Selin Yıldırım- Spor yaşamı bazen en beklenmedik anlarda yön değiştirir. Muhammed Bilal Güneri'nin hikayesi de tam bu cümlenin somut kanıtı niteliğinde. 1995 doğumlu Vanlı sporcu, 13 yaşında boks salonlarında ter dökerken ayağındaki sakatlık yüzünden sevdiği sporu bırakmak zorunda kalır. O günlerde hedefsiz kalan genç boksör, bugün Avrupa üçüncüsü ve Dünya dördüncüsü bir okçu olarak kariyerine devam ediyor. 2008'de boksla tanışan Güneri, bir yıl sonra yaşadığı sakatlık nedeniyle ringlerden uzaklaşır. Ama dostu İbrahim Ethem Gülaçar'ın ısrarıyla denemeye karar verdiği okçuluk, onun tüm hayatını değiştirir. İlk başta "sadece durup atıyorlar, bu da spor mu" diye düşündüğü bu branş, zamanla tutkuya dönüşür.
Salona gelmeyi asla bırakmadı
Güneri'nin başarı felsefesi oldukça net. Sakat olduğu dönemlerde bile salona gitmeyi sürdürür. "Ben sakat olduğum dönemlerde salona gelirdim. Fiziksel olarak katılamasam da o günkü antrenmanın nasıl sonuçlanacağını görmek isterdim" diyen sporcu, bu alışkanlığını tüm sporculara tavsiye ediyor. Gözlem yapmak, arkadaşlarının gelişimini takip etmek, o günkü antrenman programını not almak... Bunların hepsi onun bugünlere gelmesinde kritik rol oynar. 2011'de ilk Türkiye üçüncülüğünü kazandığında henüz 16 yaşındadır. Bu ilk kürsü deneyimi, "burası benim yerim" dedirten an olur. Güneri o hissi şöyle anlatıyor: "Kürsüye çıktığım anda orada olma hissi ve hep burada kalma isteğiyle beraber dedim ki burası benim yerim. Hep kazanmalıyım."

Üç şehir bir hedef formülü
Güneri İzmir'de, takım arkadaşı İbrahim Ethem Gülaçar İstanbul'da öğretmenlik yapıyor, üçüncü takım arkadaşları Yağız ise Çanakkale'de hem üniversite okuyor hem antrenman yapıyor. Üç farklı şehirde yaşayan bu sporcular, bir arada antrenman yapma şansları olmadan Türkiye şampiyonluğuna uzanıyor. “Aramızdaki ritmi, atış ritmini süreyle olan bağımız zamanla körelebiliyor" diyen Güneri, yıllardır süren tecrübenin bu zorluğun üstesinden gelmelerine yardımcı olduğunu vurguluyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü'nün sağladığı konaklama ve ulaşım desteği de takımda güçlü bir sinerji yaratıyor.
Haftada altı gün salondan çıkmıyor
Şampiyonların günü nasıl geçer? Güneri'nin tarifi oldukça net: Haftada 5-6 gün antrenman, en az 2 kez çift antrenman, iyi beslenme ve dinlenme. "Bir oku 10 atarsanız ancak şampiyon olabiliyorsunuz" diyen sporcu, sadece fiziksel hazırlığın yetmediğini, zihinsel hazırlığın da en az o kadar önemli olduğunu belirtiyor. Spor psikoloğu Biyolet ile 2021'de yaptığı çalışmalar, kariyerinde dönüm noktası oluyor. "Hayatımın 2021 öncesi ve 2021 sonrası süreci var. Çok büyük pencereler açtı bakış açısı olarak" diyen Güneri, tüm sporculara mutlaka psikologlarla çalışmalarını tavsiye ediyor.

