Türkiye’nin entelektüel tarihine adını altın harflerle yazdıran Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, sadece bir akademisyen değil, aynı zamanda Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne uzanan sürecin canlı bir tanığıydı. 18 Eylül 1921 tarihinde Avusturya’nın başkenti Viyana’da dünyaya gelen Unat’ın hayatı, daha doğduğu andan itibaren çok kültürlü bir zenginliğin içine açılmıştı. Babası İzmirli bir tüccar olan Mustafa Süleymanoviç, annesi ise Macar asıllı bir barones olan Elfriede Karwinsky’ydi. Bu kökler, onun dünyaya bakış açısını şekillendiren ilk unsurlar oldu. Ancak o, tercihini ve kimliğini Türkiye Cumhuriyeti’nin aydınlanma devriminden yana kullandı. Peki, Nermin Abadan Unat kimdir, kaç yaşında, nereli? Detaylar haberimizde...
Çocukluğunu ve ilk gençlik yıllarını Avrupa ile Türkiye arasında bir köprüde geçiren Unat, eğitim hayatının en kritik virajlarını Türkiye’de döndü. 1940 yılında, dönemin en prestijli eğitim kurumlarından biri olan İzmir Kız Lisesi’nden mezun olduğunda, genç Cumhuriyet’in idealist kadın profillerinden biri olarak parlıyordu. Ardından girdiği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni 1944 yılında tamamlayarak hukukçu kimliğini kazandı. Ancak bu mezuniyet, onun için bir son değil, gazetecilikten akademiye, oradan da uluslararası diplomasiye uzanacak devasa bir kariyerin başlangıç fişeğiydi.
Gazetecilikten akademiye geçiş ve Mülkiye efsanesi
Nermin Abadan Unat’ın kariyer basamakları, Türkiye’nin çok partili hayata geçiş sancılarının yaşandığı dönemde, basının amiral gemilerinden biri olan Ulus gazetesinde atıldı. 1944 ile 1950 yılları arasında yürüttüğü muhabirlik görevi, ona toplumu analiz etme ve siyasal olayları yerinde gözlemleme yeteneği kazandırdı. Gazetecilik refleksi, daha sonraki akademik çalışmalarında sıkça başvuracağı saha araştırmalarının da temelini oluşturdu. Ancak bilimsel merakı onu sınırların ötesine taşıdı; 1952-1953 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek Minnesota Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimini tamamladı. Bu eğitim, Türk siyaset bilimine Anglosakson ekolünün ampirik yöntemlerini getirmesi açısından bir dönüm noktasıydı.
Türkiye’ye döndüğünde adresi, Ankara’nın ve Türk bürokrasisinin kalbi sayılan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, nam-ı diğer Mülkiye oldu. 1954 yılında asistan olarak girdiği bu kurumda, entelektüel kapasitesi ve çalışma disipliniyle hızla yükseldi. 1958’de doçentlik unvanını alan Unat, 1966 yılında profesörlük cübbesini giydi. Mülkiye koridorlarında sadece bir öğretim üyesi olarak değil, bir ekolün kurucusu olarak varlık gösterdi. Özellikle siyasal davranış kürsüsünü kurarak, Türkiye’de siyaset biliminin teorik tartışmalardan çıkıp seçmen davranışlarını ve kamuoyunu inceleyen bir bilim dalına dönüşmesine öncülük etti.
Göçün ve gurbetin akademik annesi
Nermin Abadan Unat denildiğinde akla gelen ilk kavramlardan biri şüphesiz "göç"tür. 1960’lı yıllarda Türkiye’den Almanya’ya başlayan ve "Acı Vatan" olarak nitelendirilen işçi göçünü, sosyolojik ve siyasal açıdan ilk inceleyen isimlerin başında geliyordu. Henüz kimse bu hareketliliğin kalıcı toplumsal etkilerini öngöremezken, Unat, Batı Almanya’daki Türk İşçileri ve Sorunları (1964) gibi eserleriyle konuyu akademik literatüre taşıdı. Göçmen işçilerin sorunları, entegrasyon süreçleri ve geride kalanların psikolojisi üzerine yaptığı çalışmalar, bugün bile alanın temel referans kaynakları arasında yer alıyor.
