Türkiye'den Avrupa Birliği ülkelerine seyahat etme hayali kuran milyonlarca vatandaş, son aylarda benzeri görülmemiş bir krizin pençesinde kıvranıyor. Artık sorun, vize alıp alamamak değil; vize başvurusunda bulunabilmek için o sihirli kapıdan içeri bir adım atabilmek, yani bir randevu alabilmek. Resmi aracı kurumların internet siteleri aylardır "uygun randevu bulunmamaktadır" uyarısıyla donarken, arka planda devasa bir karaborsa ekonomisi işliyor. İddialara göre, organize gruplar tarafından yönetilen bot yazılımları, sisteme düşen randevuları saniyeler içinde kapatarak, bu randevuları fahiş fiyatlarla çaresiz vatandaşlara satıyor. Tek bir Schengen vizesi randevusu için istenen bedelin 3000 Euro'ya kadar çıkması, Avrupa'ya seyahati sadece zenginler için ulaşılabilir bir lüks haline getirirken, sıradan vatandaşları dijital bir soygunun ve derin bir umutsuzluğun ortasında bırakıyor.

Yıldız Tilbe... İzmir, Gültepe'de doğan bir Türkiye efsanesi...
Yıldız Tilbe... İzmir, Gültepe'de doğan bir Türkiye efsanesi...
İçeriği Görüntüle

Randevu bulmak imkansız, karaborsada anında mevcut

Sıradan bir Türk vatandaşının Schengen vizesi randevusu alma süreci, adeta bir sabır testine ve sinir harbine dönüşmüş durumda. Aylarca, her gün, her saat başı aracı kurumların internet sitelerini yenileyen, bir boşluk yakalama umuduyla ekran başında sabahlayan binlerce insan, sistematik olarak hüsrana uğruyor. Sistem, bir anlığına açılır gibi olsa bile, bilgileri girip onay butonuna basana kadar geçen o kısacık sürede tüm kontenjanların dolduğunu görmek, artık sıradan bir durum.

Ancak bu imkansızlık tablosunun bir de diğer yüzü var. Normal yollarla randevu bulamayan vatandaşlar, çaresizlik içinde "danışmanlık" adı altında hizmet veren yapılara yöneldiğinde, sihirli bir kapı aralanıyor. Sosyal medyada, özellikle kapalı Telegram ve WhatsApp gruplarında dönen bu ticarette, aynı gün içinde farklı ülke ve saatler için randevu seçenekleri sunulabiliyor. Elbette bunun bir bedeli var. Fiyatlar, talep edilen ülkenin popülerliğine ve aciliyete göre 600 Euro'dan başlayıp, 3000 Euro gibi akılalmaz seviyelere ulaşıyor. Yani bir vatandaş, daha vize başvuru harcını veya uçak biletini almadan, sadece başvuru hakkını elde etmek için asgari ücretin birkaç katını gözden çıkarmak zorunda kalıyor. Bu durum, adil erişim hakkını ortadan kaldıran ve sistemi tamamen parası olanın lehine çeviren organize bir sömürü çarkı yaratıyor.

Sistemin arkasındaki hayalet: Rus hackerlar mı devrede?

Peki, bu dijital karaborsa nasıl bu kadar kusursuz işleyebiliyor? Vize danışmanlık sektöründeki dürüst firmaların yetkilileri ve teknoloji uzmanları, sorunun kaynağı olarak gelişmiş bot yazılımlarını ve bunları yöneten organize hacker gruplarını işaret ediyor. İddiaların merkezinde ise özellikle Rus hackerlar tarafından yönetildiği öne sürülen yapılar bulunuyor. Bu grupların kullandığı otomatik yazılımlar, insanüstü bir hız ve verimlilikle çalışıyor. Botlar, aracı kurumların randevu sistemlerini 7/24 tarayarak, bir kontenjan açıldığı anda milisaniyeler içinde harekete geçiyor. Normal bir kullanıcının manuel olarak yapacağı işlemleri, onlar saniyeler içinde binlerce kez tekrarlayarak boş randevuları anında rezerve ediyor.

