MERT YASİN ALPDÜNDAR- İzmir Ticaret Odası (İZTO) Nisan Ayı Olağan Meclis Toplantısı, İZTO Hizmet Binası Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. İZTO Meclisi, İZTO Meclis Başkanı Selami Özpoyraz tarafından yönetildi. Meclis toplantısının açılış konuşmasını yapan İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, “Finansmana erişim ve döviz işlemlerinde serbest piyasa, serbest kur ve serbest kambiyo rejimine uygun olmayan uygulama ve işlemler yapılmakta. Özellikle de, ihracatçılarımızı doğrudan etkileyen regülasyonlar, maalesef ihracatçılarımızı nefes alamayacakları noktaya getirdi.” dedi.
İHRACATÇI REGÜLASYONLARDAN ETKİLENİYOR
Seçim sürecinden kaynaklı olarak ekonominin ikinci plana atıldığını söyleyen Özgener, “31 Mart’ta Resmi Gazetede yayımlanan yeni bir düzenlemeyle hem faizde üst tavan, hem de üç ay vade şartı kaldırıldı. Son iki haftada ise döviz alış-satış arasındaki marjın gittikçe arttığını, Merkez Bankası kuru ile serbest piyasa kurları arasında farkın açılmaya başladığını, bankaların alım-satım işlemleri arasında 1 liralık bir fark oluştuğunu görüyoruz. 1 liralık fark, alış-satış farkının yüzde 5 olması anlamına geliyor. Bu durum, ihracat karşılığı dövizi bozduran firmanın aynı zamanda dövizle ödeme taahhüdü veya döviz kredisi varsa, bankadan alacağı dövizin maliyetini artırdığından zarar etmesine neden oluyor ve döviz taahhüdünü kapatamıyor. İhracatçılarımızı doğrudan etkileyen bu gibi mevzuat değişiklikleri, ihracatçılarımızın işlerini sürdürmelerinde engel teşkil ediyor. Finansmana erişim ve döviz işlemlerinde serbest piyasa, serbest kur ve serbest kambiyo rejimine uygun olmayan uygulama ve işlemler yapılmakta. Özellikle de, ihracatçılarımızı doğrudan etkileyen regülasyonlar, maalesef ihracatçılarımızı nefes alamayacakları noktaya getirdi.” diye konuştu.
‘KARARLARDAN BİR AN ÖNCE VAZGEÇİLMESİNİ BEKLİYORUZ’
“İhracat bedellerinin en az yüzde 40'ının düzenleyen bankaya satılması zorunluluğu uygulaması başta olmak üzere, dövize alım-satımına yönelik getirilen ve her geçen gün değişen uygulamalar; piyasalarımızı gereğinden fazla sıkıştırıyor ve kararlar piyasalardaki oynaklığı daha fazla artırıyor” diyerek sözlerine devam eden Özgener, “13 Haziran 2022'de "İhracat Ve Döviz Kazandırıcı Hizmetler Reeskont Kredisi Uygulama Talimatı"nı güncelleyen Merkez Bankası, Türk Lirası cinsi reeskont kredisi kullanacak ihracatçılar için vadeleri uzattı, faiz oranlarını düşürdü ve ihracatçının "bir ay döviz almamayı taahhüt etmesi" zorunluluğunu getirdi. Buna göre, Türk Lirası reeskont kredilerinden yararlanmak için ihracat bedellerinde mevcutta uygulanan 'yüzde 40 Merkez Bankası'na satış koşulu'na ilave olarak, firma yine bu bedelin en az yüzde 30'unu bir bankaya satmayı da taahhüt edecek. Ayrıca, Merkez Bankasının bankalara dövizde işlem saati kısıtlaması getirmesini ve müşterileri için piyasadan saat 13.00’e kadar döviz alabilmelerine izin vermesini, tüm müşterilere her bankanın satabileceği toplam döviz miktarına banka bazında ayrı ayrı günlük limit getirilmesini son derece hatalı bir karar olarak değerlendiriyoruz. Bütün bu uygulamalar döviz işlemleri üzerindeki artan kısıtlamalara işaret ediyor ve belirsizliğin yarattığı güven ortamı ile ilgili önemli sinyaller veriyor. Dünya ekonomisi ile bütünleşme çabalarını sürdüren Türkiye’nin dış imajına zarar verebilecek ve serbest piyasa ekonomisinden adım adım uzaklaşma olarak algılanabilecek bu kararlardan bir an önce vazgeçilmesini bekliyoruz.” diye vurguladı.
