşündüğünü söyledi. Nagehan Alçı ile gerçekleştirdiğimiz keyifli söyleşi ile sizler baş başa bırakıyoruz…
Gazetecilik kariyeriniz boyunca birçok farklı platformda görev aldınız. Hürriyet’te staj yapmaktan Habertürk’te köşe yazarlığına uzanan bu yolculuğunuzda sizi en çok etkileyen anı hangisiydi?
2001’den beri tam zamanlı gazetecilik yapıyorum, öncesinde öğrenci iken staj yaptığım dönemler var. Anı çok. En çarpıcılarından biri Sri Lanka’dır. 2004’te Endonezya’da deprem olmuş, tsunami Endonezya ve Sri Lanka’yı vurmuştu. Akşam Gazetesi ve Sky Türk TV için atlayıp Sri Lanka’ya gittim. Adaya vardığımda her yer yerle bir olmuştu. Sahilde anons çekerken kuru yosunların altında yüzlerce cansız beden varmış meğer. Beni çok etkilemiş ve üzmüştü ölüm ve yaşamın bu kadar birbirine karışması. Taliban Afganistan’a yeniden geldiğinde karayolu ile Kabil’e gittim. Kabil’de General Dostum’un köşkünü Taliban ele geçirmişti. Orada Guantanamo’da uzun yıllar işkence görmüş Taliban’ın en büyük komutanlarından biriyle ve ABD işgali sırasında Taliban’ın canlı bomba timinin başındaki isimle yaptığım röportajları da unutamam.
‘GAZETECİLİĞİN TEMEL KURALI HERKESLE KONUŞABİLMEK’
Sizi eleştiren siyasiler bile en çok size konuştular. Bunun sebebi sizce neydi, izlenmenizin yüksek olması mı işinizi en iyi şekilde yapmanız mı?
Ben gazeteciliğin temel kuralının herkesle konuşabilmek olduğuna inanırım. Yorumculuk yaparken subjektif olabilirsiniz ama soru sorarken muhakkak objektif olmalısınız. Ben hep buna dikkat ettim. Konuştuğum kişilerin off-the-record hassasiyetlerine de öyle. Kimse “bunu demedim” diyemez bana; konuşulmayan ve iznini almadığım hiçbir şeyi yazmam.
Gazeteci olmaya ne zaman karar verdiniz? Sizi mesleki anlamda en çok kimler etkiledi?
Gazeteci olmaya üniversitede karar verdim. Ben esasen hikâye anlatıcılığı ve araştırmacılıkla ilgileniyordum, siyaset bilimi okuyordum, hepsi birleşince gazetecilik oluyor. Merak ettiğim soruların peşinden gitmek benim için bir tutkudur, gazeteciliğin temeli meraktır. Bu anlamda dünyada Christiane Amanpour, Türkiye’de Mehmet Ali Birand örnek aldığım isimler.
Gazetecinin, siyasi bir tavrı olmalı mı? Örneğin çözüm süreci, doğru muydu?
Siyaset yorumcusunun siyasi tavrı olmalıdır, siyasi tavrı olmayan yorumcu olmaz zaten. Ama dünya görüşünüz somut gerçekler ve objektif değerlendirmelerden sizi uzaklaştırmamalı. Türkiye’de maalesef iş kayırmacılığa hatta avukatlığa dönüyor, bu çok yanlış. Gazeteci eleştirel olmalıdır ama körü körüne taraf tutar gibi otomatik eleştiriden bahsetmiyorum, onun da avukatlıktan farkı yok.
‘KEŞKE ÖFKELİ GÖRÜNMESEYDİM’
Meslek hayatınızda iyi ki yaptım ve keşke yapmasaydım dediğiniz neler var?
İyi yaptım dediğim birçok seyahat var. 2000’lerin başında yarı zamanlı Brüksel’de yaşadım, AB sürecini takip ederken çok şey öğrendim. Birçok siyasi ile program yaptım, siyasetçileri gözlemlemek bana çok şey kattı. Ama keşke tartışmalarda öfkeli çıkışlardan kaçınsaydım. Size çok ters gelen şeylere karşı fikrinizi sakin kalarak da ifade edebilirsiniz. 2010’ların başında mizacıma ters bir şekilde TV’de kendimle ilgili agresif ve öfkeli bir imaj çizdim galiba.
Türkiye’de Sezen Aksu’yu sevenler olduğu kadar eleştirenler de çok. Sizce Türkiye’nin en önemli sanatçılarından biri olan Aksu’ya haksızlık yapılıyor mu? Bir gazeteci olarak ne söyleyebilirsiniz?
Sezen Aksu bu ülkenin ortak değeri, vicdanın ve sevdanın sesi. Bizi biz yapan isimlere karşı hoyrat davranmak, kendimize hoyrat davranmak demek bence. Daha çok kıymet bilmeliyiz.
Teğmenlerin kılıç çıkarıp, Mustafa Kemal’in askerleriyiz demesini nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye’de askeri vesayet siyasetin üzerinde bir kılıç gibi sallandı yıllarca, o nedenle teğmenlerin çektiği kılıçlar eski yaraları depreştirdi. Bu genç teğmenlerin böyle bir amacı olmayabilir ancak sosyolojik hafıza bazı sembollerle tetiklenir, bu da onlardan biri oldu. Fakat ben bugün Atatürk’ün hiç olmadığı kadar bir ortak değer haline geldiğini düşünüyorum. Atatürk üzerinden siyaset yapma dönemi bence geride kaldı. Teğmenlerin yemini üzerinden Atatürk’ü bir kesime mal etmeye çalışanların tabloyu yanlış okuduğunu düşünüyorum.
Ekranı mı daha çok seviyorsunuz yazılı yayın mı?
Bence ekran ve yazı birbirini tamamlar. Ekranda sıcağı vermenin zevki ayrıdır ama sahada gördüklerinizin sizdeki yansımalarını ancak yazıda anlatabilirsiniz.
Son olarak, Woddy Allen’ı sevdiğinizi biliyorum. Bir film önerebilir misiniz?
Woody Allen’ın tüm filmlerini severim. Eskilerden “Hannah and Her Sisters”, daha yenilerden “Scoop”, “Irrational Man”, “Anything Else”... Bence hepsi başyapıt! Keşke İstanbul’a gelip bir film çekse. Kültür Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy’a buradan sesleniyorum: İstanbul’un marka değerini müthiş artırır bir Woody Allen filmi.