Özge UYANIK- Çocuklara karşı işlenen suçlardaki artış endişe vermeye devam ediyor. Geride bıraktığımız 2024 yılında yaşanan ve Türkiye'yi yasa boğan Narin Güran cinayeti, Sıla bebeğin ölümü ülkede çocuklara yönelik işlenen suçların boyutunu bir kez daha gözler önüne serdi.

2023 yılında, çocuğa cinsel istismar suçlarına ilişkin 66 bin dava dosyası adliyelere taşınırken, bir önceki yıl mahkemelerde karara bağlanan yaklaşık 15 bin dosyanın yarısında mahkumiyet, diğer yarısında ise beraat kararları çıktı.

Son sekiz yılda cinsel istismar suçlarında iki kat artış yaşandığı belirtilirken, uzmanlar, çocukların korunmasına yönelik önleyici politikaların güçlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. 2024 yılına ait veriler henüz açıklanmadı, ancak yıl içinde meydana gelen suçlara baktığımızda istatistikler, sorunun boyutlarının giderek büyüdüğünü gösteriyor.

Whatsapp Image 2025 01 08 At 23.25.48

UCİM Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği Türkiye Hukuk Koordinatörü Avukat Gamze Meran Kaptan, 2024 yılının çocuk istismarı ve çocuk ölümleri açısından nasıl bir yıl olduğunu değerlendirdi.

Çocuklara yönelik suçların daha da arttığını belirtti. Kaptan, "2024 yılı çocuklar açısından oldukça kara bir yıl oldu" diyerek geçtiğimiz yılı şöyle özetledi:

"Hem istismar vakaları hem de çocuk ölümleri toplumu derinden yaraladı. İstatistiklere baktığımızda, özellikle çocuklara yönelik cinsel istismar ve fiziksel şiddet vakalarında artış olduğunu görüyoruz. Bu artış, sadece yasal yaptırımların yetersizliğinden değil, aynı zamanda önleyici politikaların eksikliğinden kaynaklanıyor. Çocukların korunmasında hukuk sistemi kadar eğitim, sosyal hizmetler ve toplum bilinci de önemli bir rol oynuyor.

Ne yazık ki, 2024’te çocuklara yönelik istismar vakalarında ve çocuk ölümlerinde kayda değer bir artış yaşandığını gözlemliyoruz. Özellikle cinsel istismar suçları, ülkemizin adalet sistemine yansıyan en büyük sorunlardan biri. 2023 yılında açılan 40.000’i aşkın çocuk istismarı dosyasının ardından, 2024 yılında bu rakamların daha da yükseldiğine dair bulgular mevcut.

"Sorun sadece hukuki yaptırımlarla çözülemez"

Kaptan, çocukların korunması için caydırıcı cezaların uygulanmasının yanı sıra, müdahale mekanizmalarının devreye sokulması gerektiğini belirtti:

Çocuklara yönelik işlenen suçların önlenmesi için öncelikle caydırıcı cezaların uygulanması, Çocuklara yönelik suçlarda ceza indirimi gibi uygulamaların kaldırılması ve faillerin tahliye sonrasında dahi sıkı bir şekilde denetlenmesi gereklidir. Ancak sorun sadece hukuki yaptırımlarla çözülemez. Risk altındaki çocukların tespiti için erken müdahale mekanizmaları kurulmalı, çocuk koruma merkezleri güçlendirilerek mağdur çocuklara psikolojik ve sosyal destek sağlanmalı.

Okullarda rehberlik hizmetleri yaygınlaştırılmalı, bizler gibi sahada gönüllü farkındalık eğitimleri veren Sivil Toplum Kuruluşları ile yapılacak işbirlikleri ile ailelere yönelik bilinçlendirme programları başlatılmalı ve çocukların haklarını öğrenmesi sağlanmalı.

Isitsmar1

Hak mücadelesiyle geçen 2024'te canlar yanmaya devam etti... Bu yarayı pansuman kapatmaz! Hak mücadelesiyle geçen 2024'te canlar yanmaya devam etti... Bu yarayı pansuman kapatmaz!

