İçişleri Bakanlığı Eğitim Daire Başkanlığında düzenlenen 109. Dönem Kaymakamlık Kursu Tecrübe Paylaşımı Programı'na, Adalet Bakanı Tunç, İçişleri Bakan Yardımcısı Bülent Turan ile kaymakam adayları katıldı.
Programda konuşan Tunç, devletin omurgası "mülki idare amirliği" sisteminin ilk makamının kaymakamlık olduğunu, kaymakamların görev yaptıkları yerde devleti temsil ettiğini söyledi.
Tunç, kaymakam adaylarına, ilk atandıkları yerde makama oturmadan ilçe halkıyla temas kurmaları ve iyi bir ilk izlenim vermeleri tavsiyesinde bulundu.
Kaymakam adaylarının eğitime, çocukların gelişimine önem vermesi gerektiğini söyleyen Tunç, 22 yıldır "önce insan" diyerek her alanda güçlü insan yetiştirmek için çalıştıklarını anlattı.
Adalet Bakanı Tunç, Türkiye'nin fiziki şartlarının iyileştirilmesi amacıyla önemli işler yaptıklarını, fiziki kalkınmanın yanında temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi adına "sessiz devrim" niteliğinde birçok değişikliğin hayata geçirildiğini aktardı.
Anayasa'da da birçok reform yapıldığını ifade eden Tunç, "10 yılda bir darbeyle önü kesilen demokrasimizin, ülkemizin bu karanlık günlerle, 15 Temmuz gibi karanlık gecelerle bir daha karşılaşmaması için önemli yapısal reformları hayata geçirdik Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde." diye konuştu.
Bakan Tunç, Türk milletinin daha fazlasını hak ettiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Yeni bir anayasa hedefimizden hiç vazgeçmiyoruz. Demokratik, sivil, katılımcı bir anayasayla yola devam etmemiz lazım. Bir darbe anayasasıyla yönetiliyoruz. 177 maddesi var ama 184 kez değişti, birkaç kez değişen maddeler var. Bu değişiklikler Anayasamızın maddeleri arasındaki yeknesaklığı bozdu, uyum sorunu ortaya çıktı. Uyum sorunu nedeniyle Yüksek Mahkemelerimiz arasındaki görüş farklılıkları da kamuoyuna olumsuz şekilde yansıdı. Bunların bir daha ortaya çıkmaması, Anayasamızın maddelerinin uyumlu olması, temel hak ve özgürlükleri öne alan, devletin sorumluluklarını net biçimde ortaya koyan demokratik, sivil, katılımcı bir Anayasayı yapmak zorundayız. Cumhuriyetimizin ikinci yüz yılının başlangıcındayız. Türkiye Yüzyılı'na da yeni bir Anayasa yakışır."
Yılmaz Tunç, çocukların ülkenin geleceği olduğunu belirterek, kaymakam adaylarına görevlerine başladıktan sonra tebdili kıyafetle okulları ziyaret etmeleri tavsiyesinde bulundu. Tunç, gençlerin gelişimi, ilçenin şartlarına uygun projelerin geliştirilmesi adına da kaymakamlara görev düştüğünü ifade etti.
"Soykırım suçuna, bebek katillerinin suçuna ortak oluyorlar"
Adalet Bakanı Tunç, Gazze'de soykırım suçunu dünyanın önleyemediğini, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı tarafından soykırım suçuna ilişkin soruşturma açıldığını hatırlattı.
Uluslararası Adalet Divanı'nda Güney Afrika'nın başlattığı davada da İsrail'in devlet olarak soykırım suçundan yargılandığını ve tedbir kararının verildiğini aktaran Tunç, İsrail'in, soykırım yapan bir örgüt gibi hareket ettiğini belirtti.
Bunların, bütün dünyanın gözü önünde gerçekleştiğini dile getiren Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uluslararası Adalet Divanı'nda soykırımla suçlanan bir devletin yöneticilerinin, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısının tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılan bir devletin başbakanını kendi parlamentolarında ayakta alkışlayarak o soykırım suçuna, bebek katillerinin suçuna ortak oluyorlar. Maalesef dünya böyle. Ama biz Türkiye olarak Cumhurbaşkanımızın liderliğinde hakkaniyeti, adaleti, insan haklarını savunmaya devam edeceğiz. Ülkemizde de vatandaşlarımızın 22 yıldan bu yana olduğu gibi kamu hizmetlerinden en etkin şekilde yararlanmasını sağlayacağız."
"Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti, herkes kurallara uyacak"
Tunç, programın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Ordu'nun Aybastı ilçesinde, cumhuriyet savcısı ile restoran çalışanları arasında çıkan tartışmaya ilişkin soru üzerine Tunç, savcı ve ailesine geçmiş olsun dileklerinde bulunarak, bu tür şiddet olaylarının kime yapılırsa yapılsın kabul edilmemesi gerektiğini bildirdi.