‘PARA POLİTİKALARININ NORMALLEŞMESİ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR’
İş insanlarının güven, istikrar, tutarlılık ve öngörülebilirlik beklentilerinin her zamankinden daha önemli hale geldiğini vurgulayan Özgener, “Bu değişiklikler, faizleri düşük tutmak amaçlı politikaların yarattığı tahribatı da işaret ediyor. Çünkü politika faizleri düşük tutulmaya devam edilse bile, piyasalar enflasyon ve reel faize göre kendi fiyatlamalarını yapmak durumunda kalıyor. İçinden geçilen bu süreçte, ülkemiz ekonomisinde cari işlemler dengesinin üstelik kurun baskılanmasına karşın giderek bozulduğuna şahit oluyoruz. Kura müdahale süresi ve boyutunun uzamasının finansal piyasalardaki istikrarı da zedelediğini görüyoruz. Bu durumun şirket ve banka bilançolarında da tahribat yaratması sözkonusu. Cari işlemler açığı, kurların seviyesi, banka ve hane halkı bilançolarındaki bozulma gibi konuların seçim sonrası dönemde hassasiyetle yönetilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Seçimden sonra belirsizliklerin hızla kaldırılması, Merkez Bankası’nın döviz arz ve talebindeki hassas dengeler gözeterek para politikasının normalleştirilmesi büyük önem taşıyor. ” dedi.
ÖZGENER’DEN ÖNERİLER
Özgener, seçim sonrasındaki dönemde hayata geçirilmesini bekledikleri konuları şu şekilde sıraladı;
“Enflasyondaki düşüşün nasıl sağlanacağıyla ilgili soru işaretlerinin giderilmesi amacıyla enflasyon nla ilgili önümüzdeki 5 yıllık hedeflerin gerçekçi bir şekilde revize edilmesini bekliyoruz.
-Ülkemizin yeniden güçlü bir şekilde doğrudan yabancı sermaye akımlarını çekmesi için uluslararası finans dünyasına güven tesis edilmesine yönelik adımların atılmasını diliyoruz.
-Yapısal olarak cari işlemler açığını düzeltmek için seçim sonrası eylem planının oluşturulması önem verdiğimiz bir diğer konu.
-Dolar kurunun Türk Lirası karşısında ÜFE veya TÜFE oranında değerlenmemesi nedeniyle, ihracat ürünlerimiz diğer rakiplere göre pahalı hale geldi. Katma değerli ihracat yapılması, ihracatın madde ve ülke bazında çeşitlendirilmesinin teşviki ve ihracatımızın ithalatı karşılama oranının arttırılmasına yönelik uygulamaların devreye girmesini bekliyoruz. Banka ve özel sektörde bilançoların bozulma riskine karşı sermayelendirme ihtiyacı ile ilgili çözüm alternatiflerinin açıklanmasını diliyoruz.
-Uluslararası çevreden gelebilecek negatif şoklara karşı, dayanıklılığın artırılması için enflasyon-cari açık-büyüme üçgeninde alternatif senaryo çalışmalarının yapılmasını istiyoruz.
-Reel sektörün finansman ihtiyacının karşılanmasına yönelik kredi ve teşvik politikalarına ağırlık verilmesini bekliyoruz.
-Seçim sürecinin başlamasıyla birlikte toplumun her kesimine yönelik olarak açıklanan finansal destekler, “Emeklilikte Yaşa Takılan”ların sosyal güvenlik sistemine getireceği ek yük, devlet memurlarına, emeklilere ve asgari ücrete yapılacak zamlar gibi uygulamalarla artan bütçe açığının kontrolü için atılacak adımların belirlenmesi önem taşıyor.
-Bir diğer önemli beklentimiz ise, büyümenin kamu altyapı yatırımları ve inşaat sektörü ağırlıklı yapıdan üretken sektörlerin teşviki ile sanayi üretimine ve ihracata dayalı büyümeye dönüştürülmesi için alınacak önlemlerin açıklanması.
-Bu anlamda, toplumun tüm kesimlerinin faydalandığı topyekûn bir kalkınma hamlesinin oluşturulması için ekonomik büyümenin makroekonomik istikrarla desteklenmesini ve öngörülebilirliğin sağlanmasını önemsiyoruz.
Bu adımların atılmasıyla birlikte ihracatımız artarken dış ticaret açığımızın azalacağını, artan finansman imkanları ve sermaye birikimiyle işlerimizin daha sağlıklı büyüyeceğini, daha çok istihdam olanağı yaratılacağını ve büyümenin her kesimde hissedilir olacağı kanaatindeyiz.”
‘PREFABRİK İŞ YERİ MERKEZİ ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR’
Deprem bölgesinin sadece günlük ihtiyaçlarının karşılanması değil, buradaki ticari hayatın da bir an önce normale dödürülmesi amacıyla “İzmir Yardıma Koşuyor” kampanyamız kapsamında, Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Borsası ve Ege İhracatçı Birlikleri ile birlikte başlattığımız prefabrik iş yeri merkezi çalışmalarının devam ettiği bilgisini veren Özgener, İlk etapta, Hatay Merkez’de, her biri 25 metrekare olan 160 prefabrik iş yerinin yapımı ve kurulumu tamamlanmak üzere. Sonrasında 160 prefabrik iş yerini İskenderun’a kazandırmayı planlıyoruz. Dileğimiz, deprem bölgesinde yaraların en kısa sürede sarılması ve ekonomik ve gündelik hayatın normale dönmesi.” dedi.