Narin Güran cinayeti sistematik eksiklikleri gösterdi

2024 yılının en can yakıcı gündemlerinden olan Narin Güran cinayeti, çocukların korunmasında sistematik eksiklikleri bir kez daha ortaya koydu. Kaptan, "Narin cinayeti, toplumsal travmaya yol açan bir olay oldu. Bu tür suçlar, sadece bireysel bir eylem değil, aynı zamanda sosyal ve kurumsal ihmallerin sonucudur" diyerek atılması gereken adımları sıraladı:

Narin’in trajik ölümü, çocukların yaşadığı tehlikeleri önceden fark edebilecek ve müdahale edebilecek bir sistemin eksikliğini açıkça ortaya koydu. Koruma mekanizmalarının yeterince hızlı işlememesi, risk altındaki çocukların tespiti için erken müdahale sistemlerinin yetersiz olması ve toplumsal farkındalık eksikliği, bu tür olayların önüne geçemememize neden oluyor. Bu durum, çocukların yaşam hakkını ve güvenliğini korumanın sadece bir aile meselesi olmadığını, devletin ve toplumun ortak sorumluluğu olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Çözüm için ceza adalet sisteminin caydırıcılığını artırmanın yanı sıra, koruyucu politikaların devreye sokulması, risk altındaki çocuklara yönelik izleme sistemlerinin güçlendirilmesi ve çocukların üstün yararını merkeze alan bir yaklaşım benimsenmesi gerekiyor.

Caydırıcı cezalar ve önleyici adımlar şart

Kaptan, çocukların yaşadığı tehlikeleri önceden fark edebilecek ve müdahale edebilecek bir sistemin oluşturulması gerektiğini belirterek "Mevcut yasal düzenlemeler ağır cezalar öngörse de, uygulamada “iyi hal indirimi”, “haksız tahrik” veya benzeri gerekçelerle cezaların hafifletilmesi, toplumda cezasızlık algısı yaratmakta ve suçun tekrarını teşvik etmekte. Oysa çocuk istismarı gibi ağır suçlarda caydırıcılık, yalnızca yüksek cezalarla değil, bu cezaların tavizsiz ve hızlı bir şekilde uygulanmasıyla sağlanabilir. Ayrıca failin topluma kazandırılması sürecinde denetim ve rehabilitasyon eksikliği, faillerin yeniden suç işlemesine zemin hazırlamakta" dedi.

Istismar4

Çocuk İzlem Merkezleri'nin yaygınlığı artırılmalı

Çocuk istismarlarının dava sürecinde çocuğu korumak için alınan önlemlerin yetersizliğinden bahseden Kaptan yapılması gerekenleri anlattı: 

"Hukuk sistemimizde, mağdur çocuğun tekrar travmatize olmasını engellemek amacıyla Çocuk İzlem Merkezleri (ÇİM) üzerinden ifade alınması, mağdurun faillerle yüz yüze gelmemesi için mahkeme süreçlerinde SEGBİS kullanılması ve gerekirse gizli duruşmalar yapılması gibi uygulamalar mevcuttur. Uygulamada ciddi eksiklikler bulunmakta. Örneğin, ÇİM’lerin tüm illerde yaygın olmaması, mağdur çocuğun tekrar tekrar ifade vermek zorunda kalmasına yol açmakta ve çocuğu yeniden travmatize etmektedir.

Çocuğun üstün yararı her aşamada ön planda tutulmalı, ifade alma sürecinden itibaren uzman psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarının aktif rol aldığı bir süreç işletilmelidir. Ayrıca, bu süreçlerin denetlenmesi ve ihlallerin önlenmesi, çocuğun korunmasını sağlamak adına kritik önemdedir."

"Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da istismar vakaları gizli kalabiliyor"

Adli makamlara yansıyan kadarıyla en fazla hangi bölgelerde istismar vakalarının  daha sık yaşandığı sorusuna cevap veren Kaptan gerçek vaka sayılarıyla ilgili uyarılar yaptı. Kaptan "Çocuk istismarı vakaları Türkiye genelinde her bölgede görülmekle birlikte, yoğunluk açısından belirli bölgeler öne çıkmaktadır. Özellikle sosyoekonomik eşitsizliğin yüksek olduğu, yoksulluk, eğitim eksikliği ve toplumsal farkındalığın düşük olduğu bölgelerde bu tür vakaların daha sık yaşandığını gözlemliyoruz." dedi.

