Piyasaların merakla beklediği 24 Temmuz Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından çıkan karar, Türk Lirası'nın seyrini ve mevduat sahiplerinin kaderini yeniden şekillendirdi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), piyasa beklentilerinin üst bandında yer alan 300 baz puanlık bir indirime giderek politika faizini yüzde 46,00'dan yüzde 43,00 seviyesine çekti. Bu karar, ekonomi yönetiminin dezenflasyon sürecindeki ilerlemeden duyduğu güveni yansıtan bir hamle olarak okunurken, kararın yankıları bankacılık sektöründe anında hissedildi.

Kararın açıklanmasının üzerinden saatler geçmeden, bankalar da kendi mevduat faizi oranlarını güncellemek için adeta yarışa girdi. Aylardır yüzde 50'nin üzerinde seyrederek tasarruf sahipleri için önemli bir getiri kapısı olan mevduat faizleri, bu indirimle birlikte yeni bir döneme girdi. Bankaların fonlama maliyetini doğrudan etkileyen politika faizi indirimi, mevduat faizlerinde aşağı yönlü bir baskı yaratarak, yüksek getiri döneminin sonuna gelindiğine dair sinyalleri güçlendirdi.

Yüksek faiz dönemi sona mı eriyor?

Faiz indirimi öncesinde dahi yüzde 50 bandının altına gerilemeye başlayan oranlar, TCMB'nin son adımıyla birlikte düşüşünü hızlandırdı. Artık bankaların vitrinlerini süsleyen en yüksek oranlar bile psikolojik sınır olan yüzde 50'nin altında kalmış durumda. Özellikle dikkat çeken bir nokta ise, en cazip tekliflerin belirli şartlara bağlanmış olması. Birçok banka, ilan ettiği en yüksek faiz olan yüzde 49 gibi oranları yalnızca "yeni müşterilerine" veya "hoş geldin faizi" kampanyaları kapsamında 32 ila 35 günlük kısa vadeler için sunuyor. Bu durum, mevcut müşterilerin aynı getiri oranlarına ulaşmasını zorlaştırırken, bankalar arası müşteri kapma yarışının ne denli kızıştığını da gözler önüne seriyor.

İndirim sonrası oluşan yeni tabloya göre, bazı bankaların sunduğu en yüksek TL mevduat oranları şu şekilde sıralanıyor:

Bu oranların, bankaların kendi koşullarına ve müşterinin profiline göre değişiklik gösterebileceğini ve özellikle dijital kanallardan hesap açan yeni müşterilere özel olduğunu unutmamak gerekiyor.

Rakamlarla 1 milyon liranın yeni getirisi

Peki, mevduat faizlerindeki bu düşüş, tasarruf sahibinin cebine nasıl yansıyor? 1 milyon TL'sini 32 günlüğüne vadeli mevduata yatıran bir yatırımcının kazancındaki erime oldukça belirgin. Mevcut en yüksek oran olan yüzde 49 üzerinden yapılan bir hesaplamada, 1 milyon liranın 32 günlük brüt faiz getirisi yaklaşık 40.833 TL oluyor. Ancak bu rakam, yatırımcının eline geçen net tutar değil.

Temmuz ayında yapılan düzenlemeyle artırılan yüzde 15'lik stopaj (kaynaktan kesilen vergi) düşüldüğünde, yatırımcının eline geçecek net kazanç yaklaşık 34.708 TL'ye geriliyor. Sadece birkaç ay önce yüzde 55-56 gibi oranların konuşulduğu bir ortamda net getirinin 40.000 TL'nin üzerinde olduğu düşünüldüğünde, mevcut tablonun tasarruf sahibinin alım gücü üzerindeki baskıyı artırdığı görülüyor. Faizlerdeki her bir puanlık düşüş, enflasyon karşısında parasının değerini korumaya çalışan vatandaşın getirisinden binlerce lira eksilmesi anlamına geliyor.

Yatırımcının kafası karışık: tl mi, döviz mi?

