Hazır giyim sektörünün kapsayıcılığı en yüksek sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD), 12-13 Ekim’de düzenleyeceği İstanbul Hazır Giyim Konferansı öncesinde TGSD Başkanları Ramazan Kaya ve Sanem Dikmen ile Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel’in katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi. Geçtiğimiz yıl 1.000 fiziki katılımcı ile rekor kıran, 50’ye yakın alım ofisi ve marka ile 1.200 görüşmenin gerçekleştiği Türk hazır giyim sektörünün en önemli organizasyonlarından biri olan konferans ile ilgili bilgi verilen toplantıda, hazır giyim sektörünün ilk dokuz ayı değerlendirilirken, önümüzdeki döneme ilişkin beklenti ve hedefler de açıklandı.
Ramazan Kaya: Ciro, adet ve istihdam kaybı yaşıyoruz
Hazır giyim sektörü olarak 2022 yılında gerçekleştirilen 21,2 milyar dolarlık ihracatın ardından bu yıla 23 milyar dolar hedefiyle başladıklarını hatırlatan TGSD Başkanı Ramazan Kaya, “Ancak dış pazarlarda yaşanan yavaşlama ve içeride maliyet artışları nedeniyle rakiplerimize karşı avantajlarımızı kaybettik. Bu nedenle de yıl sonu ihracat hedefimizi 19-19,5 milyar dolar olarak revize ettik. Sektörümüzdeki bu durum elbette bir günde gerçekleşmedi. Pandemi sonrasında dünya ticaretini ‘tedarik güvenliği ve yakından tedarik’, ‘sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm’ ile ‘ABD ve Batı ile Çin arasında başlayan teknoloji ve ticari savaşlar’ olmak üzere üç eğilim belirlemeye başladı. Bu süreçte tüketicilerin alışverişe yönelmesiyle birlikte sektörümüz önemli başarılar elde etti ve bu durum 2022 yılının son çeyreğine kadar sürdü. Ancak bu dönemden sonra özellikle Avrupa’da yaşanan enflasyon, resesyon ve savaş nedeniyle harcama eğiliminin azalması sektörümüzü ciddi ölçüde etkiledi. Bunun neticesinde bu yılın ilk dokuz ayındaki ciromuz geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8 civarında düştü. Adet bazlı düşüş ise yüzde 15’i buldu. Öte yandan talepsizlik, kapasite daralması, deprem bölgesinden yaşanan göç ve EYT nedeniyle bu yıl sonuna kadar, son bir yılda yaşanan istihdam kaybının da tekstil ve hazır giyimde 200 bin kişiye ulaşacağını öngörüyoruz” dedi.
Alıcıların fiyat indirme talepleri artarak devam ediyor
İhracattaki kaybın en önemli nedenlerinden birinin Türkiye’nin rekabet gücünün zayıflaması olduğunu ifade eden Kaya, bunun gerekçelerini de şu sözlerle anlattı; “2005 yılında ticaretin serbestleşmesi ve kotaların kalkmasıyla hayatımıza giren hızlı moda, pandemiyle birlikte daha rahat, konforlu, sürdürülebilir bir moda anlayışına dönüştü. Hızlı modanın yerini yavaş moda aldı. Ben bunu ‘moda, modayı yedi’ olarak tanımlıyorum. Yavaş modayla birlikte alım gruplarının üzerindeki zaman baskısı kalktı. Daha önce bize büyük avantaj sağlayan hız ve yakından tedarik avantajımız artık eskisi gibi avantaj sağlamamaya başladı. Bu süreçte ülkemizdeki enflasyon ve işçilik maliyetlerindeki artışlar nedeniyle de fiyatlarımız yükseldi. Aslında biz Bangladeş, Vietnam, Hindistan gibi ülkelerden her zaman daha pahalıydık. Ancak yüzde 15-20’lik fiyat farkını tolere eden alıcılar, bu fark yüzde 40-45’lere çıkınca bunu tolere edememeye başladı. Talebin önemli ölçüde yavaşladığı ve stokların biriktiği ortamda alıcıların fiyat indirme talepleri artarak sürüyor ancak yüksek maliyetlerden dolayı fiyatları aşağı çekemiyoruz.”
Birkaç adım geriye gidip sıçrama yapmaya odaklanmalıyız
Değişen koşullara uyum sağlamak, ihracatı artırmak ve rekabet gücü için sektörün değişim-dönüşüm gerektiğini kabullenmesi ve bir an önce harekete geçmesi gerektiğini belirten Kaya, “Dönüşüm sürecinde başarıyı getirecek en önemli unsur ve en önemli rekabet gücümüz esnekliğimiz olacak. Tabii esnekliği eskisi gibi artık sadece gelen siparişleri karşılayabilme yani üretimdeki esneklik olarak görmüyoruz. Yönetim süreçlerimizden insan kaynaklarımıza, dijital altyapımızdan kamu ile ilişkilerimize kadar esnek bir yapıya kavuşmamız gerekiyor. Bunun yanında eğer üretim ve ihracatımızda adetlerin azalacağını öngörüyorsak mutlak olarak daha yüksek katma değerli ürünlerin üretimine ve daha yüksek fiyatlı ihracata yöneleceğiz. Neticede ürün-pazar-marka çeşitliliği sağlamalı, daha fazla katma değer yaratmalıyız. Bu belki bizi ilk etapta birkaç adım geri götürecek ama bir yıl sonra çok daha hızlı sıçramamızı sağlayacak. Artık dirençleri bırakıp yeni alışkanlıklar oluşturmalıyız” diye konuştu.
2024’ün ikinci yarısından itibaren pozitif tabloyu konuşabiliriz
Hazır giyim sektörünün Cumhuriyetin ilk 100 yılında toplam 406 milyar dolar ihracat yaptığına ve bu başarıda kamu desteklerinin önemli bir paya sahip olduğuna dikkat çeken Kaya şöyle devam etti, “Dünyada ve ülkemizde hazır giyim sektörünün, salgın sonrası koşullar ile oluşan parlak 2021 ve 2022 yıllarını bir daha yaşayamayacağını düşünüyoruz. Bu nedenle bu yılın son çeyreği ve 2024’ün ilk çeyreğinde de daralmalar devam edecektir. Ancak dönüşüm sürecine girebilirsek, 2024’ün ikinci yarısından itibaren, özellikle de 2025 yılı itibarıyla çok daha pozitif bir tabloyu konuşabiliriz. Bu yeni dönüşüm sürecinde de kamu destekleri başarı için kritik önem taşıyor.”