Nüfus yoğunluğuna da dikkat çeken Kaptan "Anadolu’nun kırsal kesimlerinde, çocukların aile içi şiddete ve istismara daha açık olduğu rapor edilirken; büyük şehirlerde ise özellikle kentsel yoksulluk içinde yaşayan çocuklar daha büyük risk altında. Marmara Bölgesi gibi nüfusun yoğun olduğu bölgelerde, vakalar sayısal olarak yüksek görünmekte, ancak bu durum çoğunlukla şehirleşme ile artan adli başvuru oranlarından kaynaklanmaktadır. Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu gibi bölgelerde ise istismar vakaları, özellikle kapalı aile yapılarından dolayı çoğunlukla adli makamlara yansımamaktadır. Bu da bu bölgelerde gerçek vaka sayılarının, resmi kayıtlardan çok daha yüksek olabileceğini düşündürmektedir." dedi.

İstismarla mücadele için 2025 yılında nasıl bir yol izlenmeli?

2025 yılında izlenmesi gereken yola dair de konuşan Kaptan "Çocuklar sadece bugünün savunmasız bireyleri değil, yarının toplumu için de en büyük umudumuzdur." diyerek tüm kesimlerin sorumluluk alması gerektiğini söyledi.

"İlk olarak, cezai yaptırımlar daha caydırıcı hale getirilmeli ve çocuk istismarı suçlarında ceza indirimleri gibi uygulamalara son verilmelidir. Ayrıca, çocuk hakları konusunda eğitim ve farkındalık artırılmalı, ailelere yönelik destek programları yaygınlaştırılmalıdır. Erken müdahale sistemleri güçlendirilerek, risk altındaki çocukların tespiti için daha etkili bir izleme ve koruma ağı oluşturulmalıdır. Dijital ortamda da çocukların güvenliği sağlanmalı, internet ve sosyal medya platformlarında istismara karşı önlemler artırılmalıdır. Hukuki süreçlerde ise çocuk mahkemeleri ve uzmanlaşmış yargı mekanizmaları kurulmalı, davalar daha hızlı sonuçlandırılmalıdır. Son olarak, devletin ve sivil toplumun iş birliğiyle sosyal hizmetler güçlendirilerek, çocukların yaşam alanlarında güvenli koşullar oluşturulmalıdır. Bu adımlar, 2025 yılında çocuk istismarı vakalarının azalmasına önemli katkı sağlayacaktır."

 

2024 yılına bakış...

26 NİSAN:

SGK’dan daha fazla para alabilmek için bebeklerin ölümüne sebep olan ‘Yeni doğan Çetesi’ davasında Elebaşı Fırat Sarı ile savcıyı tehdit eden Mustafa Kemal Zengin’le birlikte 22 zanlı tutuklandı. Dava sürüyor.

12 HAZİRAN:

İzmir'de Narlıdere'de 13 yaşındaki çocuk, çok sayıda erkeğin istismarına uğradı. Olayı öğrenen anne faillerin evini yaktı, kahvenin camlarını kırdı.

23 EYLÜL:

İzmir'de 32 yaşındaki Selin H. hakkında 3 yaşındaki bir kız çocuğunu istismar ettiği gerekçesiyle iddianame hazırlandı.

8 EYLÜL:

Ağustos'ta kaybolan ve cansız bedeni 8 Eylül'de bulunan Narin Güran'ın davası 28 Aralık'ta sonuçlandı. Diyarbakır'da görülen davada tutuklu sanıklar amca Salim Güran, anne Yüksel Güran ve ağabey Enes Güran'a "iştirak halinde çocuğa karşı kasten öldürme" suçundan müebbet hapis cezası verildi.

7 EKİM:

Tekirdağ’da cinsel istismara uğraması ve darbedilmesi sonucu yoğun bakıma kaldırılan 2 yaşındaki Sıla bebek, hastanede yaşamını yitirdi.

24 EKİM:

İzmir’in Torbalı ilçesinde 13 yaşındaki kız çocuğunun, aylarca cinsel istismara maruz kaldığı ortaya çıktı. İstismarla ilgili baba ve kuzeni tutuklandı.

31 EKİM:

Şişli’de Feriköy Mezarlığı’nda kağıt toplayıcısı tarafından boğularak öldürülen 6 yaşındaki Şirin Elmas’ın cinsel istismara uğradığı ortaya çıktı.

2 ARALIK

İstanbul’da M.Ö. isimli kişi, İ.S.Y. (14) isimli oğlan çocuğunu kaçırarak istismar etti, ardından çocuğu tabancayla yaraladı. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan oğlan çocuğu hayatını kaybetti.

 

Kaynak: Özge UYANIK