Bundan tam 20 yıl önceydi... Genç bir görevli olarak çalıştığı yuvaya iki yaşında bir kız çocuğu getirmişlerdi. Down sendromluydu ve çok güzel gülüyodu. Ailesi ortalıkta yoktu. Fadime Akgül altı yıl boyunca ilgilendi bu yalnız bırakılan küçük kızla.
Okula giderken heyecan duyuyordu, minik kızı göreceği için. Küçük kızın sevgi dolu tavırları ise inanılmazdı. Çok güzel bir ilişkileri vardı. Ama ayrılık zamanı gelmişti. Küçük kız bilmiyordu ama hayat böyleydi. Ayrılıklar da vardı... Minik kızın "anne" dediği Fadime Akgül çok gençti ve bekardı. Üstelik yeni bir hayat kurmayı düşünüyordu...
Rıza Akgül ile nişanlıydılar.
Ve veda için okula gitti Fadime Akgül... Diğer çocuklar ve personelle vedalaştıktan sonra sıra, altı yıldır bağrına bastığı küçük kıza gelmişti.
Sarıldılar, öpüştüler. Bir daha sarıldılar.
Tam kapıdan çıkacaktı Fadime Akgül...
Arkadan bir ses...
“Anne beni bırakacak mısın?”
Döndü bir kez daha sarıldı ve hiçbir şey söylemeden gözyaşlarını gizleyerek okulu terk etti.
Ama uyuyamıyordu. Hep aklında o sözler ve küçük kızın mahsun bakışı geliyordu aklına.
Hafta sonları bazı çocukların aileleri, bazı çocukların koruyucu aileleri gelirdi. O küçük kız için kimse gelmeyecekti. Bekleyecek, bekleyecek üzüntü içinde, gözyaşları içinde odasına geri dönecekti. Ne bir bayram, ne bir kutlama onun için heyecan yaratmayacaktı. Bunu çok iyi biliyordu. Kimsesiz çocukların çaresiz bakışlarına yakından tanık olmuştu.
Konuyu nişanlısına açtı ve o minik kızın koruyucu ailesi olmak istediğini söyledi. Karşısında sevgi dolu bir adam vardı... Nişanlısının sözünü ikiletmeden onay verdi. Bu arada evlendiler. İlk işleri de koruyucu aile olarak başvuru yapmak oldu. Bir buçuk aylık bürokratik işlemlerden sonra minik kızın bir koruyucu ailesi olmuştu.
Zaman geçti Akgül çiftinin iki çocuğu daha oldu. Şimdi o minik kız 22 yaşında ve Akgül Ailesinin bir bireyi.
Bu olay İzmir'de yaşandı. Geçen günlerde de gazetemizin manşeti oldu...
İyilik dünyayı güzelleştirecek ve dünyayı güzellik kurtaracak...
Artık daha eminim.