Türkiye'nin gıda ve perakende sektöründe son yılların en hızlı büyüyen markalarından biri olan ve "Halkın markası halkın yanında" sloganıyla milyonlarca tüketiciye ulaşan Konya merkezli Ekrem Coşkun Döner, ekonomik türbülansın son ve en sarsıcı kurbanlarından biri oldu. Agresif büyüme stratejisi ve uygun fiyat politikasıyla Türkiye genelinde 250'yi aşkın şubeye ulaşan dev zincir, artan maliyetler, düşen kar marjları ve içinde bulunduğu mali sıkıntılar nedeniyle iflasın eşiğine geldi. Şirket yönetimi, faaliyetlerini sürdürebilmek ve borçlarını yeniden yapılandırabilmek için son çare olarak mahkemenin kapısını çaldı ve konkordato talebinde bulundu. Bu başvuru, sadece bir ticari başarısızlık hikayesi değil, aynı zamanda yüksek enflasyon ve ekonomik daralmanın, en güçlü görünen markaları bile nasıl sarsabildiğinin dramatik bir göstergesi olarak kayıtlara geçti.
Mahkemeden 3 aylık 'nefes alma' süresi: konkordato süreci nasıl işleyecek?
Ekrem Coşkun Döner'in içinde bulunduğu mali çıkmaz, Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'ne yapılan konkordato başvurusuyla resmiyet kazandı. Mahkeme, şirketin talebini yerinde bularak, borçlulara karşı başlatılmış ve henüz sonuçlanmamış icra takiplerini durduran, şirkete adeta bir "nefes alma" imkanı sunan 3 aylık geçici mühlet kararı verdi. Bu karar, şirketin bu süre zarfında alacaklılarının baskısından bir nebze olsun kurtularak, mali yapısını düzeltme ve bir kurtuluş planı hazırlama fırsatı bulması anlamına geliyor.
Mahkeme, sürecin şeffaf ve adil bir şekilde yürütülmesi için şirkete bir de konkordato komiseri atanmasına karar verdi. Bu komiser, şirketin mali durumunu detaylı bir şekilde inceleyecek, alacaklılarla şirket arasında bir köprü görevi görecek ve mahkemeye sunulacak olan yeniden yapılandırma projesinin denetimini yapacak. Ayrıca, mahkeme, şirketin ve ortaklarının sahip olduğu taşınır ve taşınmaz malların devrini yasaklayarak, alacaklıların haklarını güvence altına alan önemli bir tedbir kararı da aldı.
Bu 3 aylık kritik sürecin sonunda ne olacağı ise, 17 Eylül 2025 Çarşamba günü yapılacak olan bir sonraki duruşmada netleşecek. Eğer şirket, bu süre zarfında alacaklılarını ikna edebilecek ve mahkemenin onaylayacağı bir proje sunabilirse, faaliyetlerine devam edebilir. Aksi takdirde, dev zincirin iflası kaçınılmaz hale gelebilir.
'Halkın markası' sloganından iflasın eşiğine: hızlı büyümenin bedeli mi?
Ekrem Coşkun Döner, 2013 yılında Ekrem Coşkun tarafından kurulduğunda, sektöre iddialı bir giriş yapmıştı. Özellikle "ucuz ve kaliteli döner" algısını yaratarak, geniş kitlelere hitap etmeyi başardı. Franchise sistemiyle hızla büyüyen marka, kısa sürede Türkiye'nin dört bir yanındaki AVM'lerde, ana caddelerde ve işlek noktalarda yerini aldı. Bu hızlı büyüme, markanın tanınırlığını artırırken, aynı zamanda onu ekonomik dalgalanmalara karşı daha kırılgan hale getiren bir dizi riski de beraberinde getirdi.
Ekonomi uzmanları, Ekrem Coşkun Döner'in yaşadığı bu mali krizin ardında, birkaç temel faktörün yattığını belirtiyor:
-
Artan Girdi Maliyetleri: Son yıllarda et fiyatlarında, enerjide (elektrik, doğalgaz), ambalaj malzemelerinde ve diğer temel gıda ürünlerinde yaşanan fahiş artışlar, markanın en önemli gider kalemlerini oluşturuyordu. "Ekonomik döner" modelini sürdürmek için fiyat artışlarını sınırlı tutmaya çalışan şirket, artan maliyetler ile satış fiyatı arasındaki makasın daralmasıyla, kar marjlarının erimesine engel olamadı.
