Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından hazırlanan kapsamlı değerlendirme, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu enflasyonist ortamı tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Raporda, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı şubat ayı itibarıyla yıllık %39,05'lik enflasyon oranının bile uluslararası karşılaştırmalarda son derece yüksek bir seviyeye işaret ettiği vurgulandı.

TÜİK verilerine göre 2025 Şubat ayında aylık enflasyon %2,27 olarak gerçekleşirken, bu rakamların günlük hayatta vatandaşın hissettiği fiyat artışlarını tam olarak yansıtmadığı yönündeki tartışmalar ise hız kesmeden devam ediyor. Konfederasyon, verilerin şeffaflığına ilişkin endişelerini dile getirirken, Haziran 2022'den bu yana TÜİK'in madde fiyat listelerini açıklamamasının veri güvenilirliğini daha da tartışmalı hale getirdiğini belirtti.

Eğitim ve konut harcamalarında rekor artışlar

Rapora göre, sektörel bazda en dikkat çekici fiyat artışı eğitim alanında yaşandı. Eğitim harcamalarındaki yıllık artış oranı %94,90 ile neredeyse %100'e yaklaşırken, bu durum ailelerin eğitim bütçelerinin tamamen altüst olmasına neden oldu. Özel okullar, kurslar ve eğitim materyallerindeki fiyat artışları, eğitimin giderek daha lüks bir hizmet haline geldiğini gösteriyor.

Yılmaz'dan şubat ayı enflasyon rakamlarına değerlendirme Yılmaz'dan şubat ayı enflasyon rakamlarına değerlendirme

İkinci sırada yer alan konut harcamaları ise %70,81'lik artışla vatandaşın sırtındaki bir diğer ağır yük olarak öne çıktı. Kira, doğalgaz, elektrik ve su faturalarındaki artışlar, hanehalklarının bütçelerini derinden sarsmaya devam ediyor. Üçüncü sırada ise %45,90'lık artışla lokanta ve oteller kategorisi yer aldı. Temel gıda maddelerini içeren gıda ve alkolsüz içecekler grubundaki yıllık fiyat artışı ise %35,11 olarak gerçekleşti.

Baz etkisi yanıltıyor, fiyatlar düşmüyor

DİSK-AR raporunda, enflasyonun artış hızında görülen yavaşlamanın yanıltıcı olabileceğine dikkat çekildi. Baz etkisi nedeniyle enflasyon oranlarında görülen göreceli düşüş, fiyatların gerçekten düştüğü anlamına gelmiyor. Aksine, fiyatlar artmaya devam ediyor, sadece artış hızı önceki dönemlere göre nispeten azalıyor.

"Fiyatlardaki artış hızının yavaşlaması, marketlerde, pazarlarda ve günlük hayatta her şeyin daha ucuzladığı anlamına gelmiyor," ifadelerine yer verilen raporda, farklı toplumsal kesimlerin enflasyonu farklı şekillerde hissettiği vurgulandı. Özellikle dar gelirli vatandaşlar, zorunlu harcamalara bütçelerinin çok daha büyük bir kısmını ayırmak zorunda kaldıkları için, yüksek enflasyonun yıkıcı etkilerini daha derinden hissediyor.

OECD karşılaştırmasında karamsar tablo

Raporun en çarpıcı bulgularından biri, Türkiye'nin OECD ülkeleri arasındaki konumuna ilişkin. DİSK-AR, Türkiye'nin uzun süredir OECD içinde en yüksek enflasyona sahip ülke konumunu koruduğunu belirtti. Bu durum, ekonomik istikrar ve rekabet edebilirlik açısından ciddi endişelere yol açıyor.

"Türkiye, enflasyon oranları açısından dünyada en kötü birkaç ülke arasında yer alıyor," ifadesinin kullanıldığı raporda, gelişmekte olan ülkeler arasında bile Türkiye'nin enflasyon performansının oldukça olumsuz bir tablo çizdiği belirtildi. Bu durumun, yabancı yatırımcıların ülkeye olan güvenini sarsmaya devam ettiği ve ekonomik kırılganlığı artırdığı değerlendirmesi yapıldı.

Gelir dağılımındaki adaletsizlik derinleşiyor

DİSK-AR, uzun süren yüksek enflasyon döneminin toplumsal etkilerine de dikkat çekti. Raporda, "Yüksek enflasyon, dar gelirli vatandaşların alım gücünü çok daha fazla düşürüyor ve gelir dağılımındaki adaletsizliği derinleştiriyor," tespitine yer verildi. Özellikle sabit gelirli çalışanların, emeklilerin ve asgari ücretlilerin, fiyat artışları karşısında giderek daha fazla yoksullaştığı vurgulandı.

Enflasyonun yarattığı tahribatın giderilmesi için acil ve kapsamlı ekonomik önlemlerin alınması gerektiğini savunan DİSK-AR, gelir dağılımını iyileştirecek, üretimi artıracak ve fiyat istikrarını sağlayacak politikaların hayata geçirilmesinin önemine işaret etti.

Editör: Kazim Bozkurt