O atış hala zihninde
Binlerce ok atmış bir sporcunun unutamadığı bir atış var: 2019 Avrupa üçüncülüğü maçında İtalya takımına karşı attığı beraberlik oku. Rakiplerinde dünyaca ünlü Francilli gibi isimler var. Samsun'da, kendi evlerinde, bronz maçında, beraberlik atışına kalıyorlar. Her şey bir oka bağlı. "Hedefin tam ortasında bir artı var, o artıdan vurmuştum" diyen Güneri, arkadaşlarının o kâğıdı hakemlerden izin alıp çıkartarak kendisine hediye ettiklerini anlatıyor. O hedef kâğıdı hala evinde duruyor. Türkiye büyükler kategorisinde yaklaşık 15-20 yıldır alınamayan bir başarı, o okla gelir.
Yusuf Dikeç gibi olmak istiyor
30 yaşında, spor yaşı 17-18 olan Güneri'nin henüz bırakma düşüncesi yok. Paris Olimpiyatları'nda 51 yaşında madalya kazanan Yusuf Dikeç'i örnek gösteriyor: "Nasıl ki o uluslararası başarılar alarak o noktaya geldi, benim de uluslararası başarılarım var. Hala başarılar kazanabileceğimi düşünüyorum." İki Avrupa Kupası, bir Avrupa Şampiyonası madalyası ve Dünya dördüncülüğü bulunan sporcu, şartlar elverdiği müddetçe devam etmeye kararlı. "Yaşımın dezavantaj oluşturmayacağını düşünüyorum bu sporda" diyen Güneri, hedeflerinden taviz vermiyor.
Kardeşi de aynı yolda
Güneri'nin hikayesi sadece kendisiyle sınırlı değil. 20 yaşındaki kardeşi Şuheda Güneri de aynı yolda ilerliyor. Omzundaki yırtık nedeniyle 6 ay ameliyat ve iyileşme süreci geçiren genç sporcu, ağabeyinin izinden gidiyor. "Benden daha başarılı olmasını istiyorum" diyen Güneri, kardeşinin de zamanla zirveye ulaşacağına inanıyor. Çocukluğunda "bu nasıl spor, sadece durup atıyorlar" diye burun kıvırdığı okçuluk, şimdi ailece sarıldıkları bir tutku haline gelmiş durumda. İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü her iki kardeşe de tam destek sağlıyor.

On yedi yıl önceki Bilal'e mesajı
"İyileş, geri dön. Pes etme" diyor Güneri, 17 yıl önceki sakatlık dönemindeki kendisine söyleyeceklerini düşündüğünde. "Ne yaptıysan aynısını yap. O istekli, arzulu tempo devam etsin. Yataktan kalk, sahaya git, salona git, arkadaşlarını izle" diye ekliyor. Not almayı o dönem ihmal ettiği için pişman. Şimdi çalıştırdığı sporculara mutlaka not aldırıyor. "İnsan unutabiliyor veya duyguları karıştırabiliyor" diyen deneyimli sporcu, sakatlık dönemindeki kendisine şunu söylerdi: "Ne olursa olsun devam edeceksin. Eninde sonunda buraya ulaşacaksın. Belki daha da ileri gideceksin."
Spor olarak kabul ettirmek için mücadele verdi
Güneri'nin kariyeri boyunca verdiği en büyük mücadelelerden biri, okçuluğun gerçek bir spor olduğunu çevresine kabul ettirmek olur. Akrabaları, okul hocaları, hatta bazı arkadaşları "bu bir hobi, boşa zaman harcıyorsun" derken o ısrarla devam eder. "Ulusal müsabakalar düzenleniyor, uluslararası müsabakalara gidiliyor, devlet memuru olunabiliyor" diye açıklamak zorunda kalır yıllarca. Son 7-8 yılda Türk okçuların medyada daha görünür olması, bu algıyı değiştirir. Artık daha az açıklama, daha çok tecrübe aktarımı yapıyor Güneri. Millilik kapsamında Gençlik ve Spor Bakanlığı'nda okçuluk antrenörü olarak görev yapan sporcu, hayalindeki memuriyete de ulaşmış durumda.




