Kış mevsiminin gelişiyle birlikte birçok kişide psikolojik değişimler başlayabileceğini belirten Psikolog Ecem Özcan Tatlıdil, “Kışın gelişi ve güneş ışınlarının azalmasıyla kişilerin depresif durumlarında artışlar gözlemlenebilir. Kış mevsiminde sorumlulukların daha da artması, yaşam hızına uyum sağlamaya çalışma, programlarda yoğunluk ve günlerin kısalığı gibi sebepler kış depresyonunun yaşanmasına zemin hazırlayabilir” dedi.

Ecem Özcan Tatlıdil

Liv Hospital Ankara Psikoloji Bölümü'nden Psikolog Ecem Özcan Tatlıdil, yaptığı açıklamada, depresyonun tanımına ilişkin, “Depresyon, yoğun üzüntü, özgüven eksikliği, enerji kaybı, uykusuzluk, iştahsızlık, dikkat eksikliği, mutsuzluk, isteksizlik ve hayattan keyif alamama gibi kişinin hayatını olumsuz yönde etkileyen belirtilerin yoğun yaşandığı bir ruh bozukluğudur. Bununla beraber kişide zihinsel, duygusal ve davranışsal olumsuz değişiklikler de gözlemlenebilir. Yaşanan tüm belirtiler kişinin hayat kalitesini düşürebilir ve yaşamsal işlevselliği bozabilir. Depresyon tanısının bir kişiye konulabilmesi için o kişinin daha önceki işlevsellik düzeyinde iki haftadan fazla süren bir değişiklik söz konusu olması gerekir. Kış mevsiminin gelişiyle birlikte birçok kişide psikolojik değişimler başlayabilmektedir. Yaz mevsiminin sona ermesi ve güneş ışınlarının azalmasıyla kişilerin depresif durumlarda artışlar gözlemlenebilir. Özellikle havaların soğuması kişinin sosyalleşmesini engeller. Örneğin, dışarıda program yapmak yerine evde vakit geçirmeyi tercih eder. Daha önceden depresyon tanısı almış ya da depresif duruma yatkınlığı olan kişilerde depresyonun şiddetli yaşanması ve tekrarlanması mümkündür. Kış mevsiminde sorumlulukların daha da artması, yaşam hızına uyum sağlamaya çalışma, programlarda yoğunluk ve günlerin kısalığı gibi sebepler kış depresyonunun yaşanmasına zemin hazırlayabilir. Özellikle kadınlarda kişinin yaşamı boyunca depresyon geçirme olasılığı yüzde 25’tir. Kişilerde kış depresyonun hissedilmesi ve şiddeti kişilik yapısına göre farklılıklar gösterebilir” diye konuştu.

‘HEDEFLERİMİZE ULAŞABİLMEMİZ İÇİN BİR FIRSATTIR’

Psikolog Tatlıdil, tedavi yolları ile ilgili, “Kişilerin gerek bireysel gerekse kişiler arası sorunlarını çözmek ve hayatlarını pozitif yönde değiştirebilmek amacıyla psikoterapi teknikleri de uygulanmaktadır. Psikoterapideki ilk amaç bu kişilerin hayata karşı işlevsiz düşüncelerini sağlıklılarıyla yer değiştirerek ortadan kaldırmaktır. Bunun yanı sıra, kendilerine ve yaşama olan güven eksikliklerini tekrar kazandırabilme ve yıkıcı düşüncelerden kurtulabilmelerine yönelik hedefler de belirlenmektedir. Yeni yıl aktiviteleri kişinin yaşam kalitesini artırmakta ve anksiyeteyi de azaltmaktadır. Yeni yılın başlangıcı genelde yılın en renkli ve en coşkulu dönemi olarak bilinmektedir. Bu coşku çoğu zaman evlere de yansır. Ailecek birlikte film izleyebilir, oyun oynayabilir veya sohbet edebilirsiniz. Yapılacak aktiviteler, kişinin yaşam kalitesini artırmanın yanı sıra anksiyeteyi de azaltır. Böylece yaşanan koca bir yılın insanlarda yarattığı stres yeni yıl coşkusu ile azalabilir. Yeni yıl beklentisinin stres ve duygu durumumuzun etkisinden bahsetmek gerekirse, günlük yaşamın getirdiği ve yıl boyunca yaşadığınız olumsuz olayların üzerinizde yarattığı stres de yılbaşıyla beraber azalmaktadır. Öte yandan, her sene aralık ayının gelmesiyle birlikte, bitmekte olan yıla dair değerlendirmeler ve gelecek yıla ilişkin hedefler hepimizin gündemine yerleşir. Bir yılın bitimi ve yeni bir yılın başlangıcı, durup düşünerek, değerlendirerek ve planlayarak yaşamımız üzerindeki kontrol duygumuzu daha fazla hissedebilmemiz ve hedeflerimize ulaşabilmemiz için bir fırsattır” ifadelerini kullandı.

Kaynak: DHA