2026 yılı için asgari ücret net 28 bin 75 lira, brüt 33 bin 30 lira olarak ilan edildi. Masada işçinin olmadığı, taleplerin yok sayıldığı bu karar, milyonlar için yeni yılın daha başlamadan kaybedildiğini ilan etti. Yüzde 27’lik artış, daha yürürlüğe girmeden eridi. Asgari ücret, tarihinde ilk kez açıklandığı gün Türk-İş’in açıkladığı açlık sınırının altına düştü.


DİSK-AR’ın araştırmasına göre asgari ücretli yalnızca kasım ayında 6 bin 574 lira kayıp yaşadı. Açıklanan zamla ücretteki artış 5 bin 971 lirada kaldı; yani bir aylık kaybı dahi telafi edemedi. Zam oranı, kasım ayında açıklanan yüzde 31,07’lik resmi yıllık enflasyonun da altında kaldı.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, asgari ücretin yine işçinin dışlandığı bir süreçte belirlendiğini vurgulayarak, ücretin yoksulluk sınırını esas almadan tespit edildiğini söyledi.
“Teklif ve müzakere olmadan işverenler ve hükümetin tek taraflı kararıyla belirlenen asgari ücret, yine uluslararası kurallara uyulmadan, yine hanehalkının geçimi ve yine yoksulluk sınırı gözetilmeden belirlendi. İşçiler büyümeden yine payını alamadı. Kasım 2025 yoksulluk sınırı, 2026 için belirlenen asgari ücretin 3,4 katı! Yani asgari ücret yine açlık ve yoksulluk sınırı altında kalacak ve yine karnımızı doyurmaya bile yetmeyecek.


“Asgari ücret belirlenirken işçiler olmasa da olur” diyen bir zihniyet, kendine yakışanı yapmış, işverenlerle bir olup milyonların sesini duymazdan gelmiştir. Bu ülkeyi yönetenler asgari ücreti belirlerken seçimini bir kez daha bu ülkenin tüm değer ve güzelliklerini üreten işçilerden değil sermayeden yana yapmıştır. Bu iktidar Türkiye işçi sınıfını açlık sınırının altında asgari ücrete mahkum etmeye, ülkemizi bir ucuz emek cenneti yapmaya kararlı ise biz de emeğimizi, ekmeğimizi, geleceğimizi ve memleketimizi savunmaya kararlıyız. Yan yana geleceğiz, omuz omuza vereceğiz ve bu adaletsiz düzeni değiştireceğiz.”

Hüsnü Erkan-3


İşçiler yıllardır mağdur ediliyor


Ekonomist Prof. Dr. Hüsnü Erkan ciddi bir yöntem hatası olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “İşçiler hakkında karar alıyorsunuz ama işçiler bu masada temsil edilmiyor. Oluşturulan kurulda çoğunluk, iktidar yanlısı, devlet yanlısı ya da işveren yanlısı kesimlerden oluşuyor. Bu nedenle işçiler yıllardır bu süreçte mağdur ediliyor. Oysa işçiler hakkında karar verilecekse, işçilerin o masada bulunması zorunludur.
Türkiye ekonomisi uzun süredir zayıflayan bir süreçten geçiyor. Bu süreç 2013’te toplumun geneli tarafından çok hissedilmedi ama dolar bazlı milli gelir hesaplarında düşüşler o dönemde başladı. Başkanlık sisteminden sonra ekonomideki bozulma hızlandı. Katılımcı yapı ve ortak akıl yerine, uzmanların ve bakanlıkların görüşleri değil, iktidardaki kişinin tercihleri belirleyici oldu. Bunun en somut örneği “nas” tercihi oldu. Bu tercihle birlikte döviz kuru hızla yükseldi. Geçmişte yüzde 4–5 bandında seyreden döviz kuru bugün 50’li seviyelere yaklaştı. Bu ne anlama geliyor? Dövizle alınan her şeyin pahalanması demek. Enerji alıyoruz, benzin alıyoruz, elektrik üretmek için doğalgaz alıyoruz; bunların tamamı dövize bağlı. Döviz kurunun bu kadar yükselmesi piyasada genel bir pahalılık yarattı. Bu koşullarda işçiye verilen asgari ücret, artık geçinecek bir ücret olmaktan çıktı. Son derece yetersiz hale geldi. Bu nedenle işçilerin daha yüksek bir asgari ücret talep etmesi son derece haklıdır.

