Ömer KARAKUŞ / 11 ili içerisine alan ve büyük bir coğrafyada binlerce insanı etkileyen 6 Şubat depremlerinin travmatik etkileri hala devam ediyor. Uzman Psikolog Necmettin Gürsoy ve Avukat Özge Önge Yumuşak, büyük yıkım sonrası depremzedelerin hukuki ve sosyolojik açıdan hayatlarını değerlendirdi. 20 metrekarelik konteyner içerisinde sıkışan insanların psikolojik olarak bu durumdan olumsuz etkilendiğini vurgulayan Gürsoy, kadına karşı şiddetin önlenebilmesi için sosyal alan çağrısında bulundu. Gürsoy, “Kadınlara, çocuklara ve özellikle de şiddetin kaynağı erkeklere yönelik çay ocakları, kafeler gibi sosyalleşme alanları oluşturmalıyız. Konteynerden bir yere gidemeyen erkek, ne yazık ki kadına karşı şiddet ve mobbinge başlayabiliyor” dedi. 

6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen depremlerden sonra özellikle konteyner kentlerde yaşayan kimi aileler arasında tartışmaların olduğunu ve bu durumun aile içi şiddete kadar uzandığını dile getiren Gürsoy, şiddeti önlemek için sosyalleşmenin büyük önem taşıdığını belirtti. Kadın ve çocuklara yönelik verilen danışmanlık desteklerinin yanı sıra sosyalleşme alanlarının oluşturulması gerektiğini dile getiren Gürsoy şunları söyledi:

Uzman Psikolog Necmettin Gürsoy

‘TOPLUMUN KANAYAN YARASI’

“Kadına yönelik şiddet toplumuzda her zaman var. Bu durum ne yazık ki toplumumuzun kanayan bir yarası. Bu sorun giderek azalması gerekirken maalesef artıyor. Kadına şiddet olayları toplumsal değerlerin zayıflaması, insan ilişkileri, kadının ekonomik güçsüzlüğü gibi nedenlerden kaynaklanıyor. Bu konuda daha çok sebep sayabiliriz. 6 Şubat depremlerinden sonra Adıyaman’da konteynerleri gezdim. Çocuklara ve kadınlara yönelik psikososyal destek alanları çoğu konteynerde var. Sivil toplum kuruluşları, çeşitli kurumlar, Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü, Sağlık Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı gibi kurumların hizmet verdiği çok sayıda yerler var. Bunların olması çok güzel ve daha da artırılması gerekiyor. Öte yandan şiddetin asıl kaynağı erkeklere yönelik bir psikososyal destek göremedim. İnsanlar konteynerde yirmi metrekarelik bir alanda yaşıyor. Kimi ailelerin dört veya beş çocuğu var. Baba, sabahtan akşama kadar çalışıyor. Eve geldiğinde 20 metrekare oda içerisinde eşi ve çocukları ile birlikte. Gidip soluklanacağı bir yer yok. Deprem öncesi akşam kahve kültürünü yaşayan erkekler yeni bir sosyalleşme alanı arıyor ancak bulamıyor. Bu sefer bazı erkekler kadına şiddet ve mobbinge başlıyor. Çayhane, kıraathane gibi sosyal alanların oluşturulması bu nedenle önemli. Bu durumu Valilik’te gerçekleştirilen toplantıda da dile getirdim. AFAD yetkililerine de ilettim. Elbette sadece erkekler için değil, kadın ve çocuklar için de sosyal alanların oluşturulması gerekmekte.”

Avukat Özge Önge Yumuşak 

‘CEZALAR CAYDIRICI OLMALI’

Şiddetin önemli bir sosyal problem olduğuna dikkat çeken Avukat Özge Önge Yumuşak ise, bu konudaki cezaların caydırıcı nitelikte olması gerektiğini belirtti. Yumuşak “Dünya Sağlık Örgütü’ne göre tüm dünyada bireysel şiddete en fazla maruz kalan kesimin kadınlar olduğu ifade edilmiştir. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar hem fiziksel hem de psikolojik şiddetle baş etmeye çalışmaktadır. Türk aile yapısında ataerkil sistem benimsendiği için özellikle kız çocuklarının ve kadınların sosyal hayatta yer edinememeleri ve bunun sonucu olarak da birçok açıdan mağduriyet yaşamalarına yol açmaktadır. Kadına yönelik şiddeti hukuksal açıdan değerlendirecek olursak ülkemizde maalesef cezalar caydırıcı değildir” dedi. Kadına yönelik şiddet olaylarının önüne geçebilmek için daha caydırıcı cezalara ihtiyaç olduğunu belirten Avukat Özge Önge Yumuşak, deprem bölgesinde kadına yönelik şiddetle ilgili olarak sözlerini şöyle sürdürdü:

“11 ili derinden etkileyen Kahramanmaraş depremleri sonucunda insanların maddi manevi çöküntü içine girmeleri, her an deprem korkusuyla yaşamaları ve yakınlarını kaybetmenin getirdiği psikolojik buhran sonucunda kadına yönelik şiddet olayları da maalesef artış göstermiştir. Vatandaşların psikolojik destek almaktan çekinmesi, psikolojik açıdan iyi olmadığını reddetmesi ise sonrasında daha büyük sorunlara yol açmaktadır. Depremi yaşamış illerde kadın cinayetleri haberleri art arda gelmektedir.  Yaşanan psikolojik sorunlar sonucunda maalesef kadınlar genellikle eşleri tarafından cinayete kurban gitmektedir. Şiddeti önleyebilmenin tek yolu ise psikolojik açıdan sağlıklı bir toplum ve caydırıcı cezalar olacaktır” ifadelerini kullandı.

MART'TA 32 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Nisan ayına ait kadına şiddet verilerinin yer aldığı raporunu yayımladı. Rapora göre Mart ayında 32 kadın öldürüldü, 13 kadın da şüpheli şekilde ölü bulundu. 

Raporda Nisan ayında öldürülen 32 kadının 19’u evli olduğu erkek, 5’i birlikte olduğu erkek, 3’ü akrabası, 2’si tanıdığı biri tarafından, 1’i babası, 1’i kardeşi, 1’i oğlu tarafından katledildiği kaydedildi. Rapora göre kadınlardan 18’i evinde, 4’ü sokakta, 2’si kamusal alanda, 1’i arabada, 1’i arazide, 1’i ıssız bir yerde, 1’i otelde, 1’i samanlıkta katledildi.

İZMİR VERİLERİ

Raporda yer alan verilere göre İzmir’de ise Nisan’da 1 kadın öldürülürken 2 kadın da şüpheli şekilde ölü bulundu. 2024’ün ilk dört ayında İzmir’de öldürülen kadın sayısı ise 12’ye çıktı. 

Raporda, “Öldürülen 32 kadından 10’u boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile biri annesinin babasıyla barışmaması bahanesiyle, biri kedi beslediği bahanesiyle, bir kız çocuğu; taş attığı bahanesiyle, biri ekonomik bahanelerle öldürüldü. 18’inin ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi. 18 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesi, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur” denildi.

Muhabir: Ömer KARAKUŞ