Uluslararası Para Fonu (IMF), dünya ekonomisinin nabzını tuttuğu ve küresel piyasalar tarafından yakından takip edilen Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'nun Temmuz ayı sayısını yayımladı. "Küresel Ekonomi: Süregelen Belirsizlik Ortamında Zayıf Dayanıklılık" başlığıyla sunulan rapor, genel olarak küresel büyüme beklentilerinde bir miktar iyileşme olduğunu ortaya koysa da, bu iyileşmenin oldukça kırılgan bir zemin üzerinde durduğunun altını çizdi.

Yumurtada yeni dönem başladı: Etiket ve raf ömrü kuralları değişti
Yumurtada yeni dönem başladı: Etiket ve raf ömrü kuralları değişti
İçeriği Görüntüle

Rapora göre, küresel ekonominin 2025 yılında yüzde 3, 2026 yılında ise yüzde 3,1 büyümesi bekleniyor. Bu rakamlar, IMF'nin Nisan ayında yayımladığı tahminlere göre sırasıyla 0,2 ve 0,1 puanlık bir artışa işaret ediyor. Fon, bu olumlu revizyonun arkasında yatan nedenleri; yüksek gümrük vergileri beklentisiyle öne çekilen güçlü talep, finansal koşullardaki iyileşme ve bazı büyük ekonomilerdeki mali genişleme politikaları olarak sıraladı. Ancak raporun başlığında da vurgulandığı gibi, bu "zayıf dayanıklılık", en ufak bir şokla kırılabilecek bir dengeyi ifade ediyor ve küresel ekonomi için tehlike çanlarının çalmaya devam ettiğini gösteriyor.

Türkiye için beklentiler neden yükseldi?

Raporun Türkiye'yi ilgilendiren bölümü ise, son dönemde atılan ekonomik adımların ve uygulanan politikaların uluslararası kuruluşlar nezdinde nasıl bir karşılık bulduğunu göstermesi açısından büyük önem taşıyor. IMF, Türkiye ekonomisine ilişkin hem 2025 hem de 2026 yılına yönelik büyüme tahminlerinde yukarı yönlü bir revizyona gitti.

Daha önce Nisan ayında, Türk ekonomisinin bu yıl yüzde 2,7, gelecek yıl ise yüzde 3,2 büyüyeceğini öngören IMF, yeni raporunda bu rakamları güncelledi. Yeni beklentilere göre, Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3, gelecek yıl ise yüzde 3,3 oranında büyümesi tahmin ediliyor. Bu revizyon, Türkiye'nin, küresel ekonomideki zorlu koşullara rağmen gösterdiği direncin ve potansiyelinin uluslararası finans çevreleri tarafından da not edildiğini gösteriyor. IMF'nin küresel toparlanma için sıraladığı "öne çekilen talep" ve "finansal koşullardaki iyileşme" gibi faktörlerin, Türkiye ekonomisi için de geçerli olduğu ve bu olumlu görünümde pay sahibi olduğu anlaşılıyor.

Ufuktaki kara bulutlar: ticaret savaşları ve jeopolitik gerilimler

IMF'nin raporu, bir yandan olumlu revizyonlarla umut verirken, diğer yandan da küresel ekonominin üzerinde dolaşan kara bulutlara dikkat çekerek ciddi uyarılarda bulunuyor. Ekonomik görünüme yönelik risklerin "aşağı yönlü" olduğunun altını çizen rapor, olası tehlikeleri net bir şekilde sıralıyor. Bu risklerin başında ise, özellikle ABD ve Çin arasında yeniden alevlenebilecek olan "ticaret savaşları" geliyor.

Raporda, efektif gümrük vergisi oranlarındaki beklenmedik bir artışın, küresel ticareti yavaşlatarak daha zayıf bir büyümeye yol açabileceği belirtiliyor. Yüksek düzeydeki belirsizlik ortamının, şirketlerin yatırım kararlarını ertelemesine ve hane halklarının tüketim harcamalarını kısmasına neden olarak ekonomik faaliyet üzerinde ek bir baskı oluşturabileceği vurgulanıyor.

