İzmir, termometrelerin 38 dereceleri gösterdiği, nemin nefes aldırmadığı bir sıcak hava dalgasıyla mücadele ederken, kentin geleceğini tehdit eden çok daha büyük ve sessiz bir tehlike su yüzüne çıktı. Vatandaşlar serinlemek için klimalara ve sahillere sığınırken, kentin su ihtiyacını karşılayan barajlardaki su seviyeleri, endişe verici boyutlarda gerileyerek kuraklık tehlikesini en somut haliyle gözler önüne serdi. İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU) tarafından 29 Temmuz 2025 Salı günü açıklanan baraj doluluk oranları, geçen yıla oranla yaşanan dramatik düşüşü ve kenti bekleyen zorlu süreci acı bir şekilde belgeledi.
Kış ve ilkbahar aylarında beklenen yağışların yetersiz kalması, buna ek olarak yaz aylarında rekor seviyelere ulaşan sıcaklıklar nedeniyle artan buharlaşma ve su tüketimi, barajlardaki su rezervlerini hızla eritti. Ortaya çıkan tablo, sadece bir rakamlar dizisinden ibaret değil, aynı zamanda milyonlarca insanın yaşam kalitesini ve kentin tarımsal geleceğini doğrudan etkileyecek bir krizin habercisi niteliğinde.
İzmir'in can damarı tahtalı barajı'nda kırmızı alarm
İzmir'in içme suyu ihtiyacının yarısından fazlasını tek başına karşılayan ve bu nedenle kentin "can damarı" olarak kabul edilen Tahtalı Barajı'ndaki durum, tehlikenin boyutunu en net şekilde ortaya koyuyor. İZSU verilerine göre, Tahtalı Barajı'nda aktif doluluk oranı, bugün itibarıyla sadece %8,78 seviyesine inmiş durumda. Bu oran, geçtiğimiz yıl aynı dönemde %23,49 seviyesindeydi. Bir yıl içinde yaşanan bu %60'ın üzerindeki düşüş, barajın adeta dip seviyeyi gördüğünü ve kritik eşiğe tehlikeli bir şekilde yaklaştığını gösteriyor.
Toplam 287 milyon metreküp kullanılabilir su hacmine sahip olan devasa barajda, şu anda sadece 25 milyon metreküplük bir su rezervi kalmış durumda. Bu durum, sadece anlık bir su sıkıntısı değil, aynı zamanda önümüzdeki sonbahar ve kış aylarında yeterli yağış alınamaması durumunda, kentin büyük bir su kriziyle karşı karşıya kalabileceği anlamına geliyor. Yetkililer, Tahtalı Barajı'ndaki su seviyesini anbean takip ederken, İzmirlilerin su kullanım alışkanlıklarını acilen gözden geçirmesi gerektiği uyarısını yineliyor.
Gördes barajı adeta kurudu: doluluk oranı binde 8
İzmir'in su kaynakları arasındaki en trajik tablo ise Manisa sınırları içinde yer alan ve kente su takviyesi yapmak amacıyla inşa edilen Gördes Barajı'nda yaşanıyor. Geçtiğimiz yıl bu zamanlar %8,80'lik bir doluluk oranına sahip olan Gördes Barajı, bu yıl adeta bir hayalet baraja dönmüş durumda. İZSU verilerine göre, barajdaki aktif doluluk oranı, %0,08 gibi inanılması güç bir seviyeye geriledi. Bu rakam, barajın fiilen "kuruduğu" ve artık sisteme su veremez hale geldiği anlamına geliyor.
Toplam 434 milyon metreküplük devasa bir kapasiteye sahip olan barajda, kullanılabilir su hacminin sadece 360 bin metreküpe düşmesi, yaşanan kuraklık felaketinin en çarpıcı örneği oldu. Gördes Barajı'nın devre dışı kalması, tüm yükün zaten zor durumda olan Tahtalı Barajı ve diğer yerel kaynakların üzerine binmesine neden olarak, krizin daha da derinleşmesine yol açıyor.
Diğer barajlarda da durum iç açıcı değil
Tehlike çanları, sadece Tahtalı ve Gördes için çalmıyor. İzmir'in su ihtiyacını karşılayan diğer barajlardaki rakamlar da geçen yıla oranla ciddi bir düşüş sergiliyor ve durumun vahametini ortaya koyuyor.
-
Balçova Barajı: Kent merkezine yakınlığıyla bilinen barajda doluluk oranı, geçen yılki %51,72'den %31,59'a gerilemiş durumda.
-
Güzelhisar Barajı: Görece daha iyi bir konumda görünse de, Güzelhisar Barajı'ndaki doluluk da geçen yılki %75,55 seviyesinden %58,02'ye düşerek önemli bir kayıp yaşadı.
-
Ürkmez Barajı: Seferihisar ve çevresi için kritik olan bu barajda da durum farklı değil. Geçen yıl %32,13 olan doluluk, bu yıl %11,73'e kadar indi.
-
Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı: Özellikle yaz aylarında nüfusu milyonları bulan Çeşme Yarımadası için hayati önem taşıyan Alaçatı Barajı, en kritik durumda olanlardan biri. Geçen yıl %23,43 olan doluluk oranı, bu yıl %3,48'e düşerek, turizm sezonunun ortasında büyük bir risk oluşturuyor.
Bu veriler, kuraklık sorununun lokal bir problem olmadığını, tüm havzayı etkileyen genel bir kriz olduğunu net bir şekilde gösteriyor.
Gözler yetkililerde: su kesintisi kapıda mı?
Barajlardaki bu endişe verici tablo, milyonlarca İzmirlinin aklına aynı soruyu getiriyor: "Kentte planlı su kesintisi uygulamaları başlayacak mı?" Henüz İZSU tarafından bu yönde resmi bir açıklama yapılmamış olsa da, su seviyelerindeki düşüşün bu hızla devam etmesi durumunda, yetkililerin zorunlu tasarruf tedbirlerini ve kademeli kesintileri gündeme alması kaçınılmaz görünüyor.
Uzmanlar, sorunun çözümünün sadece yağmurlara bağlı olmadığını, aynı zamanda su yönetimi politikalarının ve bireysel tüketim alışkanlıklarının da değiştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Kayıp-kaçak oranlarının düşürülmesi, tarımda vahşi sulama yerine damla sulama gibi modern tekniklerin teşvik edilmesi ve sanayide suyun daha verimli kullanılması, uzun vadeli çözümler arasında yer alıyor.
Ancak kısa vadede, her bir damlanın önemi artmış durumda. Vatandaşların, daha kısa duş almak, muslukları gereksiz yere açık bırakmamak, bulaşık ve çamaşır makinelerini tam dolmadan çalıştırmamak, bahçe sulamalarını akşam serinliğinde yapmak ve sızıntı yapan tesisatları derhal onarmak gibi basit adımlarla, bu zorlu sürecin atlatılmasına büyük katkı sağlayabileceği belirtiliyor. İzmir, kavurucu sıcaklarla birlikte, belki de tarihinin en ciddi kuraklık sınavlarından birini veriyor ve bu sınavı başarıyla geçmek, tüm kent sakinlerinin ortak sorumluluğuna bağlı.