-
Franchise Sisteminin Riskleri: Hızlı büyümesini büyük ölçüde franchise sistemine borçlu olan marka, bu sistemin getirdiği operasyonel ve finansal zorluklarla da yüzleşti. Yüzlerce farklı şubenin standartlarını korumak, lojistik ağını yönetmek ve franchise sahipleriyle finansal ilişkileri düzenlemek, merkezi yapı üzerinde ciddi bir baskı oluşturdu.
-
Yüksek Rekabet ve Tüketici Alışkanlıkları: Gıda sektörü, Türkiye'de rekabetin en yoğun olduğu alanlardan biri. Ekrem Coşkun Döner'in başarısının ardından, benzer konseptle piyasaya giren çok sayıda rakip ortaya çıktı. Aynı zamanda, yüksek enflasyon nedeniyle alım gücü düşen tüketicilerin, dışarıda yeme alışkanlıklarını azaltması da, sektördeki genel talebi olumsuz etkiledi.
Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde, "Halkın markası" olarak yola çıkan dev zincir, halkın yaşadığı ekonomik zorlukların bir yansıması olarak, kendi mali kriziyle yüzleşmek zorunda kaldı.
Zincirleme etki: franchise sahipleri ve tedarikçiler endişeli
Ekrem Coşkun Döner'in konkordato ilan etmesi, sadece şirketin merkezi yönetimini ve hissedarlarını ilgilendiren bir durum değil. Bu, aynı zamanda binlerce kişiyi etkileyecek bir "zincirleme etki" potansiyeli taşıyor.
En büyük endişeyi yaşayan kesimlerin başında, markaya güvenerek yatırım yapan ve birikimlerini bu işe yatıran yüzlerce franchise sahibi geliyor. Merkezi şirketin mali krize girmesi, şubelere yapılan mal tedarikinde aksamalara, markanın imajının zedelenmesine ve dolayısıyla şubelerin cirolarının düşmesine neden olabilir. Konkordato sürecinin başarısız olması ve şirketin iflas etmesi durumunda, bu franchise sahiplerinin geleceği de belirsizliğe girecektir. Birçoğu, banka kredileriyle kurdukları bu işletmelerin borçlarıyla baş başa kalma riskiyle karşı karşıya.
Diğer yandan, şirketin tedarik zincirinde yer alan yüzlerce firma da bu krizden doğrudan etkileniyor. Zincire et sağlayan büyükbaş hayvan çiftlikleri, dönerin ekmeğini üreten fırınlar, ayran ve içecek sağlayan firmalar, ambalaj ve paketleme malzemesi üretenler gibi birçok farklı sektörden tedarikçi, Ekrem Coşkun Döner'den olan alacaklarını tahsil edip edemeyecekleri konusunda endişeli bir bekleyiş içinde. Bu durum, gıda sektöründe daha geniş bir "yaprak dökümü"ne yol açma riski taşıyor.
Gıda sektöründe bir 'yaprak dökümü' mü? genel ekonomik tablo ne söylüyor?
Ekrem Coşkun Döner'in yaşadığı bu mali kriz, buzdağının sadece görünen yüzü olabilir. Türkiye'de özellikle son iki yıldır, artan maliyetler ve düşen alım gücü nedeniyle, gıda sektöründe faaliyet gösteren birçok firma benzer zorluklarla mücadele ediyor. Restoranlar, kafeler, lokantalar ve hazır yemek zincirleri, bir yandan fahiş kira bedelleri, yüksek personel ve enerji maliyetleriyle boğuşurken, diğer yandan da müşterilerinin azalan harcama kapasitesiyle yüzleşiyor.
TOBB'un açıkladığı son verilerde, kapanan şirket sayısındaki artışın en çok ticaret ve imalat sektörlerinde görülmesi de bu durumu teyit ediyor. Gıda sektörü, hem bir ticaret hem de bir imalat kolu olduğu için, bu ekonomik daralmadan çifte darbe yiyor. Bu nedenle, Ekrem Coşkun Döner'in yaşadığı bu sürecin, önümüzdeki dönemde sektördeki diğer oyuncular için de bir "erken uyarı" niteliği taşıdığı ve benzer konkordato veya iflas haberlerinin artabileceği endişesi dile getiriliyor. Bu durum, Türkiye ekonomisinin genel sağlığı ve girişimcilik ekosisteminin geleceği açısından da karamsar bir tablo çiziyor. Gözler şimdi, 17 Eylül'de yapılacak olan kritik duruşmada ve dev döner zincirinin bu mali girdaptan çıkıp çıkamayacağında olacak.