9 Eylül Gazetesi'nden Mert Yasin Alpdündar'ın haberine göre; İzmir Ticaret Odası (İZTO) Ağustos ayı Olağan Meclis Toplantısı, İZTO Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. İZTO Meclis Başkanı Selami Özpoyraz’ın idaresinde yapılan meclise, İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ve meclis üyeleri katıldı. Toplantıda, İzmir’deki orman yangınları, İzmir Körfezi’ndeki çevre sorunları ve KOBİ’leri yakından ilgilendiren enflasyon muhasebesi gibi önemli konular masaya yatırıldı.
‘ORMAN YANGINLARINDA CEZALARIN CAYDIRICI OLMASI GEREKİYOR’
İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, İzmir’deki yangınlardan etkilenen vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ileterek konuşmasına başladı. Özgener, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın etkilerine dikkat çekerken, “2024 yılının başından beri ülke genelinde 2 bin 690 orman yangını yaşadık. Bu rakamın geçen sene aynı dönemde bin 549 olduğuna dikkatlerinizi çekmek isterim. Zarar gören orman alanının ise geçen sene 12 bin 360 hektar iken, bu sene 20 bin 41’e çıktığını görüyoruz. Geçtiğimiz cuma günü AFAD tarafından Bayındır’ın Yeşilova, Bayraklı’nın Doğançay, Körfez ve Onur, Karşıyaka’nın Latife Hanım ve Sancaklı, Tire’nin ise Çayırlı Mahalleleri afet bölgesi ilan edildi. Ülkemiz genelinde yangınların öncelikli çıkış nedeninin ihmal olduğunu görüyoruz. 2023 yılında çıkan 2.579 yangının 1.133’ünün, İzmir’de çıkan 314 yangının 238’inin ise insan hatasından kaynaklandığı kayıtlara yansımış. Bu noktada hem caydırıcı cezaların hem de farkındalık ve eğitimin öneminden bahsetmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı. Özgener ayrıca İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin ‘yangın kulesi’ projesi geliştirerek patentini aldığını hatırlattı.
ÖZGENER’DEN ‘İZMİR KÖRFEZİ’ AÇIKLAMASI
İzmir Körfezi’nde kıyıya vuran ölü balıklara dair de açıklamalarda bulunan Mahmut Özgener, “Gerek Bakanlıklarımız gerek ise yerel yönetimler konu ile ilgili gerekli araştırmaları yapıyor. Burada bizlerin üzerine düşen görev; kentimizin tüm paydaşları ile bir araya gelip çözüm yollarını içeren bir Eylem Planı oluşturmak ve ivedilikle uygulamaya koymak. Bu nedenle kentimizde yaşanan gelişmeleri yakından takip ettiğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum” diye konuştu.
‘ENFLASYON MUHASEBESİNİN İFLASA VARAN ETKİLERİ OLABİLİR’
Enflasyon muhasebesinin özellikle KOBİ’lere ciddi zararı olacağını söyleyen Özgener, “30 Nisan 2024 tarihli Resmi Gazete kararı ile, 2024 yılı 1.geçici vergi döneminde enflasyon düzeltmesi yapılmadı. 2024 yılının 2. ve 3. geçici vergi dönemleri için enflasyon düzeltmesi uygulamasına devam edileceği belirtildi. Bugün ise bu uygulamanın reel sektörümüzü oldukça zor bir duruma düşürdüğünü görüyoruz. Enflasyon ve vergi artışları nedeniyle sıkıntılar yaşayan, öz sermayesi yetersiz olduğu için yüksek maliyetlerle borçlanmak durumunda kalan KOBİ’lerimizden sabit yatırımlar veya stoklar üzerinden vergi almanın doğru olmadığı düşüncesindeyiz. Bu konunun; ülkemiz ekonomisine istihdam, üretim, yatırım ve ihracat gibi alanlarda büyük destek veren KOBİ’lerin rekabet gücünü zedeleyeceğini, işletmeler açısından çalışan çıkarma, hatta iflasa varacak etkileri olabileceğini düşünüyor, kararın en kısa sürede gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle bağımsız denetime tabi olmayan işletmeler için enflasyon düzeltmesinin yıllık yapılması ya da isteğe bağlı olması önem taşıyor” diye vurguladı.
ENFLASYONLA MÜCADELE VURGUSU
“Merkez Bankası ağustos ayında faizleri beşinci kez sabit tuttu” diyerek sözlerine devam eden Özgener sözlerini şu şekilde sürdürdü;
“Temmuz ayında aylık enflasyonun ana eğilimi bir miktar yükselmesine rağmen, enflasyonist etkinin azalmasıyla birlikte iç talebin de yavaşlayacağını öngördüğünü tekrarladı. Fakat bütün bu açıklamalardan aklımızda kalması gereken; enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının Merkez Bankası öngörüleriyle uyumlu hale getirilmesinin kritik öneme sahip olduğu. Bir diğeri ise, enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulmanın gözlemlenmesi durumunda, sıkılaşma eğiliminin ortaya çıkacak olması. İşte tam bu noktada enflasyonla mücadelede önümüzdeki birkaç ay kritik olacak. Yurt içi talepteki yavaşlama daha da şiddetli hissedilirken, Merkez Bankası'nın gevşeme döngüsünü başlatması yönündeki baskıyı da artıracak. Enflasyonla mücadele programına ilişkin yurt içi talep baskıları artarken siyasetçilerin politika yapıcılara ve Merkez Bankası’na nasıl destek vereceği kritik ve belki de en önemli başarı faktörü olacak. Para politikasında ortaya konulan sıkı tedbirlerin, uygulamaların ve Merkez Bankası kararlılığının, bütçe politikaları tarafında da hayata geçirilmesinin bu mücadeleye önemli bir katkı sağlayacağı kanaatindeyiz. İlk adımları atılan vergi reform önlemleri, bütçe tarafında olumlu sonuçlar vermeye başladı. Şirketler vergi tarafında artan maliyetler ile karşı karşıya kalırken, bütçenin harcamalar tarafının zayıf halka olarak kalmaması ve enflasyonla mücadeleyi azaltmaması gerektiğini düşünüyorum. Vergide dijitalleşme, kayıt dışını vergilendirme gibi birçok çalışma olduğunu görüyor ve bütçe tarafında bir toparlanma yaşandığını gözlemliyoruz. Bununla birlikte, harcamalar tarafındaki yavaşlamanın enflasyonu aşağı çekmek için yeterli olmadığı konusundaki uyarıları dikkatle takip ediyoruz. Sonuç olarak, kritik bir sürece giriyoruz. Bu şartlar altında, mevcut ekonomik programa bağlı kalınması ve Eylül ayında açıklanacak Orta Vadeli Program hedeflerinin öneminin altını çizmek istiyorum. Enflasyonu hızla ve kalıcı olarak düşürmek için, bu programda ortaya konacak hedeflerin, beklentileri aşağı çekmede etkili olmasını ve Merkez Bankası’nın işini kolaylaştırmasını umuyoruz. Unutmayalım ki, kredibilitesi yüksek bir program, her ne kadar bugün farklı alanlarda uyum sağlamamız gereken adımlar gerektirse de faizlerin gereğinden fazla yüksek kalmasını da engelleyecektir”