Bu teknolojik üstünlük, sıradan vatandaşın rekabet etme şansını tamamen ortadan kaldırıyor. Üstelik sistem sadece hız üzerine kurulu değil. Botlar, genellikle sahte veya geçici bilgilerle randevuları "yer tutmak" amacıyla kapatıyor. Daha sonra, karaborsadan bir müşteri çıktığında, bu randevu iptal edilerek aynı anda müşteri adına yeniden sisteme giriliyor ve bu karmaşık süreç, dışarıdan bakan bir göz için neredeyse takip edilemez hale geliyor. Bu durum, sadece bir teknoloji işgali değil, aynı zamanda Schengen vizesi randevu sisteminin organize bir yapı tarafından tamamen ele geçirildiği anlamına geliyor.

Sorumluluk kimde? aracı kurumlar ve konsolosluklar sessiz

Vatandaşın yaşadığı bu mağduriyet karşısında, sorumluluk zincirindeki aktörlerin derin sessizliği ise krizi daha da büyütüyor. Gözler öncelikle, vize başvurularını kabul etmekle yetkili olan resmi aracı kurumlara çevriliyor. Bu kurumların, sistemlerini bot saldırılarına karşı korumak için yeterli güvenlik önlemlerini alıp almadığı en büyük soru işareti. "Yüksek talep var" açıklaması, organize bir karaborsanın varlığı karşısında yetersiz kalıyor. Daha da vahimi, bazı iddialar, bu botları yöneten yapıların, vize başvuru merkezlerindeki bazı görevlilerle iş birliği içinde olduğu, randevu açılış saatlerini önceden öğrendiği veya belirli kontenjanlara öncelikli erişim sağladığı yönünde.

Sorumluluk zincirinin en tepesinde ise Avrupa Birliği ülkelerinin konsoloslukları yer alıyor. Herkesin gözü önünde dönen bu fahiş ticarete ve vatandaşın yaşadığı mağduriyete karşı konsoloslukların etkili bir çözüm üretememesi veya sessiz kalması, tepkileri artırıyor. Vatandaşlar, kendi adlarına yürütülen bu sürecin denetiminden ve şeffaflığından sorumlu olan diplomatik misyonlardan, bu dijital gaspa son verecek somut adımlar atmasını bekliyor. Ancak şu ana kadar, bu organize yapıya karşı caydırıcı bir yaptırım veya sistemi düzeltecek kalıcı bir çözüm geliştirilmiş değil.

Rakamların çelişkisi: retler düşerken başvuru yapmak neden zorlaştı?

Ekonomim.com'da yer alan habere göre Krizin en ironik yanlarından biri de resmi verilerle sahada yaşanan gerçeklik arasındaki devasa uçurum. Avrupa Birliği'nin açıkladığı resmi istatistikler, kağıt üzerinde Türk vatandaşları için durumun aslında iyileştiğini gösteriyor. 2023 yılında 1 milyon 55 bin olan Schengen vizesi başvuru sayısı, 2024'te 1 milyon 173 bine yükselmiş. Daha da dikkat çekicisi, ret oranlarındaki düşüş. 2023'te %16,1 olan vize ret oranı, 2024'te %14,5'e gerilemiş.

Bu rakamlar, normal şartlarda vize almanın bir önceki yıla göre daha kolaylaştığı şeklinde yorumlanabilir. Ancak sahadaki gerçeklik tam tersini söylüyor. Vatandaş, düşen ret oranlarından faydalanacağı başvuru aşamasına dahi ulaşamıyor. Bu çelişki, vize sisteminde fiili bir ayrımcılığın doğduğunu gösteriyor: Karaborsadan binlerce Euro ödeyerek randevu satın alabilenler, artan kabul oranlarının keyfini sürerken, bu parayı ödeyemeyen veya ödemek istemeyen milyonlarca insan, en temel hakları olan başvuru yapma hakkından mahrum bırakılıyor. Acil bir iş gezisine gitmesi gereken bir iş insanı, eğitimine başlaması gereken bir öğrenci veya yurt dışındaki ailesini ziyaret etmek isteyen bir vatandaş, bu adaletsiz sistem yüzünden planlarını ertelemek veya hayallerinden vazgeçmek zorunda kalıyor. Avrupa rüyası, daha başlamadan dijital bir kabusa ve finansal bir tuzağa dönüşüyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