Faizlerin aşağı yönlü bir patikaya girmesiyle birlikte, yatırımcıların aklındaki en temel soru yeniden gündeme geldi: "Türk Lirası'nda kalmak hala avantajlı mı, yoksa dövize yönelme zamanı geldi mi?" Bu soru, özellikle son bir yıldır yüksek faiz sayesinde dövizden TL'ye dönen veya parasını TL'de tutmayı tercih eden yatırımcılar için kritik önem taşıyor. Faizlerdeki düşüş, teorik olarak TL'nin cazibesini azaltarak dövize olan talebi artırma potansiyeli taşıyor.

Ancak ekonomi analistleri, resmin bu kadar basit olmadığına dikkat çekiyor. Alnus Yatırım gibi aracı kurumlar tarafından yapılan değerlendirmelerde, döviz kurlarında beklenen ölçüde bir artış yaşanmadığı sürece TL'nin reel olarak hala pozitif bir getiri sunduğu vurgulanıyor. Analizde, "TL'de yeterli reel getiri halen devam etmektedir" denilerek, faiz indiriminin döviz veya tahvil piyasalarında hemen negatif bir etki yaratmayabileceği, hatta TL lehine pozitif bir fiyatlamanın bile oluşabileceği ifade ediliyor. Bu görüşe göre, enflasyondaki düşüş beklentisi sürdüğü ve kurlar stabil kaldığı müddetçe, yüzde 40'ların üzerindeki mevduat faizi hala önemli bir getiri aracı olmaya devam edecek.

Müşteri kapma yarışında 'hoş geldin' faizi tuzağı

Bankaların sunduğu faiz oranları arasındaki makasın açılması ve "yeni müşteri" odaklı kampanyaların çoğalması, tasarruf sahiplerini daha dikkatli olmaya itiyor. Bankalar, yeni müşteri kazanmak için ilk bir aylık periyotta piyasa ortalamasının oldukça üzerinde faiz oranları teklif ederken, bu sürenin sonunda oranları standart seviyelere, hatta daha altına çekebiliyor. "Hoş geldin faizi" olarak bilinen bu strateji, ilk bakışta cazip görünse de, vadesini yenilemek isteyen müşteriler için bir hayal kırıklığına dönüşebiliyor.

Bu durum, bilinçli yatırımcıları adeta bir "faiz avcısına" dönüştürüyor. Parasını en yüksek getiride tutmak isteyen birçok tasarruf sahibi, her 32 günde bir bankalar arasında para transferi yaparak en yüksek "hoş geldin" faizini kovalıyor. Bu yöntem ek bir operasyonel yük getirse de, mevcut ve yeni müşteri arasındaki faiz farkının açılması, yatırımcıları bu yola sevk eden en önemli etken olarak öne çıkıyor.

Gözler enflasyon verileri ve bir sonraki toplantıda

Mevduat faizlerinin ve dolayısıyla TL'nin cazibesinin gelecekteki seyrini belirleyecek en önemli iki faktör, önümüzdeki aylarda açıklanacak enflasyon verileri ve TCMB'nin bir sonraki PPK toplantısında alacağı karar olacak. Eğer enflasyon beklentiler doğrultusunda düşüş eğilimini sürdürürse, mevcut faiz oranları reel getiri sunmaya devam edebilir. Ancak enflasyonda yaşanacak beklenmedik bir sıçrama, TL mevduatın getirisini tamamen eriterek yatırımcıları döviz gibi alternatif varlıklara yöneltebilir.

Ekonomi yönetimi, bir yandan faizleri indirerek ekonomik aktiviteyi canlandırmayı hedeflerken, diğer yandan TL'nin cazibesini koruyarak kur istikrarını ve dezenflasyon sürecini sürdürmek gibi hassas bir dengeyi gözetmek zorunda. Bu denge politikasının başarısı, önümüzdeki dönemde hem piyasaların hem de parasının değerini korumaya çalışan milyonlarca vatandaşın geleceğini doğrudan etkileyecek.

Kaynak: HABER MERKEZİ