Enflasyon 1 4Lrk Cover Vqbh

Milyonlarca vatandaşa nefes aldıran karar: GSS borçları tek kalemle silindi
Milyonlarca vatandaşa nefes aldıran karar: GSS borçları tek kalemle silindi
İçeriği Görüntüle


TÜİK’e güven yok


Üretmeyen bir Türkiye vurgusu yapan Erkan “Uzun yıllardır sanayi ve üretim yerine ticaret ve inşaat ağırlıklı bir büyüme stratejisi uygulandı. Oysa sanayi üretimi çok daha yüksek katma değer yaratır. Bir fabrika kurulduğunda, girdi sağlayan ve çıktı alan pek çok sektörle etkileşim kurar ve katma değeri katlanarak artar. İnşaatta ise üretim bir kez yapılır ve sonra değer kaybeder. Aynı durum tarımda da yaşandı. Tarımda kullanılan gübre, ilaç, yakıt gibi girdilerin tamamı dövize bağlı. Döviz kuru bu kadar yükselmişken çiftçi nasıl üretecek? Üretemediği için üretimden çekildi. Bu da yoksulluğu daha da derinleştirdi. Bu koşullarda yoksulluğu önleyecek olan şey, daha yüksek bir asgari ücrettir. Ancak bugün belirlenen asgari ücret, hem açlık sınırının hem yoksulluk sınırının altında kaldı. Üstelik resmi enflasyonun da gerisinde belirlendi. TÜİK’in hesaplamalarının güvenilirliği ise artık toplumun geniş kesimleri tarafından sorgulanıyor. Sonuç olarak verilen asgari ücret, toplumun geniş kesimlerinin geçinebileceği bir düzey değildir.” Tepkisi verdi.


TÜRK-İŞ: “Bu ücretle insanlar geçinemiyor”


TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, belirlenen rakamın ne asgari ücretlinin ne de kamuoyunun kabul edebileceği bir ücret olduğunu belirterek komisyonun yapısına tepki gösterdi: “Bu rakam ne asgari ücretlinin ne kamuoyunun ne de bizim kabul edebileceğimiz bir rakamdır. Bu yapıdan sağlıklı rakam çıkmayacağını bildiğimiz için katılmadık. Bu rakama göre bir daha düzenlemeye ihtiyaç görünüyor. Bizim amacımız ülkede bir kriz yaratmak değil. Talebimiz çok net; bu ücret artık geçim ücreti olmuştur ve bu ücretle insanlar geçinemiyor. Bir yıl önce dedik ki gıdadaki artışa bakın, kiraya bakın, eğitime bakın, ulaşıma bakın. Bu kalemleri sepetin içine alın. Geçen seneden gelen yüzde 14,38’lik kaybı ekleyin. Üzerine refah payını koyun, ondan sonra bir rakam çıksın. Antidemokratik bir yapı var ortada.Bugün ülkede en çok zorlanan üç kesim var; emekli, işsiz ve asgari ücretli. Bu rakam ne gıdayı karşılıyor ne kirayı ne eğitimi ne ulaşımı. Komisyonun yapısı bu şekilde devam ettiği müddetçe ne asgari ücretli ne emekli ne de biz memnun oluruz.”


