Ege'nin incisi İzmir, son yılların en şiddetli kuraklığıyla boğuşuyor. Yaz aylarından beri etkisini gösteren yağış azlığı, kentin içme suyu kaynaklarını tüketme noktasına getirdi. Milyonlarca insanın su ihtiyacını karşılayan barajlardaki doluluk oranları, endişe verici seviyelere gerilerken, İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi'nin (İZSU) aldığı tedbirler de yetersiz kalma riski taşıyor. 6 Ağustos'tan bu yana devam eden planlı su kesintilerine rağmen, kentin ana su kaynağı olan Tahtalı Barajı'ndaki su seviyesinin yüzde 3,91'e düşmesi, krizin boyutunu gözler önüne seriyor.
Barajlar bir bir kuruyor: Rakamlar endişe verici
İZSU'nun paylaştığı son veriler, İzmir'deki su tablosunun vahametini ortaya koyuyor. Kentin en önemli su rezervi olan Tahtalı Barajı'ndaki su seviyesi yüzde 4'ün altına inmiş durumda. Diğer barajlardaki durum da farklı değil. Ürkmez Barajı'nda su seviyesi yüzde 3,76, Balçova Barajı'nda yüzde 6,59 olarak ölçülürken, bir zamanların önemli kaynaklarından Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı'nda doluluk oranı sembolik bir rakam olan yüzde 0,16'ya kadar düştü. Manisa sınırları içindeki Gördes Barajı ise bu yıl tamamen kuruyarak devre dışı kaldı. Güzelhisar Barajı ise yüzde 49,99 seviyesiyle şimdilik teselli kaynağı olsa da, genel tablo İzmir'in bıçak sırtında olduğunu gösteriyor. Yaşanan bu kuraklık nedeniyle kent genelinde yaklaşık iki aydır uygulanan su kesintileri, vatandaşların günlük yaşamını doğrudan etkiliyor.
Uzmandan karamsar tablo: 'Mucize beklenmesin'
Konuyla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulunan Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, mevcut durumdan çok daha karanlık bir gelecek öngörüsünde bulundu. "Ekim ayının sonunda Tahtalı Barajı'nın dibini göreceğiz" diyen Yaşar, barajlardaki su seviyesinin genellikle Aralık ortasından sonra yükselmeye başladığını, ancak önümüzde kritik bir iki ay olduğunu vurguladı. Önümüzdeki yıl beklenen yağış rejimine de değinen Prof. Dr. Yaşar, "2026'da güzel yağışlar bekliyoruz ama bu yağışlar barajları doldurmayacak. Yağışlardan mucize beklenmesin" diyerek umutları kırdı. Tahtalı'nın tamamen boşalması durumunda tek alternatifin yer altı suları olacağını belirten Yaşar, "Tahtalı boşalınca sadece kuyulara saldıracağız. Kuyular da derinlere indi, bu nedenle daha çok ağır metal çekilecek ve su çok daha pahalıya gelecek" uyarısında bulundu.
'Kesintiler artmalı': Geç mi kalındı?
İzmir'in 2008 yılında da benzer bir kriz yaşadığını, o dönem Tahtalı Barajı'ndaki doluluğun yüzde 2'ye kadar düştüğünü hatırlatan Prof. Dr. Yaşar, bugünkü tehlikenin daha büyük olduğuna dikkat çekti. "2008'de İzmir nüfusu 3 milyon 750 bindi, şu anda 4,5 milyon. 750 bin kişi fazla var ve bu dönem daha kurak geçiyor" diyerek artan nüfus baskısına işaret etti. Mevcut su kesintilerinin yetersiz olduğunu savunan Yaşar, "Su kesinti süreleri daha da uzayarak devam etmeli. Ekim sonundan sonra 24 saatlik kesintilere gidilebilir. Ancak geç kalındı, suyun geçen sene kesilmeye başlanması gerekirdi" dedi. Asıl sorunun çeşmeden akan su değil, tarımsal sulama olduğunu belirten Yaşar, "İzmir, tarım sektöründe Türkiye'nin lider şehirlerinden biri. Tarıma su verilmezse asıl sıkıntı o zaman başlayacak. Suyu çok dikkatli kullanmamız lazımdı, halen de kullanmıyoruz" sözleriyle sorunun boyutuna dikkat çekti. Kentte kişi başı günlük su tüketiminin 180 litreden 150 litreye düşürüldüğünü ve kesintilerle günde yaklaşık 100 bin metreküp tasarruf sağlandığını ancak bu rakamların bile kritik eşiği aşmaya yetmediğini belirtti.