Bir diğer büyük risk başlığı ise jeopolitik gerilimler. Dünyanın farklı bölgelerinde devam eden çatışmaların küresel tedarik zincirlerini sekteye uğratabileceği ve özellikle petrol ve doğal gaz gibi emtia fiyatlarını yukarı çekerek küresel enflasyonu yeniden tetikleyebileceği uyarısı yapılıyor. Ayrıca, artan kamu borçları nedeniyle oluşan büyük bütçe açıkları veya piyasalarda artan riskten kaçınma eğiliminin, uzun vadeli faiz oranlarını yükselterek küresel finansal koşulları yeniden sıkılaştırabileceği kaydediliyor. Tüm bu riskler, Türkiye gibi gelişmekte olan ve küresel sermaye akışlarına duyarlı ekonomiler için de potansiyel birer tehdit unsuru olarak öne çıkıyor.

Enflasyonla mücadele devam edecek

Raporun odaklandığı bir diğer kritik konu ise küresel enflasyonun seyri oldu. Pandemi sonrası dönemde tüm dünyanın başını ağrıtan yüksek enflasyonla mücadelenin devam edeceği öngörülüyor. IMF, küresel manşet enflasyonunun 2025'te yüzde 4,2'ye, 2026'da ise yüzde 3,6'ya gerilemesini bekliyor. Bu beklenti, Nisan ayındaki tahminlerle büyük ölçüde paralel bir seyir izliyor.

Ancak, enflasyonun seyri konusunda ülkeler arasında farklılıklar olacağı tahmin ediliyor. Enflasyonun özellikle ABD'de, Merkez Bankası'nın (Fed) hedefinin üzerinde kalmaya devam edeceği, diğer büyük ekonomilerde ise daha ılımlı bir patikaya gireceği öngörülüyor. Bu durum, merkez bankalarının para politikalarını belirlerken farklı yollar izleyebileceği ve bunun da küresel piyasalarda dalgalanmalara neden olabileceği anlamına geliyor. Türkiye için de en önemli ekonomik gündem maddelerinden biri olan enflasyonla mücadelenin, küresel trendlerle uyumlu bir şekilde, önümüzdeki dönemde de para politikasının ana odağı olmaya devam etmesi bekleniyor.

Devlerin karnesi: ABD ve Çin büyürken Avrupa yavaş kalıyor

IMF raporu, küresel ekonominin lokomotifi olan büyük ülkelerin performanslarına dair detaylı bir karne de sunuyor. Bu karne, dünya ekonomisinde çok kutuplu ve farklı hızlarda ilerleyen bir toparlanma sürecinin yaşandığını gösteriyor.

  • ABD Ekonomisi: Küresel büyümenin en önemli motorlarından olan ABD ekonomisine ilişkin beklentiler yukarı yönlü revize edildi. 2025 yılı büyüme beklentisi yüzde 1,8'den yüzde 1,9'a, 2026 yılı beklentisi ise yüzde 1,7'den yüzde 2'ye çıkarıldı.

  • Çin Ekonomisi: Dünyanın ikinci en büyük ekonomisi olan Çin için de beklentiler oldukça olumlu. Çin'in büyüme tahmini, bu yıl için yüzde 4'ten yüzde 4,8'e, gelecek yıl için ise yüzde 4'ten yüzde 4,2'ye yükseltildi.

  • Avro Bölgesi: ABD ve Çin'in aksine, Avrupa'da daha yavaş ve sancılı bir toparlanma bekleniyor. Avro Bölgesi'nin bu yılki büyüme tahmini yüzde 0,8'den yüzde 1'e çıkarılsa da, 2026 tahmini yüzde 1,2'de sabit tutuldu. Bölgenin en büyük ekonomisi Almanya'nın bu yıl sadece yüzde 0,1 büyümesi bekleniyor.

  • Diğer Ülkeler: İngiltere'nin büyüme beklentisi bu yıl için hafifçe yukarı çekilirken, Japonya için karışık bir tablo çizildi. Gelişmekte olan ülkeler arasında Hindistan'ın güçlü büyümesini sürdürmesi beklenirken (yüzde 6,4), Rusya ekonomisinin bu yıl sadece yüzde 0,9 büyüyeceği tahmin ediliyor.

Bu tablo, küresel büyümenin büyük ölçüde ABD ve Asya'nın dinamik ekonomileri tarafından sürükleneceğini, Avrupa'nın ise bu hıza ayak uydurmakta zorlanacağını gösteriyor. Türkiye'nin yüzde 3'lük büyüme tahmini ise, bu küresel denklemde, birçok Avrupa ülkesinden daha iyi bir performans sergileyeceği anlamına geliyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