“Geçim yoksa seçim var”


CHP Genel Başkanı Özgür Özel, açıklanan asgari ücretin tarihte ilk kez açıklandığı gün açlık sınırının altında kaldığını söyleyerek, “Tarihte ilk kez Türkiye Cumhuriyeti’nde asgari ücret açıklandığı gün açlık sınırının altında, 30 bin liranın altında. Böyle bir kötülük olmaz. Böyle bir haksızlık olmaz. Böyle bir vicdansızlık olmaz. Bugün verilen zam, iki ay sonra cebe girdiğinde açlık sınırının 6 bin lira altında olacak. Şu anda açlık sınırı 30 bin lira. Bu ay sonunda 31-32 bin lira olacak, şubat ayında 33-34 bin lira olacak.
Geçen sene gerçekleşen enflasyona göre değil, beklenti enflasyonuna göre zam verdiler. Bu sene de enflasyon yüzde 33 iken yüzde 16’ya göre hesap yapıp yüzde 27 zam verdiler. Bir kere asgari ücretliye tarihin en büyük kazığını geçen sene atmışlardı, şimdi devam ettiriyorlar.
Tarihte ilk kez işçi tarafı masada yok. Ortada işçi yok, işverenle baş başa verdiler. Bu korkunç sefalet ücretini işçiye dayattılar. Bu asgari ücret komisyonu hukuki veya vicdani bir şekilde çalışmıyor.
Bugün meydanlarda soruyoruz: ‘Geçim var mı? Geçim yok. Geçim yoksa seçim var.’ Türkiye’nin 81 ilinde halinden memnun olan kimse yok. Bugün sandık kurulsa bu iktidar gidiyor. Eninde sonunda seçim olacak. Biz var gücümüzle erken seçim sandığı için mücadele etmeye devam edeceğiz, onlar da var güçleriyle sandıktan kaçmaya çalışacaklar.” Diye konuştu.


Gıda sepeti durmuyor, sofra daralıyor


Asgari ücret açlık sınırının altında açıklanırken, gıda fiyatlarındaki durmak bilmeyen artış, milyonlarca emekçi için geçimin artık matematik değil hayatta kalma hesabına dönüştüğünü bir kez daha ortaya koydu. KAMU-AR verileri, sofradaki yangının aralık ayında da hız kesmeden sürdüğünü ortaya koydu. Aralık ayında gıda fiyatları bir önceki aya göre yüzde 2,6, geçen yılın aynı ayına göre ise yüzde 44,5 arttı. Bu artış, mutfakta alım gücünün nasıl eridiğini net biçimde gösterdi. 2024’te 1000 TL’ye doldurulabilen bir gıda sepeti, 2025’te yurttaşa ortalama 1540 TL’ye mal oldu. Aralık ayında ekmek, pirinç ve un ile süt ve süt ürünleri dışındaki tüm gıda gruplarında fiyatlar yükseldi. Meyve fiyatları yüzde 10,2, sebze fiyatları yüzde 6,1, bakliyat fiyatları ise yüzde 10,4 arttı. Et ve balık grubundaki artış yüzde 4,7 olurken, süt ve süt ürünleri ile yumurta grubunda fiyatlar yüzde 3,5 geriledi. Yıllık bazda bakıldığında ise zam şampiyonu meyve oldu. Meyve fiyatları yüzde 73,4, et ve balık yüzde 66,7, sebze fiyatları ise yüzde 46,6 oranında arttı.

Barınma krizi derinleşiyor


Asgari ücretle geçinmenin imkansızlaştığı bir tabloda, en büyük krizlerden biri de barınmada yaşanıyor. Eurostat’ın verilerine göre kalabalık konutlarda yaşayanların oranı yüzde 38,2 ile AB ortalamasının iki katını aşarken, her 10 kişiden 4’ünün dar alanlara sıkışmış biçimde yaşamak zorunda bırakılması, yoksulluğun mekâna hapsolmuş halini gözler önüne serdi. Tablo yalnızca metrekareyle sınırlı değil; barınmanın maliyeti de haneleri boğuyor. Gelirinin en az yüzde 40’ını kira, fatura ve vergilere ayırmak zorunda kalanların oranı yüzde 14,8’e ulaşırken, Türkiye AB ortalamasının neredeyse iki katı bir yükle karşı karşıya.