Olaya ilişkin soruşturma süreci olduğuna dikkati çeken Tunç, "Özellikle sosyal medya ve bazı basın yayın kuruluşlarında olay farklı anlatıldı. Baştan tetkik etmeden, teyit etmeden tek taraflı bir şekilde olayı sunmamak gerekiyor. Gazetecilik sorumluluğu altında öncelikle doğruluğunu tespit edip, ilgililere ulaşıp, nedir olay, ona göre yayın yapmak gerekiyor. Sonradan özür dilemek zorunda kalınıyor." ifadelerini kullandı.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından erişim yasağı getirilen sosyal medya uygulaması Instagram'a ilişkin alınmış bir mahkeme kararı olup olmadığı sorusuna karşılık Tunç, karara ilişkin düzenlemelerin, 5651 sayılı internet ortamındaki yayınların düzenlenmesine ilişkin kanunda yer aldığını söyledi.
Kanunun BTK'ye, erişim sağlayıcılarına ve internet kuruluşlarına görevler yüklediğini belirten Tunç, şunları kaydetti:
"Burada BTK'nin yetkileri var, başkana verilen yetkiler var. Bu yetkiler çerçevesinde gerçekleştirilen bir durum söz konusu. Çocukların cinsel istismarına yönelik suçlar, terör suçları, Atatürk aleyhine işlenen suçlar, yasa dışı bahis gibi kanunda sayılan, katalog suçlarla ilgili internet ortamında bir yayın söz konusu olduğunda bu yayının durdurulması yetkisi, BTK'nin başkanına verilmiş bir yetki. Bu yetkiyi kullanan BTK, hangi gerekçelerle, hangi yayınlarla bu yayın durdurma kararını, erişimin engellenmesi kararını aldığını ilgili sosyal medya kuruluşuna bildiriyor. Öncelikle bu yayının çıkarılmasıyla ilgili bildirimde bulunuyor. Çıkarılmadığı taktirde yayını durdurma yetkisi var. Bu yetki, suç teşkil eden bir yetkiyse soruşturma makamlarının da devreye girmesi söz konusu."
BTK'nin gerekçelerinin ilgili sosyal medya şirketine tebliğ edildiğini aktaran Tunç, "Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti, herkes kurallara uyacak. Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları da kurallara uyacak. Türkiye'de yaşayan yabancılar da bu kanunlara uyacak. Türkiye'de yayın yapan sosyal medya kuruluşları da ülkemizin kanunlarına uyacak. Hiç kimsenin ayrıcalığı yok. İnternette suç işlenmesinin önlenmesi konusunda devlete verilen bir görev varsa, bu görevi devlet kurumlarıyla beraber elbette ki yapmak durumunda. Sosyal medya şirketi de eğer BTK'nin kapatmaya gerekçe gösterdiği yayınları erişimden çıkarırsa zaten sorun ortadan kalkar." ifadelerinde kullandı.
Konuya ilişkin yargı makamlarına intikal eden hususlar bulunduğunu dile getiren Yılmaz Tunç, "Kapatma kararına karşı idari yargıda açılan davalar var. Bu davalar, birleştirilerek idareden hangi gerekçeyle kapatma kararı verildiğine yönelik bir savunma alınacak. Sonrasında yargımız bu konuda kararı verecektir. Sosyal medya şirketleri Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına uymak durumundadırlar. 5651 sayılı kanun herkesi bağlar." değerlendirmesinde bulundu.
"Müdahale dilekçesi 7 UAD'ye sunulacak"
Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail'in yargılanmasına ve Türkiye'nin davaya katılma talebine ilişkin soru üzerine Tunç, Türkiye'nin her platformda, hakkı, adaleti, insan haklarını savunmaya, Filistinlilerin, dünyadaki mazlumların hakkını savunmaya devam edeceğini bildirdi.
Yılmaz Tunç, yarın Güney Afrika'nın UAD'de başlatmış olduğu soykırımla ilgili İsrail'in yargılandığı davaya müdahale dilekçesi verileceğini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığını anımsatarak, "Dışişleri Bakanlığımız ve Adalet Bakanlığı olarak birlikte yaptığımız bir çalışma söz konusu. İnşallah o müdahale dilekçesi UAD'ye intikal ettirilecek." diye konuştu.
"Başsağlığı dileyen vatandaşlarımızın paylaşımlarına engel konuldu"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Instagram'a getirilen kısıtlamaya ilişkin açıklaması sorulan Tunç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye suikastı sonrası başsağlığı mesajlarına paylaşım engeli konulduğunu hatırlattığını söyledi.
"Bu basın özgürlüğüne sığar mı? Sosyal medya şirketi olarak bazı paylaşımlara izin verecek, bazılarına vermeyeceksiniz, o zaman özgür bir ortam değilsiniz demektir." diyen Tunç, şöyle devam etti:
"Siz basın özgürlüğüne inanıyorsanız, 'sansüre karşıyım' diyorsanız, o paylaşımlarında engellenmesine de karşı çıkmanız lazım. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hassasiyetlerine de uygun yayın yapmak durumundasınız. Siz bir sosyal medya şirketi olarak hizmet verirken burada bir kazanç sağlıyorsunuz, bunun vergisini vermek zorundasınız. Bu hizmeti verirken Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin size sağladığı imkanlardan yararlanıyorsunuz. Burada verdiğiniz hizmet karşılığında 'benim kurallarım geçerli' derseniz, herkesin kurallarının geçerli olduğu yerde hukuk devletinden bahsetmek mümkün olabilir mi? Sayın Cumhurbaşkanı'mızın da bahsettiği bu."