Türkiye, sıcak bir yaz gününün daha geride kaldığı 27 Temmuz Pazar günü, 85 milyon vatandaşın ve sanayi tesislerinin enerji nabzını tutan devasa bir elektrik üretim ve tüketim maratonu yaşadı. Türkiye Elektrik İletim AŞ'nin (TEİAŞ) açıkladığı verilere göre, ülke genelinde bir günde 1 milyon 72 bin 198 megavatsaat elektrik üretimi yapılırken, tüketim ise 1 milyon 62 bin 741 megavatsaat olarak gerçekleşti. Bu rakamlar, sadece ülkenin devasa enerji iştahını değil, aynı zamanda bu ihtiyacı karşılamak için hangi kaynaklara ne ölçüde bağımlı olduğumuzu da net bir şekilde ortaya koydu. Üretim pastasının en büyük dilimini yüzde 27,4'lük payla bir kez daha doğal gaz santralleri alırken, onu yüzde 22,4 ile ithal kömür santrallerinin izlemesi, fosil yakıtlara ve dışa bağımlılığa dayalı enerji politikasının bir günlük özetini sundu. Günün sonunda üretimin tüketimi geçmesiyle Türkiye'nin net elektrik ihracatı yapması ise tablonun dikkat çeken bir başka detayı oldu.

Akşam serinliği faturalara yansıdı: tüketim 21.00'de zirve yaptı

Bir Pazar gününün tüketim alışkanlıklarını yansıtan veriler, enerji talebinin gün içinde nasıl bir seyir izlediğini çarpıcı bir şekilde gösterdi. Günün en düşük elektrik tüketimi, sabah saatlerinde, hayatın henüz yavaş aktığı 08.00'de 36 bin 987 megavatsaat ile ölçüldü. Bu saatlerde sanayi üretiminin durması ve evsel kullanımın minimum seviyede olması, talebin en dip noktaya inmesine neden oldu. Ancak gün ilerledikçe ve özellikle akşam saatlerinde hava serinlerken, evlerde yanan ışıklar ve çalışan milyonlarca klima ile televizyon, tüketimi zirveye taşıdı.

Milyonları ilgilendiriyor: 8. dönem toplu sözleşme görüşmeleri başladı, sendikalardan 'gelir adaleti' ve 'vergi' vurgusu
Milyonları ilgilendiriyor: 8. dönem toplu sözleşme görüşmeleri başladı, sendikalardan 'gelir adaleti' ve 'vergi' vurgusu
İçeriği Görüntüle

Günün en yüksek elektrik tüketimi, tam 50 bin 212 megavatsaat ile saat 21.00'de gerçekleşti. Bu "pik saat", Türkiye'de konut kaynaklı elektrik talebinin ne kadar belirleyici olduğunu ve özellikle yaz aylarında serinleme ihtiyacının şebeke üzerinde nasıl bir baskı oluşturduğunu bir kez daha kanıtladı. Vatandaşların işlerinden ve dışarıdaki aktivitelerinden evlerine döndüğü, dinlenme ve eğlence için elektrikli aletleri yoğun olarak kullandığı bu saat dilimi, santrallerin de tam kapasiteye yakın çalıştığı anlar oldu. Bu durum, aynı zamanda hanelerin elektrik faturalarını doğrudan etkileyen ve ülkenin enerji arz güvenliği için kritik öneme sahip olan bir tüketim deseni olarak öne çıkıyor.

Santrallerin efendisi doğal gaz, ithal kömür sadık takipçisi

27 Temmuz Pazar günkü elektrik üretiminin kaynaklara göre dağılımı, Türkiye'nin enerji üretimindeki mevcut yapısını ve bağımlılıklarını gözler önüne serdi. Toplam üretimin dörtte birinden fazlasını (yüzde 27,4) tek başına karşılayan doğal gaz çevrim santralleri, sistemin ana yükünü çeken "belkemiği" olma rolünü sürdürdü. Özellikle pik talebin karşılanmasında hızlı bir şekilde devreye girip çıkabilme esnekliği, doğal gaz santrallerini vazgeçilmez kılıyor. Ancak bu esnekliğin bir bedeli var: Türkiye'nin kullandığı doğal gazın neredeyse tamamının ithal ediliyor olması. Bu durum, elektrik üretimini küresel enerji fiyatlarına ve jeopolitik gelişmelere karşı son derece hassas hale getiriyor.