3 çeyrek altın yapmıyor


Hayat pahalılığının devam ettiği Türkiye'de Yeni asgari ücretle alınabilecek Cumhuriyet ve çeyrek altın sayısı da değişti. AK Parti'nin iktidara geldiği 2002'de 184 lira olan asgari ücretle 1,6 Cumhuriyet altını alınabilirken an itibarıyla 1 tane dahi alınamıyor. Çeyrek altında da aynı dönemde 6,4 olan sayı 2,74'e düştü. Bu durumda, asgari ücretle 2 çeyrek altın alınabiliyor ve yaklaşık 7 bin 590 lira bakiye kalıyor. Yeni asgari ücret ile 4,6 adet gram altın satın alınabiliyor.


Güncel döviz kuru üzerinden hesaplandığında, asgari ücretle çalışan bir işçinin yıllık geliri yaklaşık 7,5 bin dolar seviyesinde kalıyor. Bu rakam, kamuoyuna hedef olarak sunulan 17 bin dolarlık kişi başı milli gelirin yarısından da düşük. Kişi başına milli gelir istatistiksel bir ortalamayı ifade ederken, milyonlarca çalışanın geliri bu ortalamanın oldukça altında seyrediyor. Türkiye’de ekonomik büyüme verileri yukarı yönlü seyrederken, bu büyümenin ücretlilerin cebine nasıl yansıdığı sorusu yeniden gündeme geliyor.
Türkiye’de asgari ücret artık yalnızca en alt gelir grubunu değil, çalışanların çok büyük bir bölümünü kapsıyor. Sendika ve araştırma kuruluşlarının verilerine göre ülkede 11 milyondan fazla kişi asgari ücret ya da bu ücrete çok yakın bir gelirle çalışıyor. Bu sayı, kayıtlı çalışanların yaklaşık yüzde 35-40’ına karşılık geliyor.


Avrupa ülkelerinde asgari ücret, genellikle geçici ya da başlangıç düzeyi bir gelir olarak tanımlanırken; Türkiye’de standart ücret haline gelmiş durumda. Kişi başına milli geliri 15-20 bin dolar bandında bulunan ülkelerde asgari ücretli çalışan oranı genellikle yüzde 5 ila 10 arasında değişiyor. Bu ülkelerde asgari ücret, ortalama gelirin çok altında kalan geniş bir kitleyi değil, sınırlı bir kesimi ilgilendiriyor.

Goreli Yoksulluk Orani Yuzde 13 9 Oldu 4819

Asgari ücret açıklandı, zamlar peş peşe geldi


Asgari ücretin 2026 için 28 bin 75 lira olarak açıklanmasının hemen ardından, yurttaşın en temel işlemleri için aldığı “değerli kâğıtlar” da zamlandı: Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğle pasaporttan sürücü belgesine, kimlik kartından noter evraklarına kadar pek çok belgeye yüzde 19,01 artış geldi. Buna göre 2026’da pasaport bedeli 1.351 lira, sürücü belgesi 1.690 lira oldu; T.C. kimlik kartı doğum ya da değiştirme nedeniyle düzenlendiğinde 220 lira, kayıp halinde 440 lira olarak belirlendi. Motorlu araç tescil belgesi 1.511 lira, iş makinesi tescil belgesi 1.261 lira olurken, yabancı çalışma izin belgesi ve çalışma izni muafiyeti belgesi 964 liraya yükseldi. Noter işlemlerinde kullanılan noter kâğıdı ve beyannameler 149 lira, protesto ve vekâletname gibi belgeler 298 lira olarak tespit edildi; banka çeklerinde her bir yaprak için alınacak tutar ise 95 lira oldu. Tebliğ 1 Ocak 2026 itibarıyla yürürlüğe girecek.

Kaynak: özge uyanık