Ahir ömrümüzden bir hafta daha geçerken, şehri memleket İzmir’i süper sıfatlı bitik ligde beş sezondur temsil etmeye devam eden, şehrin kıymetlisi Göztepe, teknik direktör değişikliği ile çıktığı maçta, deplasmanda… İki gol attığı Trabzonspor’dan dört gol yemeyi başararak, altıncı sezonu görememe adına önemli bir adım daha attı.
Geçen hafta Trabzonspor maçı için “Takımın üç yediği bir maçı çıkarması çok çok zor… Ofans ile defans arasında bir denge kurulmalı. Trabzon’da takımın gol atma olasılığı yüksek ve sonucu yine yenecek ya da yenmeyecek goller, verilmeyecek gereksiz penaltı ve kartlar belirleyecek… Umarım başta Halil, Adis, Cheriff, Di Santo, Soner, Tijanic, Lourency fark yaratbilirler ve gol yememeyi başarırlar... Tüm takıma ve camiaya başarılar diliyorum.”
Maçı elde olmayan sebeplerden dolayı suboptimal şartlarda izleyebildim. Stephan Tomas Hoca siftah maçında şampiyonluğa doğru dolu dizgin giden rakip önünde, küme düşmemeye çalışan bir takım gibi değil, genel olarak Nestor Hoca ile alışılmışa benzer kadro ve şekilde, kendi oyununu oynamaya, tempoya tempoyla karşılık vererek oynamaya çalıştı. İlk devre İzmir’de de rakiplerine sahayı dar ermişlerdi ve kahrolunarak-alışıldığı üzere gol kaçırma rekoru kırıp, yine hala çare bulunamadığı için devam edegelen alışkanlıkla, saçma olarak nitelendirilebilecek bir golle 0-1 mağlup bitirmişlerdi. Tempoyla yine öne geçse de Göztepe, defans ve kaleci zafiyetleri çözülemediğinden dolayı üç dakikada iki gol yemeyi başardılar… Sonra beraberliğe ulaşsalarsa da ikinci devre birbirinden ironik iki gol daha yiyerek 4-2 kaybettiler. Maç 5-5, 8-6 bitebilecek düzeyde absürt sayıda çok pozisyon ile geçti…. Berkan Emir’in iki asistle oynadığı maçta, goller Göztepe’nin Çocuğu Halil Akbunar ve Soner Aydoğdu ile geldi… Halil’in gol sonrası sevinmemesini ise kimse anlayamadı…
Bir anekdot… Takım dörtte dördün ardından gelen transferlerin akabinde daha iyi olacağına mağlubiyet serisi çekmeye devam ediyor…
Bir anekdot daha… Sayın Başkan Mehmet Sepil’in yönetim ve transfer politikalarını günlerce eleştirebilir ve tartışabiliriz ama ligin bitmesine dokuz hafta kala bu işi Göztepe kadar bırakan, birbirine yürüyen başka bir camia var mı bilmiyorum…
Genel yorum…. Göztepe bu kadar açık oynadığında gol atıyor ama sonucu yendiği gol sayısı belirliyor… Göztepe’nin puan alabilmesi ya da maç kazanabilmesi için öncelikle gol yememe sorununa çözüm getirmesi gerek. Üzülerek ve kahrolarak bir kez daha belirtiyorum, bu ligde iyi oynamak puan için yeterli değil. Amiyane tabir ile adam gibi defans yapmayı bilmek gerekiyor. Maçın bir kısmında en üst seviyede, diğer kısmında plasebodan hallice ciddilikte- olmayan, kati surette tüm maç boyu çok yüksek konsantrasyonda, takım halinde defans, defans oyuncusu ve kaleci performansı gerek.
Bir paragraf Göztepe’nin Çocuğu Halil Akbunar için… Transfermarkt uluslararası bir futbolcu değerleme sayfası ve o rakamlara göre takımın en değerlisi… Halil neden Göztepe’nin Çocuğu? 16-17’sinden beri yani çocukluğundan beri burada, takımın kaptanı, son 40 yılda Göztepe’nin A Milli Takıma gönderebildiği tek isim, en azından son 30 yılda bu takımın en çok forma giyen ismi… Takımın halen Ndiaye ile birlikte en çok skor katkısı yapan adamı… Daha iyisinin olmamasını geçtim aynı etkinlikte alternatifi bile olmamasını tartışabiliriz ama bunun sebebi de Halil değil… Bu bağlamda şahsına yapılan eleştirilerin (eleştiriye kimse karşı değil) hakaret boyutuna varanları haksızca buluyor pek çok Göztepeli ben dahil…
Velhasıl kelam… Defaten yazdığımız gibi… Sayın Başkan Mehmet Sepil, objektif bakarsak, tartışmasız şekilde son yarım yüzyılın en iyi Başkanıdır… Lakin futbolda ne yazık ki dün yok ise ya da anca bir yere kadar varsa… İki kere üst üste Şampiyonlar Ligi şampiyonu olan takım, ertesi sezon bu halde olsa bile Başkanı kıyasıya eleştirilecektir… Geçen hafta yaşanan benzeri görülmemiş hakem operasyonun ardından düşme iptal olur mu kuvvetle ihtimal oldukça tartışılacaktır… Göztepe matematiksel olarak hala ligde kalabilir mi? Evet… Mantıksal olarak kalabilir mi? Kolay değil ama söz konusu Göztepe olunca biliyoruz ki kolay zor, zor kolay olabilir… Bu bağlamda hayatın bize öğrettiği “Göztepe bu her şeyi yaşayacaksın… “ özdeyişini hatırlarsak, “Evet kalabilir”… Hep birlikte, derken gerçekten bütün camia paydaşlarını kastediyorum… Hep birlikte çok ciddi bir karar vermemiz gerek, -keşke daha iyi bir seçenek olsaydı ama yok gibi- 12 Mayıs 2013 mü istiyoruz yoksa 27 Mayıs 2019 mu? İlkini istiyorsak tam süperinden doğru yoldayız… “Allah ilkinin tekrarını yaşatmasın…” diyerek, ikincisini istiyorsak… Bu kadar hoyrat ve saçma şekilde rakiplerine pozisyon vererek ligde kalması çok zor Göztepe’nin… Öncelikle bu sorunun ivedilikle çözülmesi nasılı Hocanın işi ama ofans defans dengesinin kurulması gerek… Ardından, Göztepe camiasının başkanından, taraftarına, topçusundan teknik heyetine, yönetimine hatta A’dan Z’ye tüm personeline, acilen bütün hesaplaşmaları, birbirine yürümeleri sezon sonuna kadar kesin bir şekilde bitirip, elden geldiğinden fazlasıyla tam konsantrasyonla takıma destek vermeye ve lige odaklanmalıdır…
Göztepe Camiası 12 Mayıs mı 27 Mayıs mı istiyor?
Oğuz Reşat Sipahi
Yorumlar (1)