Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Ege Denizi’nde Santorini Adası çevresinde 28 Ocak’tan bu yana devam eden 1000’in üzerindeki depremlerle ilgili rapor hazırladı. Depremlerin Ege kıyılarına etkisinin değerlendirildiği raporda, “Santorini çevresindeki 7’lik deprem; İzmir Körfezi, Kuşadası Körfezi, Söke Ovası, Gökova Körfezi gibi Alüvyonal zemin üzerindeki kısıtlı alanlarda, depremin şiddet değeri 8’e varan değerler alabileceği düşünülmektedir. Bu alanlarda bina envanterinin hızlıca çıkartılması ve gerekli önlemlerin alınması önerilmektedir” ifadeleri dikkat çekti.
ÜÇ FARKLI OLASILIK
Prof. Dr. Hasan Sözbilir’in başkanlığında hazırlanan raporda şu bilgiler verildi: “Söz konusu bu tektono-volkanik ortam nedeniyle 3 farklı olasılığın gelişmesi muhtemel olarak değerlendirilmiştir: Bunlar; (i) Sistemin 7’yi aşan bir depremle rahatlaması ve ardından volkanik bir etkinliğin başlaması, (ii) sistemin volkanik bir aktiviteyle başlaması ve ardından 7’yi aşan bir depremin olması, (iii) sistemin herhangi bir volkanik aktivite göstermeden deprem etkinliğinin azalacak şekilde ileriki bir zamanda yeniden bir deprem fırtınası olana kadar geçici olarak sönümlenmesi. Büyük ölçekli bir volkanik patlama olması durumunda, bunun Türkiye’nin Ege kıyıları, Batı Anadolu ve Doğu Akdeniz boyunca, Kıbrıs’ı da kapsayacak şekilde İsrail’e kadar ulaşacak kül yağışlarına neden olması olasıdır. Bu tür bir patlama aynı zamanda denizaltı heyelanlarına neden olacağından Ege kıyılarında tsunami tehlikesini de tetikleyeceği öngörülmektedir. Santorini volkanlarında MÖ 1600 ve MS 1950 yıllarında meydana gelen volkanik patlamalardan sonra, volkan küllerinin Türkiye'nin güney sahillerini aşarak İsrail’e kadar ulaştığı ve Batı Anadolu karasında da Göller bölgesindeki göl tabanlarında çökeldiği, ulusal ve uluslararası yayınlardan anlaşılmaktadır.”
ÇANAKKALE-FETHİYE ARASINDAKİ BÖLGEDE TSUNAMİ RİSKİ
Raporda ayrıca, “Büyüklüğü 7’yi aşan bir deprem olması durumunda ise, Çanakkale-Fethiye arasında kalan kıyı bölgelerimizde tsunami yaşanması öngörülmektedir. Çünkü, 1956 yılında Santorini Adası'nın kuzeydoğusundaki Amorgos fayı üzerinde meydana geldiği kabul edilen Amorgos depremi sonrasındaki tsunami etkisi uluslararası makalelerde modellenmiş ve tsunami dalgalarının Çanakkale ile Fethiye arasındaki kıyı şeridi boyunca belirli oranlarda küçük ölçekte etkili olduğu anlaşılmıştır. Benzer bir depremin oluşması durumunda, tsunami dalgasının batı-güneybatı kıyılarımızın belirli bölümlerinde maksimum 2 metre yüksekliğe ulaşacağı ve (özellikle dere, ırmak ve
deltaların deniz ile buluştuğu alanlarda) 500 metre kadar içeri gireceği öngörülmektedir. Fakat ülkemiz kıyılarının, depremi üretmesi muhtemel Santorini adası kuzeydoğusundaki faydan 150-350 kilometre uzakta olmasından dolayı, Tsunami dalgası güneybatı kıyılarımıza en erken yaklaşık olarak 30 dakika sonra, kuzeybatı kıyılarımıza ise, 3 saat sonra varabilecektir. Bu durumda Ege kıyılarımızda ve adalarımızda yaşayan insanlarımızın zamanında uyarılması son derece önemlidir. Bugün ülkemizde AFAD başta olmak üzere uluslararası düzeyde de gerçek zamanlı tsunami erken uyarı sistemleri bulunmaktadır. Vatandaşlarımızın ilgili kurumların uygulamalarını akıllı telefonlarına kurup, tsunami tehlikesi yaratabilecek büyüklükte bir deprem olduğunda, saniyeler içinde cep telefonlarına gelecek uyarıları takip etmesi şiddetle önerilmektedir. Bu konuda AFAD tarafından vatandaşlarımıza SMS olarak duyuruların yapılacağı bildirilmiştir. Böyle bir depremin Ege kıyılarımız boyunca şiddet anlamındaki etkisinin de yüksek olmayacağı değerlendirilmektedir. Santorini merkezli 7.5 büyüklüğündeki bir depremi tekrar etmesi durumunda, Santorini civarında bu depremin 9 (IX) şiddetinde yaşanacağı ön görülmektedir. Ülkemiz, deprem odak noktasından 150-350 km uzakta olduğu için bahse konu olası deprem büyük oranda 5 (V) şiddetinde yaşanacaktır. Fakat, İzmir Körfezi, Kuşadası Körfezi, Söke Ovası, Gökova Körfezi gibi Alüvyonal zemin üzerindeki kısıtlı alanlarda, depremin şiddet değeri 8’e (VIII) varan değerler alabileceği düşünülmektedir. Bu alanlarda bina envanterinin hızlıca çıkartılması ve gerekli önlemlerin alınması önerilmektedir.”