Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) arasında gerçekleşen diyaloğu olumlu bir şekilde değerlendirerek, barış konusundaki çabalarından ötürü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bahçeli'ye teşekkür etti. Önder, bu tür diyalogların, Meclis'in temel işlevlerinden biri olduğuna dikkat çekerek, bu konuda köklü bir tartışma ortamı oluşturmanın önemine vurgu yaptı.
Barış Meselesi Üzerine Değerlendirmeler
Önder, TBMM'de gerçekleştirdiği ilk birleşimde, barış konusunun ülke için kritik bir eşik olduğuna dikkat çekti. "Ülkemiz, birçok mesele itibarıyla bir kuyu içinde hapsolmuş durumda" diyen Önder, "Fakat aslında kuyu derin değil, ip kısadır çoğunlukla. Bu nedenle barışa gönül indiren herkes, özellikle Sayın Cumhurbaşkanı ve Devlet Bahçeli'ye teşekkür etmek istiyorum" şeklinde konuştu.
Konuşmanın Önemi
Sırrı Süreyya Önder, sözlerine bir doğu menkıbesi ile başlayarak, barış konusunun önemi üzerinde durdu. "Temel yaklaşımımız, 'Hayır söyleyeceksen söyle, yoksa sus' şeklinde. Konuşmak, kendi fikirlerimizi karşıdan duymak anlamına gelmez ama açık bir el, 'elimde kötü bir şey yok' mesajı verir" ifadesini kullandı. Bu yaklaşımın, toplumda daha açık bir iletişim sağlanmasına katkı sunacağını belirtti.
Gönül ve Akıl Dili
Önder, barışın herkes için kazanç sağlayan en büyük umman olduğunu dile getirerek, barış sürecinde samimiyetin ve ciddiyetin önemini vurguladı. "Barışta herkes kazanır, yeter ki dayatmalarla kendi fikirlerimizi ve kalıplarımızı karşıdan aynı şekilde görmek istemeyelim" dedi. Önder, iyi niyet ve ciddiyetle yürütülecek bir süreçte, dilin gönül ve akıl dili olması gerektiğini ifade etti.
Türkiye'nin Geleceği
Sırrı Süreyya Önder, Türkiye'nin barış sürecine dair yaptığı bu açıklamalarla, siyasette yeni bir dönemin habercisi olduğunu belirtiyor. Ülkenin barışa olan ihtiyacını, daha geniş bir perspektiften ele alarak, diyalog yollarını açma çabalarıyla dikkat çekiyor. Önder’in bu açıklamaları, Türk siyasetinde barışın önemi üzerine yeniden bir düşünce sürecini tetikleyebilir.
"KUYU DERİN DEĞİL, İP KISA"
Önder, şu ifadeleri kullandı:
"Ülkemiz önemli bir eşikte duruyor. Gerek bölgesel koşullar, gerek kendi iç koşullarımız itibarıyla. Ülkemiz, birçok meselesi itibarıyla bir kuyu içerisinde hapsolmuş vaziyettedir. Fakat aslında kuyu derin değil, ip kısadır çoğunlukla. Bu itibarla barışa gönül indiren, konuşmanın bu Meclis'in temel işlevi olduğunu vaaz eden ve bu köklü meselemizi ilk defa bir tartışma eksenine çekmeye çalışan Sayın Cumhurbaşkanı, Devlet Bahçeli ve barış meselesinde gönül indiren herkese şahsi olarak bu konuda bedel ödemiş ama şerefini bedelinden daha fazla önemseyen bir kardeşiniz olarak teşekkür etmek istiyorum.
Temel yaklaşımımız 'Hayır söyleyeceksen söyle, yoksa sus' gibi bir düsturdan yola çıkıyor. Konuşmak, kendi fikirlerimizi karşıdan duymak anlamına gelmez ama açık bir el 'elimde kötü bir şey yok' anlamına gelir. Bunu kıymetlendiren ve bundan sonra kıymetlendirecek herkese de tarih önünde şüphesiz teşekkürlerimi ve şükran duygularımı belirtmek istedim. Kuyudan çıktığımız zaman önümüzde bir umman genişliğinde bir dünya var. Barış bu anlamda en büyük ummanlardan birisidir. Barışta herkes kazanır. Yeter ki dayatmalarla kendi fikirlerimizi ve kalıplarımızı karşıdan aynı şekilde görmek istememekle işe başlayalım, gerisi gelir. İyi niyeti aşan bir boyutu var. O da ciddiyettir. Bunda en etkili dil, gönül ve akıl dilidir."