Unat, göçü sadece istatistiki bir veri olarak görmedi; insan hikayeleri üzerinden "ulus-ötesi yurttaşlık" kavramını tartışmaya açtı. Onun "Bitmeyen Göç" olarak tanımladığı bu süreç, Türkiye’nin Avrupa ile olan ilişkilerini anlamak için en önemli anahtarlardan biri oldu. Uluslararası alanda da bu uzmanlığıyla tanınan Unat, Berlin, Münih, New York City, Denver ve Georgetown gibi dünyanın saygın üniversitelerinde konuk profesör olarak dersler verdi, Türk göç sosyolojisinin sesini dünyaya duyurdu.
Kadın hakları mücadelesi ve cam tavanları kırmak
Sadece akademide değil, kadın hakları mücadelesinde de bir öncüydü. Erkek egemen bir akademik ve siyasi atmosferde, kadınların toplumsal statüsünün yükseltilmesi için hem teorik üretim yaptı hem de aktif görev aldı. Türk Toplumunda Kadın gibi eserlerinde, modernleşme süreciyle birlikte kadının değişen ama bir yandan da geleneksel baskılarla çevrelenen rolünü irdeledi. Bu akademik duruşunu uluslararası platformlara da taşıyan Unat, UNESCO Milli Komisyonu üyeliği ve Uluslararası Siyasi İlimler Derneği (IPSA) başkan yardımcılığı gibi görevlerle Türkiye’yi temsil etti.
Diplomatik kariyerinin zirve noktalarından biri, 1980 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler Dünya Kadın Konferansı’nda Türkiye’yi temsil etmesiydi. Ayrıca 1978-1984 yılları arasında Avrupa Konseyi Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonu’nda başkan yardımcılığı yaparak, toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki uluslararası standartların belirlenmesine katkı sağladı. Unat, kadınların sadece aile içinde değil, siyaset ve bürokraside de var olması gerektiğini savunarak, kendi yaşamıyla buna en güçlü örneği teşkil etti.
Siyaset koridorlarında bir akademisyen
Akademik birikimini aktif siyasete de taşıyan Nermin Abadan Unat, 1978 ile 1980 yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) kontenjanından Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde senatör olarak görev yaptı. Türkiye’nin en çalkantılı siyasi dönemlerinden birinde, 12 Eylül darbesine giden süreçte parlamentoda bulunan Unat, aklın ve bilimin sesini siyasete yansıtmaya çalıştı. Senatörlük görevi, onun devlet mekanizmasını içeriden gözlemlemesine ve bürokrasi üzerine yazdığı teorik eserleri pratikle harmanlamasına olanak tanıdı.
1989 yılında resmen emekli olmasına rağmen, Nermin Hoca için çalışmak ve üretmek asla bitmeyen bir eylemdi. Emekliliğinin ardından Boğaziçi Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde dersler vermeye devam etti. Genç kuşaklara deneyimlerini aktarmaktan, tez jürilerine girmekten ve akademik tartışmaların merkezinde yer almaktan 100 yaşını aştığında bile vazgeçmedi.
Yüz yıllık bir ömrün yazılı mirası
Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, ardında kütüphaneler dolusu bir külliyat bıraktı. Eserleri, Türkiye’nin sosyal bilimler haritasını çıkaran pusulalar gibidir. Halk Efkârı: Mefhumu ve Tesir Sahaları (1956) ile kamuoyu kavramını Türkiye’ye tanıtan Unat, Bürokrasi (1959) adlı eseriyle devlet yapısının sosyolojik analizini yaptı. Neşe Kemiksiz ile hazırladığı Türk Dış Göçü, 1960-1984 bibliyografyası, göç araştırmacıları için bir başucu kaynağı niteliğindedir.
Ömrünün son demlerinde kaleme aldığı otobiyografik eseri Kum Saatini İzlerken (1996) ve Yüz Yıllık Umut (2021), sadece kendi hayatını değil, bir Cumhuriyet kadınının gözünden Türkiye’nin ve dünyanın bir asırlık değişimini anlatır. Unat’ın eserleri, bugün hala siyaset bilimi, iletişim ve sosyoloji bölümlerinde ders kitabı olarak okutulmaya devam ediyor. Onun vefatı, sadece biyolojik bir kayıp değil, Türkiye’nin modernleşme hafızasının en önemli sütunlarından birinin yıkılması anlamına geliyor. Ancak yetiştirdiği binlerce öğrenci ve bıraktığı ölümsüz eserler, "Hocaların Hocası"nı yaşatmaya devam edecek.

