Sistem değişikliğinin adımlarının içinde yaşadığımız süreç içerisinde hemen hemen her gün bir başka alanda, bir başka ülkede yaşanan olaylarla görüyoruz. İran’da suikast sonucu öldürülen İsmail Haniye ve Venezuela seçim sonuçları bunun tipik örnekleridir. Birbirleriyle ilgisiz olarak görülen iki olayın birleştikleri nokta hegemonik güçlerin savaşı içerisinde ülkeler ve bölgelerde kendilerine yakın politika izleyeceklerin iktidarda olmasıdır.

Amerika ve Çin arasında su, enerji, ticaret kanallarını ele geçirme ve koruma savaşı boyutlarını genişleterek büyüyor. Venezuela seçimlerinde kazandığını ilan eden Maduro’ya karşı muhalefet lideri Gonzalez Urrutia da seçimleri kendilerinin kazandığını açıkladı. Bu da kaosu beraberinde getirdi. Dünyada 4. büyük petrol üreticisi olan Venezuela'da Maduro, petrolün yanı sıra kara para aklama, narkotik ticaretin merkezi haline getirdiği ülkesinde izlediği  politikalarla ABD yönetimini kızdırırken Çin’in desteğini almış, Rusya olayı Amerika’nın böğrüne dayalı ikinci bir Kuba vakası olarak nitelendirmiştir.Güney Amerika ülkelerinin karşı çıktığı Maduro, sistem değişikliğinin bir aktörü olarak bir “Çıban Başı” olacağı görülüyor. Keza İsmail Haniye’nin öldürülmesi de Cezayir’den başlayarak Kafkaslar’a kadar uzanan bölgedeki petrol ve su kanallarının kullanım alanlarının Çin’in mi ABD’nin mi kontrolü altında olacağı gerçeği yatmaktadır. Ermenistan’dan Yemen’e, İran’dan İsrail’e kadar yapılan “vekâlet” savaşları bunun içindir.
                          
Tüm bunları serbest seçimler ve demokrasi maskesi altında kendi iktidarlarını koruyarak, seçimle koltuklarını kaybettirmeyecek bir devlet yapısı inşa etmişler, etmektedirler. Rusya’da, Azerbaycan’da, Mısır’da, Venezuela’da bu demokrasi oyunu oynanmaktadır. Sistem değişikliği bunu gerektiriyor.