Listenin ikinci sırasında ise yüzde 22,4'lük payla ithal kömür santralleri yer aldı. Böylece, Türkiye'nin bir günlük elektriğinin neredeyse yarısının (yüzde 49,8) ithalata dayalı iki fosil yakıt kaynağından elde edildiği gerçeği ortaya çıktı. Bu durum, hem ülkenin cari açığı üzerinde bir baskı unsuru oluşturuyor hem de iklim değişikliğiyle mücadele hedefleri açısından ciddi bir meydan okuma anlamına geliyor. Üretimde üçüncü sırayı ise yüzde 12,7'lik payla, Türkiye'nin en önemli yerli ve temiz enerji kaynaklarından biri olan hidroelektrik santralleri (barajlı) aldı. Yaz aylarında barajlardaki su seviyelerinin düşmesi, hidroelektrik santrallerinin üretimdeki payını sınırlayan en önemli faktörlerden biri olarak biliniyor.

Yenilenebilir kaynakların rolü ve enerji bağımsızlığı hedefi

TEİAŞ'ın açıkladığı ilk üç sıranın ardından kalan yaklaşık yüzde 37,5'lik üretim payı ise linyit, rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokütle gibi diğer kaynaklar arasında paylaşıldı. Bu kategori içinde, Türkiye'nin yerli kömürü olan linyitle çalışan termik santraller önemli bir yer tutarken, özellikle rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının performansı, ülkenin enerji geleceği açısından büyük önem taşıyor.

27 Temmuz gibi güneşli bir yaz gününde, özellikle öğle saatlerinde güneş enerjisi santrallerinin (GES) şebekeye ciddi bir katkı sağladığı tahmin ediliyor. Güneşin batmasıyla birlikte ise bu katkı sıfırlanırken, rüzgar enerjisi santralleri (RES) hava koşullarına bağlı olarak gece boyunca üretime devam edebiliyor. Türkiye'nin, özellikle son yıllarda yenilenebilir enerji kurulu gücünde yaptığı büyük atılımlara rağmen, toplam üretimde hala fosil yakıtların ezici bir ağırlığa sahip olması, enerji bağımsızlığı ve yeşil dönüşüm hedeflerine ulaşmak için daha kat edilmesi gereken uzun bir yol olduğunu gösteriyor. Uzmanlar, baz yükü karşılamada doğal gaz ve kömüre olan bağımlılığı azaltmanın tek yolunun, nükleer enerji gibi kesintisiz güç kaynaklarının yanı sıra, depolama teknolojileriyle desteklenmiş rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarını artırmaktan geçtiğini vurguluyor.

Komşulara elektrik satışı: bir günlük net ihracatçı pozisyonu

Günün sonunda ortaya çıkan bir diğer dikkat çekici veri ise Türkiye'nin elektrik dış ticaretindeki performansı oldu. 27 Temmuz Pazar günü boyunca Türkiye, komşu ülkelere toplam 16 bin 863 megavatsaat elektrik ihracatı gerçekleştirirken, aynı gün içinde şebeke dengelemesi ve bölgesel anlaşmalar kapsamında 7 bin 423 megavatsaat elektrik ithalatı yaptı. Bu rakamlar, Türkiye'nin günü yaklaşık 9 bin 440 megavatsaatlik bir net ihracatçı pozisyonuyla kapattığını gösteriyor.

Bu durum, Türkiye'nin kurulu güç kapasitesinin kendi iç talebini karşıladıktan sonra komşu ülkelerin ihtiyacına da cevap verebilecek bir seviyede olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye'nin, özellikle Yunanistan, Bulgaristan ve Gürcistan gibi komşularıyla olan enterkonnekte hatlar üzerinden gerçekleştirdiği bu enerji ticareti, hem ülke için bir döviz geliri kapısı oluşturuyor hem de bölgesel enerji arz güvenliğine katkı sağlıyor. Ancak bu tablonun, üretimin büyük ölçüde ithal kaynaklara dayandığı gerçeğiyle birlikte okunması gerekiyor. Zira bu durum, bir anlamda Türkiye'nin ithal ettiği doğal gaz ve kömürü elektriğe çevirerek yeniden ihraç etmesi anlamına geliyor. Bu nedenle, enerji ticaretindeki sürdürülebilir başarı, yerli ve yenilenebilir kaynakların üretimdeki payının artırılmasıyla doğrudan ilişkili olaca

Kaynak: HABER MERKEZİ